Olaylar Ve Görüşler

Yapı denetim kuruluşları - Fulya KANTARCIOĞLU

24 Mart 2023 Cuma

Yapı denetimi depreme dayanıklı binalar yapmanın bileşenlerindendir. Binaların yapım sürecinde ilgili kamu idarelerinden başlayarak mülk sahibi, müteahhit ve yapı denetim kuruluşlarının (YDK), değişik oranlarda olmakla birlikte sorumlulukları bulunmaktadır. Bu süreçte YDK’nin, yaptıkları denetimin kapsamı ve önemi, uygulamadaki yeterliliklerinin yanı sıra yasal ve anayasal olarak da yeniden tartışılmalarını gerektirmektedir.

YASAL DAYANAK

YDK’nin, yasal dayanağını oluşturan 29.6.2001 günlü, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde amacı “can ve mal güvenliğini teminen, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede, YDK’lerin özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulacakları belirtilmiştir. Böylece anayasa koruması altındaki yaşam hakkının ayrılmaz bir parçası olan can güvenliği ile ilgili olan yapı denetimi, ilgili kamu idarelerinin yetkileri devam etse de büyük ölçüde özel hukuk tüzel kişilerine bırakılmıştır.

4708 sayılı yasa çıktığı zaman iptal davası yolu ile AYM’ye de götürülmüştür. (6.6.2002 günlü, E:2001/377; K:2002/59. RG:tarih/ sayı: 9.11.2002-24931) Verilen karar, idarenin yaptırım gücüne dayanarak yürüttüğü kolluk faaliyetleri içinde düşünülmesi gereken yapı denetiminin, asli ve sürekli bir kamu görevi niteliğinde olduğunu göz ardı etmesi nedeniyle tartışmaya açık ise de RG’de yayımlanmasından itibaren anayasanın 152. maddesiyle belirli on yıllık süre geçmiş bulunduğundan yasanın iptali için itiraz yoluyla tekrar AYM’ye başvurulması olanaklı hale gelmiştir. Hukuki tartışmalar dışında YDK’nin, yirmi yılı aşkın süredir yaptıkları denetimlerin, getiriliş amaçlarına uygun bir sonuç verip vermediğine de bakılması gerekir.

ANAYASAYLA UYUMLU 

4708 sayılı yasanın yürürlüğe girişinden bu yana geçen 22 yıla yakın zaman içinde çıkarılmasına neden olan olumsuzlukların ne yazık ki hâlâ devam ettiği ve YDK’lerin etkili bir denetim sağlayamadıkları, yaşadığımız büyük felaketle acı bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Kaçak yapılara imar affı getiren yasaları çıkaran yasama organı ile yasaların kendilerine verdiği yetkiyi kötüye kullanan ya da denetim görevlerini yerine getirmeyen merkezi ve yerel yönetimlerin sorumlulukları göz ardı edilerek bütün sorumluluk YDK’ye yüklenemez ise de denetim konusundaki olumsuzluklarda büyük pay sahibi olduklarının da kabulü gerekir.

Önümüzdeki süreçte aynı acıları bir daha yaşamamanın yolu, sağlam bir hukuki altyapı kurmaktan geçmektedir. Benzer felaketlerle karşılaşmış ülkelerin kurdukları sistemlerin incelenmesi yol gösterici olabilir. Aynı sistemle farklı sonuç almayı beklemek, boşuna vakit kaybetmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Öte yandan, afetlerle bütünsel mücadele için ayrı bir bakanlık kurulmasının yanı sıra anayasanın 128. maddesine göre, asli ve sürekli kamu hizmeti niteliğinde kabul edilmesi gereken denetim işlerinin, sadece bu işlere özgülenmiş kamu görevlilerince yapılması, anayasa ile de uyumlu, sağlıklı bir çözüm yolu olarak düşünülebilir. 

FULYA KANTARCIOĞLU

EMEKLİ ANAYASA MAHKEMESİ ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları