Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tek başına bir okul: Muzaffer İlhan Erdost - Ali Ekber ATAŞ
Göz açıp
kapayıncaya kadar geçip gitti koskoca bir yıl. Aya vursan, güne vursan,
saatlere, dakikalara, saniyelere, saliselere…
Ne kadar çoğaltsak da, değişen
bir şey yok. Geride koca bir boşluk, o boşluta gezinip duran anılar.
Özlüyoruz,
anıyoruz, yapıtlarını okuyarak ve okutarak da yaşatıyoruz.
Saygı ve sevgiyle
anarak Muzaffer Ağabeyimi.
***
Merak ederim
şu soruların yanıtlarını hep:
Bir insanı
anlatmak onun ne kadarını bilmektir acaba?
Ya
da anlatamadıklarımızın en kadarıdır Muzaffer Abi?
Bunu
soruların yanıtlarını yaşadığımız sürece yazıp konuşarak, anlatarak
verbileceğiz sanırım. Onu anlayabilmek ve anlatabilmek için 89 yıl boyunca bir “matahani”
(*)[1]
olarak, yaşama ömür katan hayatının tarihsel dönemeçlerine bakmak yeterli
olacak sanırım:
20 yüzyılın
bir insanıdır ve 21. yüzyıla demir atıp da öyle…
Türkler,
emperyalizmi Çanakkale’de yendiler. Lenin Ekim Devrimiyle emperyalizme ikinci
büyük yenilgisini yaşattı, Çanakkale Zaferinin ardından. Mustafa Kemal Ulusal
Kurtuluş Savaşını başarıyla sonuçlandırdı. Yeni bir uygarlık, uygar yeni bir
ulus, uygarlık ailesinin yeni bir üyesi Türkiye’yi.
***
Bu
gelişmeler, Muzaffer İlhan Erdost'un yaşamını da belirledi. Türk devriminin düşünce
tarihi içinden baktığımızda, şöyle bir gelişme seyrini izleyen gerçekle
yüzleştirir bizi:
Lenin ve
Mustafa Kemal, insanlığa, insanca yaşanabilir bir başka dünyanın var olduğunu
gösterdiler. Lenin’in, Sosyalist Devrimi’nin başarısı nasıl Mustafa Kemal’in
Çanakkale Zaferi’nin bir sonucuysa, Mustafa Kemal de devrim Türkiye’sini,
Lenin’in ve onun devriminin bir sonucudur. Çünkü tarihsel olaylar bir zincirin
halkaları gibi birbirine bağlı ve birbirini izler. Biri olmadan diğeri
gerçekleşmez. Kimi zaman da, diyalektik koşullara aykırı bir seyir izler. Olgunlaşan
koşullara bağlı olarak da, gerçek ivmesini yeniden yakalar. Tarihsel gelişmenin
bu diyalektiğini, Muzaffer İlhan Erdost'un yaşamında da görebiliriz.
***
Osmanlı’nın
küllerinden yeni bir uygarlık kültürü yaratan 1923 Aydınlanma Devrimi, en büyük
atılımını, eğitim ve kültür alanında gerçekleştirmiştir. Millet Mektepleri, Halkevleri,
Köy
Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri…
Köy
Enstitüleri, Hasan Ali Yücel’in Bakanlığı döneminde İsmail Hakkı Tonguç’un büyük
çabalarıyla kurulur. 21 bölgede kurulan bu enstitülerden 17 bin öğetmen yedi
yılda yetirşitirilir. Kemalist devrimin yeniliklerini, eğitim alanında Tonguç
ile köyden ve halktan başlatırken, Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde Dünya Klasikleri’nin Türkçeye
kazandırılması, yeni bir uygarlık yaratma girişimidir, kültür ve eğitim alanlarında.
Bu iki gelişme bile, tek başına her ikisini yaşatmaya yeter. Yarım kalan bu
çeviri işini, Vedat Günyol, 1962 yılında
Çan Yayınlarını kurarak, yakın dostu Sabahattin Eyüboğlu ile devam ettirir. 62 yapıtı dilimize
kazandırırlar. Kültür ve dil alanındaki
büyük boşluğu ise, Marksist Klasikleri Türkçeye kazandıran İlhan ve Muzaffer
Erdost kardeşlerdir.
Hasan
Ali’nin başlattığı işi Vedat Günyol - Sabahattin Eyüboğlu ikilisi sürdürür.
Onların ardından, ikinci bir uygarlık sıçramasını, yayıncılık alanında Marksist
klasiklerin Türkçeye kazandırılmasıyla yaşanır. Bugünün Türkiye’sinde, belli
bir nicel birikimde kalmış olsa da, nitel birikiyle yarattığı etki, Marksist düşüncenin
Türk solunda kökleşip gövdeleşmesini Muzaffer İlhan Erdost’un bu çabasına
borçluyuz.
Vahap
Erdoğdu Ağabeyimin şu saptaması, 1940 Kuşağı ve 1968 Kuşağının yapmak
istediğinin ta kendisiydi:
"Türk aydını Kemalizmin açtığı yoldan
geçerek, sosyalizme ulaşmıştır. Bu tarihsel süreci yadsıyarak, dışarıdan ödünç
alınan, liberalizm-anarşizm karışığı, iğreti kavramlarla düzenin pisliklerini
örtüleme işlevi üstlenenleri, bu sürecin dışında tutmak gerekiyor. Erdost
da, kuşağının pek çok sosyalisti gibi, kemalizmin açtığı yoldan ilerleyerek
sosyalizme ulaşıyor."[2]
Kapitalist
öğretinin sömürü düzenine, soyguncu talanına karşı, emekten, barıştan (ki
oğluna ad vermiştir 'Barışda' diye), insan hakları (ki Türkiye İnsan Hakları
Kurumu TİHAK'ın başkanı) ve özgürlüklerden yana yaşamı boyunca herkese örnek
olacak, 89 yıllık mücadele tarihi bırakmıştır geride. Bütün yaşamı yapıp
ettikleriyle, bir yandan insanca bir dünyanın kurulmasının mümkün olacağının
mücadelesini, öte taraftan üretimleriyle de bunu, kaçınılmaz görevimiz olduğunu
göstermiştir bize...
***
Yöntem olarak
dili kullananlar, ya bunu bilimsel yol ve disiplin ya da sanatı konuşturarak
yapar. Muzaffer İlhan Erdost, bu iki yolu da yetkinlikle kullanmıştır. Nasıl
ki, Köy Enstitülü yıllarda Hasan Ali Yücel'in dünya klasiklerini dilimize
kazandırması aydınlanma devrimimizin kültür boyutunu genişlettiyse, özellikle
marksist öğretinin klasiklerini dilimize kazandırarak, düşünce tarihimizde
tanınıp bilinmesi, sosyalist düşüncenin yaygınlaşmasında, Hasan Ali Yücel'in
yaptığını, Muzaffer İlhan Erdost, bir adım daha ileri götürerek, toplumcu yazın
ve düşün dünyamızda marksist kültürü yaratmıştır. Deyimin tam karşılığı şu olsa
gerek:
Tek başına bir
okul!..
Ki yüreğimdeki
akıldır Muzaffer Abi…
ALİ EKBER ATAŞ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'O saraya, ben davaya’