Olaylar Ve Görüşler

Süreyya Tahsin Aygün kimdi? - Dr. Gülay ERTÜRK

10 Aralık 2021 Cuma

Değerli okuyucular,

Eğer altmış yaş civarındaysanız, eliniz ayağınız sağlamsa yatın kalkın Süreyya Tahsin Aygün’e şükredin.

1960’lı yılların başında, dünyada 46 ülkede, tıbbi bir felaket yaşandı. Alman ilaç şirketi Chemie Grünenthal tarafından Contergan adı altında, uyku, gerginlik ve mide bulantısı için talidomid etken maddeli bir ilaç piyasaya sürüldü. Hamile kadınlar üzerinde test edilmeden bulantı için yatıştırıcı bir ilaç olarak tanıtıldı. Başlangıçta hamilelikte güvenli kabul edilirken, 1961’de doğum kusurları ile ilgili endişeler kaydedildi. ilaç o yıl Avrupa’da piyasadan kaldırıldı. Ancak 1957’den 1961’e kadar olan süre içinde Almanya’dan Avustralya’ya kadar pek çok ülkede talidomid etken maddesine sahip farklı ilaçlar, çoktan vücutlara yayılmaya başlamıştı bile. Engelli bebekler doğmaya başladı. Doğan çocuklarda, uzuv, göz, idrar yolu ve kalp kusurları vardı. Deformitelerin şiddeti ve yeri, annenin ilaç almaya başladığında, hamileliğinin kaçıncı gününde olduğuna bağlıydı. Gebeliğin 20. gününde alınan talidomid beyin hasarına neden olurken, 21. gün gözlere, 22. gün kulaklara ve yüze, 24. gün kollara ve 28. güne kadar alınması durumunda bacaklara zarar veriyordu. Oysa reçetesiz satılan bu ilacın prospektüsünde “hamile kadınlar ve çocuklar tarafından güvenle kullanılabileceği” yazıyordu. Sonuç ağır oldu: 90 binden fazla düşük ve 10 bin ile 20 bin arasında olduğu tahmin edilen engelli insan.

İSTİKLAL MADALYASI

O tarihlerde bizim ülkemizde bir bilim insanı vardı. Süreyya Tahsin Aygün. İlacın ülkemize girişini yasaklatmak için Sağlık Bakanlığı’na resmi başvuruda bulundu. Türkiye’ye girişi tam da onay aşamasında iken Aygün’ün çabaları sonuçlandı ve Türkiye, bu ilacın giremediği birkaç ülkeden biri oldu.

Aygün, 1895’te İstanbul’da doğmuştu. Haydarpaşa Askeri Veteriner Okulu’na girmiş, 1910-1914 yıllarında öğrenimini sürdürürken, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine, zorunlu bir aradan sonra 1919-1920’de okulu tamamlayarak veteriner hekim üsteğmen rütbesiyle orduya katılmıştı. Kurtuluş Savaşı’ndaki çalışmalarına istinaden 1922’de kendisine İstiklal Madalyası verildi. İhtisasını ve doktorasını Almanya’da tamamladıktan sonra, Fransa’da, Berlin’de, Viyana’da birçok kurumda çalıştı ve bilimsel incelemeler yaptı. 

MİNNET BORÇLUYUZ

1927’de yurda döndü. 1934’te doçent, 1937’de profesör, 1944’te ordinaryüs unvanlarını aldı. 

Dünyadaki ilk kuru (liyofilize) sığır vebası ve antraks aşısını geliştirdi. Dünya üzerinde ilk kez Türkiye’de kök hücre çalışmalarını başlattı. Sivrisinek larvalarının, balıklarla imhası çalışmalarıyla çevre sağlığını koruyucu çalışmalar yaptı. Sonra ne mi oldu? Kahraman ilan edilmesi gerekirken hapse atıldı. Çalışmaları yasaklandı. Oysa Amerika, İsviçre gibi ülkelerden, bilimsel çalışmalarını sürdürmesi için teklifler almış, adına, Almanya’da “Aygün İnstitüte’’ olarak bir enstitü kurulmuştu. O ise sadece kendi ülkesine hizmet edecek yurtsever bir bilim insanıydı. 9 Aralık 1981’de hayata gözlerini yumdu. Türk ulusu kendisine minnet borçludur. Ruhu şad olsun.

DR. GÜLAY ERTÜRK 

VHD GENEL BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları