Olaylar Ve Görüşler

Sığınmacı çıkmazı - Prof. Dr. Can Ceylan

24 Ekim 2024 Perşembe

Ekonomik göstergelerin sürekli kötü sinyaller vermesine bakılmaksızın, kontrolsüz ve ayarsız şekilde, sığınmacı kabul eden bir ülke yönetimi ile karşı karşıyayız. Öte yandan, yurdum insanı açlık, yoksulluk, işsizlik ve sefalet sınırında gidip gelmekte, ülke demografik yapısının bozulmasına ısrarla göz yumulmaya devam edilmektedir. Daha da vahim olan, karar mekanizmalarının başındaki partili cumhurbaşkanının bu konudaki tavrını değiştirmeye hiç de niyetli gözükmemesidir. 

TARİHSEL SÜREÇ

R. Tayyip Erdoğan geçmişte Refah Partili iken asimilasyona tabi tutulan Bulgaristan Türklerinin ANAP iktidarı tarafından ülkeye getirilme girişimleri için 1989 yılında şunları söylemişti: “İşte dış politikadaki düştüğümüz durum bu. Ne kadar varsa gelin. Tamam güzel, gelin diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim ediyor. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor kızını satıyor çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken gelin diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin?”

Oysaki 1989-1990 yıllarında Bulgaristan’da yaşayan yaklaşık 360 bin Türk soydaşımız Türkiye’ye göç etmiş, farklı iş alanlarında çalışarak ülkeye yük getirmek bir yana; üretkenlikleri ile ekonomimize güç katmışlardır. Bugün yaşanan süreçten farklıdır.

Tarihsel sürece bakıldığında Türkiye, taraf olduğu Ottawa Sözleşmesi kapsamında AKP’nin iktidar olduğu 2010 yılında Suriye sınırındaki mayınları temizleme kararı aldı. Bu konuda yapılan ilk açıklama bir İsrail firmasının mayınları temizleyeceği, 44 yıl boyunca da bu bölgede organik tarım yapacağı şeklindeydi. Tepkiler üzerine Anayasa Mahkemesi’nin ihaleyi iptal etmesiyle mayın temizleme işi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verildi ve 900 km’lik Suriye sınırımızdaki mayınlar temizlendi. Ardından 2011 yılında Suriye’de başlatılan iç savaş sonucu 5-6 milyon Suriyeli mayından temizlenmiş sınırlarımızdan geçerek Türkiye’ye sığındı. Ortaya çıkan bu sonuç, Suriye iç savaşı planlarının emperyal güçler tarafından önceden yapılmış olduğu konusundaki kuşkuları fazlasıyla artırmaktadır.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı tarafından açıklanan verilere göre Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 10 Ekim 2024 tarihi itibarıyla toplam 3 milyon 88 bin 863 kişi. 

EN ÇOK SIĞINMACI BİZDE

Göç İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde Suriyeli mülteciler dışındaki Afgan, Pakistanlı, Iraklı, Filistinli, İranlı düzensiz göçmenlerin sayısına ilişkin istatistiki bilgi bulunmuyor. ABD merkezli PEW araştırma şirketinin verilerine göre ise Lübnan’da 1 milyon, Ürdün’de 660 bin, Irak’ta 250 bin Suriyeli var. Avrupa ülkelerine bakıldığında, Almanya’da 530 bin, İsveç’te 110 bin, Avusturya’da ise 50 bin sığınmacı var. Görüldüğü üzere Türkiye, dünyada en fazla Suriyeli sığınmacı bulunduran ülke konumunda. 

Resmi verilere göre, AB Komisyonu, Suriye’deki insani krizin başladığı 2011 yılından bu yana Türkiye’deki sığınmacılara yaklaşık 10 milyar Avro yardımda bulunmuş. Bunun 6.2 milyar Avrosu, Türkiye ile AB arasında 2016 yılında imzalanan Mültecilerin Geri Kabulü Anlaşması kapsamında aktarılmış. Avrupa Sayıştayı’nın (ECA) raporuna göre, başta Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa olmak üzere, 28 AB ülkesi de şimdiye kadar Türkiye’ye yaklaşık 3 milyar Avro mülteci yardımında bulunmuş. Bu da konunun maddi yardım boyutu. 

BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMELİ

Sonuç olarak Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Filistin ve son olarak Lübnan’da ortaya çıkan savaş ve iç karışıklıklar; sivil halkları yaşadıkları topraklardan göç etmeye, farklı ülkelere sığınmaya mecbur bırakmış. İnsani olarak yapılması gereken, sığınmacılara birkaç ülkenin değil ekonomik açıdan güçlü birçok ülkenin barınma hakkı vermesi; daha da önemlisi, savaşların bir an önce durdurulması için AB ve BM düzeyinde gerekli yaptırımların bir an önce yaşama geçirilmesidir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları