Olaylar Ve Görüşler

Depremle çağdışı mücadele

17 Ağustos 2016 Çarşamba

AKP, depremlerle mücadele konusunda asıl önemli ve çağdaş olan ‘zarar azaltma’ sürecini by-pass edip salt deprem sonrası ‘yara sarma’ politikasına ağırlık verdiği için, 14 yıllık iktidarı döneminde Türkiye bu mücadelede bir arpa boyu bile yol alamamıştır.

                 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, depremle mücadele konusunda çıkarılan pek
                 çok yasa ve kararname mevcut iken bunların hiçbirine ne yazık ki uyulmadı.

 

30 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 25 bin kişinin yaralandığı ve 5 binden fazla binanın yıkıldığı 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, depremle mücadele konusunda birçok yeni yasa çıkarıldı ve çok sayıda hükümet kararnamesi yayımlandı. Ancak, gerekli altyapı hazırlanmadan çıkarılan bu yasaların ve yayımlanan kararnamelerin hiçbiri uygulanamadı. Çünkü Türkiye’de bu karmaşık mevzuatın ötesinde bir de yetki karmaşası söz konusuydu.


Yetki karmaşası
Türkiye’de depremlerle mücadele konusunda, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Teknik Araştırma Uygulama Genel Müdürlüğü, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü gibi yasal olarak yetkili kurumlarımız varken, 17 Ağustos 1999’dan sonra Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü adı altında yeni bir kurum daha oluşturuldu. Ancak bu kurumda gerekli mali destek, bilgili ve deneyimli teknik eleman kadrosuyla donatılmadığı için hiçbir etkinlik gösteremedi. Keza, yine 17 Ağustos 1999’dan sonra oluşturulan Ulusal Deprem Konseyi de aynı nedenlerle etkisiz kaldı ve 6 Ocak 2007 tarihinde yayımlanan bir Başbakanlık genelgesi ile sürpriz bir şekilde lağvedildi; ancak bugüne dek yerine yeni bir oluşum gerçekleştirilemedi.


İki aşamalı süreç
Depremlerle mücadele ‘deprem öncesi’ ve ‘deprem sonrası’ olmak üzere iki aşamalı bir süreçtir. Bu mücadelede uygulanması gereken temel ve çağdaş politika, deprem öncesi yapılacak çalışmalar ve alınacak önlemlerle olası bir büyük depremin oluşturabileceği can ve mal kayıplarını, tüm zararları önlemeyi ya da en aza indirgemeyi öngören ‘Zarar Azaltma’ politikasıdır.
Diğeri ise, deprem olduktan sonra oluşan zararların giderilmesini ve depremzedelerin mağduriyetinin giderilmesini öngören ‘Yara Sarma’ politikasıdır. Başarılı bir zarar azaltma politikası ile olası deprem zararlarının önemli bir bölümü önlenebileceği ya da en aza indirilebileceği için deprem sonrası uygulanacak yara sarma politikası da daha kolay, ekonomik ve başarılı olacaktır.


‘Zarar azaltma’ya by-pass
Oysa AKP, asıl önemli ve çağdaş olan ‘zarar azaltma’ sürecini by-pass edip salt deprem sonrası ‘yara sarma’ politikasına ağırlık verdiği için, 14 yıllık iktidarı döneminde Türkiye bu mücadelede bir arpa boyu bile yol alamamıştır. Bu durumun en önemli nedeni hiç kuşkusuz AKP’nin deprem konusuna ve doğal afetlere olan yanlış yaklaşımı ve yıllardır uygulamakta olduğu çağdışı politikadır.


‘Yara sarma’ politikası
Bu politika, deprem olmadan önce yapılacak çalışmalar ve alınacak önlemlerle, olası bir depremin oluşturabileceği zararların, can ve mal kayıplarının önlenmesini ya da en düşük düzeyde tutulmasını öngören ‘zarar azaltma politikası’ yerine; deprem olduktan sonra depremzedelere yapılacak çadır, battaniye, yiyecek-giyecek yardımı, depremzedelerin yıkılan evlerinin devlet tarafından yeniden inşa edilmesi gibi tümüyle deprem sonrası yapılacak çalışmaları öngören ‘yara sarma’ politikasıdır. Bu politikada depremde yitirilen canlar için yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu politika ile deprem bölgelerinde oluşan ekonomik değer, primi sürekli devlet tarafından ödenen bir tür sigorta kapsamına alınmış olmaktadır.
Bu durum, ayrıca, depreme hassas bölgelerdeki ekonomik gelişim etkinliklerinin, kent planlamasından yapım aşamasına kadar olan tüm çalışmalarda, bu çalışmaların içinde yer alan tüm kişi, kurum ve kuruluşları, depremle ilgili mevzuatta öngörülen düzenlemelere uyulmaması yönünde adeta teşvik etmekte ve cesaretlendirmektedir. AKP iktidarı, bugün terörle mücadele konusunda da depremle mücadele konusunda uyguladığı yanlış politikayı aynen sürdürmektedir. Uygulanacak akılcı bir iç ve dış politika ile içeride Kürt sorununu çözmek, dışarıda da teröre destek veren ülkelerle dostça ilişkiler geliştirerek terörün dış desteğini kesip Türkiye’de terörü ve hemen her gün gelen şehit cenazelerini önleyemeyen AKP Hükümeti, şehit ailelerine bazı sembolik yardım vaatlerinde bulunarak ve bazı konularda ayrıcalıklar tanıyarak terör şehidi olmayı adeta teşvik eden bir tavır içerisindedir.

 

Prof. Dr. K. ERÇİN KASAPOĞLU
Hacettepe Üniversitesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları