Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yeni bir dünyaya doğru
Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton; ABD Başkanı ile yardımcısı JD Vance ve Zelenski arasında Oval Ofis’te yaşanan “badireyi” açıklarken “Tartışma ‘nasıl tırmandı’nın bir önemi yok” diyor:
“Kamuoyu önünde gerçekleşmemesi gereken bir olay yaşandı. Tartışma Trump ve Vance tarafından kışkırtıldı. Trump istese münakaşayı, orada kesebilirdi. Krizin bu yüzden arzulandığını anlıyorum. Zelenski ülkesini ve bağımsızlığını savunuyor. Paralel evrende yaşayan Trump ise onu savaş çıkartmakla suçluyor. JD Vance-Trump ikilisi, Rusya’nın müzakere pozisyonunu destekliyor.”
İki hafta önce Atlantik İttifakı ortaklarının diplomasi ve jeostrateji forumu Münih Güvenlik Konferansı’nda (MGK) yaptığı “Herkes kendi yoluna” konuşmasıyla gündem yaratan JD Vance’in bu, çözülen Batı İttifak’ına vurduğu ikinci darbe.
Avrupalı ortaklara MGK’da “Kentte yeni bir şerif var. Ayağınızı denk alın!” diyerek posta koyan Vance, Oval Ofis’teki toplantıda da bu postayı, bu defa konuk Zelenski’yi Trump’tan önce hamle yapıp azarlayarak sürdürdü.
İhtiraslı kimliği ile bilinen ve MAGA’cılar nezdinde rol kapmanın peşinde olan Vance yangına körükle giderek Trump’ı kızıştırdı. Zelenski’nin Washington’da kapıya konmasını sağladı.
Şaşırma aşamalarını çoktan geçtik.
MGK’daki sürpriz “kopuş”tan sonra kimse olanlara gerçekte şaşırmıyor ama yol haritasındaki bilinmeyenler ve “öngörülemezlikler” nedeniyle Avrupa’da derin dip şoklar yaşanıyor.
DİPLOMASİNİN SONU
Dünya özetle boş viteste.
Gözlemciler ABD’nin eksen değiştirdiğini, fiilen Rusya-Çin saffına geçtiğini belirtiyorlar.
Büyükelçi dostum Oğuz Demiralp’e son Oval Ofis badiresini nasıl yorumladığını sorduğumda, kısaca bana iki anahtar sundu:
1. Diplomasinin sonu
2. Vestfalya sisteminin iflası
Vestfalya derken, uluslararası ilişkilerde 17. yüzyıldan itibaren devrimsel bir dönüm noktası sayılan “devletler arası eşitlik” prensibi ile, “devletlerin egemenlik ilkesinin” dokunulmazlığı kastediliyor.
Büyükelçi Demiralp; Oval Ofis’teki bu kışkırtılmış kapışmada, bu çok temel iki demirbaş ilkenin çiğnendiğini ve çöpe atıldığını değerlendiriyor.
Egemenliğin dokunulmazlığında açılan gedikler, sade Ukrayna’yı değil, tüm uluslararası camiayı ve bu kavramın doğduğu Eski Kıta’yı ilgilendiriyor.
Guardian’a bu bağlamda çok çarpıcı bir söyleşi veren Fransa eski Başbakanı Dominique de Villepin açıkça artık “ABD’nin Avrupa’nın müttefiği olmadığını” belirtiyor.
Bu itibarla “Avrupa’nın egemenliğinin korunmasının” ivedilik arz eden bir konu olduğunu, bunun, “savunma, ulusal güvenlik ve teknoloji” alanlarında bağımsızlıktan geçtiğini ifade ediyor.
Avrupalı liderler, zamanla yarış halini alan bu dev boy ölçüşmenin ayırdında. Bu nedenle ardı ardına zirveler düzenliyorlar.
Macron, MGK’nin hemen ardından, Élysée Sarayı’nda Avrupalı ortaklarla, AB dışından İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın da katılımıyla bir zirve tertipledi.
Bugün de, Londra’da- Oval Ofis badiresinin ardından- Türkiye’nin de davetli olduğu bir yeni “Ukrayna Zirvesi” toplanıyor.
TÜRKİYE NİYE DAVETLİ?
Konu sadece Ukrayna ile sınırlı değil.
Adı uluorta konmasa da mesele çok daha geniş çaplı bir “post-Atlantik İttifakı”nın zemin yoklaması ile ilgili...
Blair’in eski danışmanlarından Alastair Campbell ve eski May hükümeti bakanlarından Rory Stewart’ın “The Rest is Politics/Gerisi Siyaset” adında sürekli izlediğim bir podcast programları var.
İlişki ağları ve antenleri geniş bu iki gazeteci ve siyasetçi, geçen akşamki programlarını tam da bu konuya, ABD-Avrupa yol ayrımına ayırdılar.
Zorluklara ve imkansızlıklara karşın Avrupa’nın savunma konusunda kaderini eline almasının kaçınılmazlığına değinen iki yorumcu, Avrupa’nın yeni savunma dinamiğinin sadece AB ile sınırlı kalamayacağını, Türkiye, Norveç ve Kanada ile işbirliğinin kaçınılmazlığına değindiler.
Eski bakan Stewart, söz edilen işbirliğinin gümrük birliği, tek pazar ve de -Türkiye dışındaki ülkeler için- giderek “serbest dolaşım” etrafında şekillenebileceğini söyledi.
Türkiye’nin olası bir “serbest dolaşım” kriterinin dışında tutulmasının nedeninin, Avrupalı seçmenlerce bunun benimsenmeyecek olması olduğunu ekledi.
Türkiye’nin Karadeniz ve Suriye’de. Rusya’nın stratejik hasmı olduğunu, üstüne savaşmaktan çekinmeyen büyük bir orduya sahip bulunduğunu, Ukrayna savaşında dronlarının etkisini sıralayan Stewart, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna’ya (‘güvenlik garantisi’ hesabına) asker göndermeye gönüllü olabileceğini ve geleceğin Avrupa müttefiklerini yoklarken Türkiye’nin pas geçilemeyeceğini belirtti.
Türkiye, Avrupa savunması ve güvenliği söz konusu olduğunda kısaca vazgeçilmez bir güç.
Bunun öncelikle ayırdında olmamız gerekiyor.
Umarım bu “yeni düzen” fırsatları, “askerleriniz ‘in’, serbest dolaşım ‘out’” gibi yeni çifte standartlara ve ayrımcılıklara feda edilmez.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
'Kalkışanı perişan ederiz'
-
Sürpriz 'Kanal İstanbul' açıklaması!
-
Kürsüden gözdağı: 'Bakalım kaç CHP'li daha...'
-
Miting alanının elektriklerini kesmişler!
-
Ongun'un eşine ev hapsi, Cevat Kaya'ya tutuklama!
-
Tarih verildi: Altında rekor bekleniyor!
-
Suriye Almanya’yı geride bıraktı!
-
Datça'da korkutan deprem
-
1 Mayıs öncesi bir operasyon daha!
-
Hak-İş’e ‘kendi içinden’ eleştiri