Mustafa K. Erdemol

Teopatik

02 Kasım 2018 Cuma

AKP’den bile tepki geldiğine göre şu Ramazan Taşaltın denen zatın öveyim derken iyice ipin ucunu kaçırıp “İslami açıdan Cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayın, karşı gelmek de harpten kaçmak manasına gelir” sözlerine fazla takılmamak gerekir diye düşünenler vardır kuşkusuz.
Böyle düşünenlere saflığı bırakıp gerçekçi olmalarını öneririm naçizane. Çünkü Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Taşaltın’ın bu tür kelamlar eden tek kişi olduğu sanılırsa ciddi bir yanılgıya düşülmüş, AKP’nin kendisine çok uygun “itaatkâr” tipini yaratmış olduğu gözden kaçırılmış olur. Daha bu “tip”in Yasin Aktay’ı, Cüppeli Ahmeti, Hüseyin Şahin’i, Oktay Saral’ı, Fevzi Arslan’ı var.
AKP’li (o da Prof.) Yasin Aktay’ın, AKP Genel Başkanı’nı överken “biz Tayyip Erdoğan dediğimizde ‘Salli âlâ Muhammet’ deriz”ini, Cüppeli Ahmet’in “Erdoğan’a itaat farzdır”ını, AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin’in “Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir”ini, yine AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral’ın “Erdoğan için her gün 2 rekat şükür namazı kılınmalı”sını, bir başka AKP’li, Düzce Milletvekili Fevzi Arslan’ın “Erdoğan Allah’ın tüm vasıflarını üstünde toplayan bir lider”ini unutmak ne mümkün? Yani Taşaltın denen zatı bu tür kelamlar eden tek kişi görmek doğru değil. Tüm bu adı geçenler, inandıkları dinin peygamberinin “sizi övenin yüzüne toprak atın” öğüdüne aldırış etmeyen “tipler”.
AKP tarzı itaatkârlar bunlar. İmanlının ibadet, ümmet gibi kavramlarıyla adeta alay ediyorlar görüldüğü gibi. Bunlar için birinin değerli sayılması, onun kutsallaştırılmasıyla mümkün. Recep Tayyip Erdoğan’a herkeste rastlanabilecek erdemler yüklemek bu insanlar için yeterli değil anlaşılan. Adı geçen, mutlaka kutsallaştırılmalı.
Bu kutsallaştırmada Genel Başkan’a duyulan sevginin din emri olduğu iması var. Sevginin kalp kaynaklı hür bir iradeden çok, ilahi “otoriteye” (dine) bağlanması demektir bu. Allah’tan korkmak kötü olmayabilir ama Erdoğan sevilecekse Allah korkusu olmadan da sevilmeli, değil mi?
Sıradanlara hak etmedikleri kutsallıklar atfetmek bir teopatik dindarlık özelliğidir oysa. Hastalıklı dindarlıktan mustarip olanlarda bu tavırlara sık rastlanır. Ortaçağın en muhteşem anlatıcısı Johan Huizinga, başyapıtı Ortaçağ’ın Günbatımı’nda (kitabı çeviren Mehmet Ali Kılıçbay Hoca’nın ellerine, aklına sağlık bu arada) Hıristiyan imanlıların, ölmüş Hıristiyan azizlerinin bedenlerinden parçalar kopardıklarını, bazılarının o parçaları şifa niyetine yediklerini yazar örnekleriyle. Kralın elinin dokunmasıyla hastalığının iyileşeceğine inananlardan da söz eder. Hıristiyanlarda olur, bizde yok bu tür saçmalıklar diyenler herhalde Cüppeli Ahmet’in bir ziyaret sırasında eline tutuşturulan bir şeyhe ait protez kolu kutsal bir nesne gibi öptüğünü unutmuş olmalılar.
Övüleni de zor durumda bırakan tutumlar değil mi bunlar? Genel Başkan’ın da bir şey söyleyemeyeceği bir durum var ortada. “İslami açıdan cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayın, karşı gelmek de harpten kaçmak manasına gelir” cümlesini kolayca kabul edebilir mi acaba? Kişisel görüşüm, kendisine itaati kolaylaştıracak her girişimden yana olduğudur ama bu biraz ağır, Genel Başkan’ın bile “doğrudur” diyebileceği bir cümle değil bu.
İslam “devletçi” bir dindir. Taşaltın’ınki belki fazla abartılı ama İslamda Reis’e, Başkan’a, adı her neyse itaat etmek gerçekten de din emriymiş gibi uyulması gereken bir kural.
İslam’dan “demokrasi”, İslamcılardan “demokrat” çıkarmaya çalışan liberaller bu mantığın sadece Taşaltın’ın mantığı olmadığını hiç kavrayamadılar. Devletin aziz, kutsal olduğunu. Devletin Başı’nın sözünün üstüne söz söylenemeyeceğini daha nasıl anlatsın İslamcılar?
Batı’nın Hıristiyan demokratları varsa bizim de Müslüman demokratlarımız olacak” deyip ciddi ciddi İslami sivil toplum yaratma hayalleri kuran liberaller ile solumsular, yahu siz ne kadar hoşsunuz. Gerçekten.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Maymuna ustura verilmez 30 Kasım 2018

Günün Köşe Yazıları