Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İran’da kadın devrimi!

06 Aralık 2022 Salı

Tahran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin molla rejiminin belirlediği kurallara göre giyinmediği, saçı açık olduğu için “ahlak polisi” tarafından gözaltına alınması ve 16 Eylül günü gözaltında iken öldürülmesiyle başlayan olaylar ahlak polisinin lağv edilmesiyle sonuçlandı.

İki ayı aşkın süredir giderek yükselen protesto eylemlerinde ölenlerin sayısına ilişkin net bilgi yok. Tahminler 500’ün üzerinde...

Saç teli kadar özgürlük arayışı rejimin kaderini belirleyen bir süreci ateşledi. İran’da zaman zaman yükselen rejimi protesto eylemleri günün sonunda bastırılmış, rejim sıyrıklarla yoluna devam etmişti. Bu kez devamı nasıl gelirse gelsin bir kazanım elde edilmiş görünüyor. 

Binlerce kişiyi idamla tehdit etmeleri, idamları yeniden büyük meydanlarda yapıp korkutmayı denemeler işe yaramadı. 

Bu bir kadın devrimidir.

***

İran’ın yaşadığı Humeyni süreci, derslerle doludur. 

1979’da devrilen Şah rejimine karşı sürdürülen toplumsal mücadelenin başını o dönemin diliyle “İslam devrimcileri” çekiyordu. Bu büyük hareketin içinde komünistler, sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller başta olmak üzere demokratik bir rejim isteyen bütün kesimler vardı. Bir süre Bursa’da yaşadıktan sonra Fransa’ya yerleşen Humeyni, o dönemin en ileri iletişim aracı olan video kasetleriyle milyonlara ulaşmayı başardı. İran İslam devrimi bu yanıyla “ilk dijital devrim” olarak kabul edilir. 

Şah’tan sonra devrimi gerçekleştiren bütün taraflar ortak bir devlet kurulacağını, burada her kesimin kendisini bulacağını düşündü. Ancak Humeyni aynı düşüncede değildi. Devrimin tek rengi vardı:

İslam devleti!

Hangi İslam?

Humeyni’nin tarif ettiği İslam. 

2500 yıllık devlet geleneği olan İran’da Humeyni’nin dışındaki kesimler 1980’in ortasından itibaren yeniden hareketlendiler. Özellikle üniversitelerde büyük tartışmalar başladı. Humeyni’nin buna yanıtı şu oldu:

-Bütün üniversiteler iki yıl kapatılmıştır!

Böylece İran derin bir karanlığa gömülürken sıra kadınlara geldi. İlk karar şu oldu:

-Devlet dairelerinde çalışan kadınlara çarşaf zorunludur. 

Kadınlar özel hayatlarına zaten hiç karışılmayacağını düşünüyordu. Bu kararın alınmasını protesto eden kadınlar 50 bin kişiyle Tahran’da yürüdü. 

Rejimin ikinci yılında ise değil devlet daireleri, bütün İran’da başı açık dışarı çıkmak yasaklanmıştı.

***

O günden itibaren buna karşı çıkan oldu ama rejimin yanıtı da sert oldu. Humeyni rejiminden kaçanların ilk sığındığı yer Türkiye idi. 1980’li yıllar boyunca Türkiye’nin başlıca konularından biri buydu. Zira sadece rejimden kaçanlar değil, rejime karşı daha örgütlü mücadele etmek isteyenler de Türkiye’ye geliyordu. 

Humeyni yönetimi de rejim karşıtlarını nerede olursa olsun ortadan kaldırma kararı aldı. Türkiye’de bu hedefe dayalı cinayetler işlendi. 

Konunun bu yanı çok derin, kadınlara dönersek... Yıllar önce İran’dan Türkiye’ye sığınanlardan aldığım mektupları anımsıyorum. Dr. Ahmet Veli adlı bir Tebrizli elyazısı ile kaleme aldığı dört buçuk sayfalık mektubunda, idama mahkûm edilen kadınların bakire olması durumunda tecavüz edilerek öldürüldüğünü çünkü kadın bakire ölürse cennete gideceğine inanıldığını yazıyordu...

İranlı kadınlar 40 yıllık mücadelenin sonunda saç telleriyle örülü bir devrim yaptılar.

Bundan sonra ne olur?

Her devrim sahip çıkmayı, korumayı gerektirir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları