Müjdat Gezen

Fizik ve kimya

05 Aralık 2022 Pazartesi

Nasıl tükenirse yana yana kandil 

İşte öyle söndü koca Sadık Şendil

Derler ki dünya iki kapılı han 

Şendil’in mirası aşüfte-i cihan

İki eseri var bizlere yadigâr

Yedi Kocalı Hürmüz’le, Kanlı Nigâr

Ağrısı sızısı arttı günden güne 

Avutayım diye dedim bir gün kendisine

Görünüşe göre fiziğin çok iyi 

Bir of çekip Sadık Şendil şöyle dedi

Coğrafyam zayıf

Tarihten korkum yok

Fiziğim çok iyi 

Ama kimyam bombok

Kandemir Konduk ile GÜM’ü (Güldürü Üretim Merkezi) kurduğumuzda çok iyi bir kadro kurmamız gerekiyordu. Sadık Şendil ve Aziz Nesinsiz olmazdı. Kısa süre sonra ikisi iyi dost oldular. Bir ara Sadık Abi rahatsızlandı. Aziz Abi, Sadık Abi’ye yukarıdaki şiiri yazdı o gün. Bu belge Kandemir’le benim dışımda kimsenin bilemeyeceği bir önemli evrakı metrukedir. Sizinle paylaşmak istedim. Aramızda kalsın. İkisi de önemli benim için, hem bu ülke için hem bu dünya için çok önemli iki yazardır. Sadık Şendil’in bahtsızlığı ise gerçek değerinin bir türlü anlaşılamamış olmasıdır. Yakında yaşamını anlatan bir kitap çıkıyor. Kaçırmayın. Onu yakından tanımanızı çok isterim. 

NOT: Leyla yeni kitaplığımı hazırlarken bunu bulmuş, bana verdi. İyi ki atmamışım. İyi ki Leyla da saklamış. 

ATATÜRK HEYKELİ

Bir dileğim var... Hazirandan sonra 81 ile 81 Atatürk heykeli dikmek. Hatıram olsun... Ben onu çok sevdim. Yetişebilseydim, sanırım o da beni severdi. Hiç unutturamadılar bize, ezan sesini ona borçlu olduğumuzu. Yabancı gemilere binip kaçanların günümüzdeki hayranları, Atatürk’e kızarlar. Gelgelelim o, bunlara hiç aldırış etmez. Ölüsü bile bunları korkuttuğundan rahat uyumaktadır. Bizler yaşadığımız sürece de rahat uyuyacak. Bizden sonra gelen kuşaklar da yine onu ve ilkelerini yaşatacaklar. Atatürk Cumhuriyettir. 

MİLLİ VE YERLİ

Bizi yönetenlerin yeni sloganı bu. En son Milli Piyango’yu sattılar. Sattıkları milli olan bize ait şeylerin buraya sığması imkânsız. Benim ödüm kopuyor bunlar bu gibi lafları ettiklerinde. “Eyvah, yine bir şey satacaklar” diyorum. Mesela tank palet fabrikası. Bak onu satmamışlar. Çünkü ortada alınan bir para yok. Katar’a bedava verildiği söyleniyor. Bu benim aklıma bir olayı getirdi... Vaktiyle padişahın birine çok değerli bir sandık gelir başka bir ülkenin sultanından. Padişah açar bakar ki ağzına kadar altın dolu. Pek memnun olur. Ama elçiye sormadan da edemez: “Bu neyin karşılığında elçi efendi?” Elçi cevap veremez. Çünkü nedenini bilememektedir. Gel zaman git zaman o değerli altınları gönderen sultan padişahtan bir istekte bulunur. Padişah bu isteği hemen yerine getirir. Fakat memleketin hazinesi bu arada tamtakır kuru bakır halini almıştır. Halk sorar: “Biz bu kadar sıkıntı çekerken bu ne israftır padişahım?” Padişah hemen tellal çıkartır ve cevabı verir ümmetine: “Bu israf değil itibardır.” Bu eski hikâye bana hiçbir şey hatırlatmadı. 

FIKRA

Devlet başkanı tebdili kıyafetle, bir sinemaya gitmiş. Önce haberler başlamış. Haberlerde başkanı gören bütün sinema seyircisi ayağa kalkarak alkışlamaya başlamış. Başkan haliyle oturuyor. Yanındaki dürtmüş: “Ayağa kalk alkışla, sinema jurnalci dolu, yanarsın” demiş. 

SENECA DİYOR Kİ

Halkın, kralın her yaptığına katlanması değil, her yaptığını övmesi beni delirtiyor. 

FASIL GÜNLERİ

Ne zaman bir fasıl dinlesem babam gelir aklıma. Küçüktüm. Bir gün babam beni Tepebaşı Gazinosu’na götürdü. Yaz günüydü. Nefis bir hava olduğunu hatırlıyorum. Yazlık bahçelerde fasıl erken başlar. Babam arkalarda bir masaya beni oturttu. Şef garsona uyarıda bulundu. Bana yemek getirdiler. Babam da sahneye çıktı ve fasıl başladı. Bitiminde babam yanıma geldi. O artık en son assolist için çıkacaktı sahneye. Tekrar beni aldı ve Fatih’e eve bıraktı, sonra tekrar işine döndü. O fasıldan ne anlayıp ne anlamadığımı şimdi tam anımsamıyorum. Ama bir amca, elinde tefle hem şarkı söylüyor hem çalıyordu. Bir saat kadar sürmüştü. Sonraları gazino hayatına girince fasılın ne kadar önemli olduğunu anladım. Sadece onu dinlemeye gelip giden müşteriler vardı. Onlar fasıl hastasıydı. Bazen istekte bulunurlar ve o şarkı çalınıp söylenirdi. Hatta fasılı yöneten hanende gelen müşterinin hangi makamı daha çok sevdiğini bilir, onunla açardı programı. Peki, bu anlattıklarımın size ne yararı var? Ama aynı soruyu şöyle de sorabiliriz: “Ne zararı var?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Fiyaskom 16 Eylül 2024
‘Halkalar’ 9 Eylül 2024
Irkçılık ve... 2 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları