Miyase İlknur

Ateş ile ülfet olmaz

14 Ağustos 2021 Cumartesi

Ozan Meluli şöyle diyor:

Ateş ile ülfet olmaz

El atarsan yakar hemen

Cahil ile sohbet olmaz

Yaptığını yıkar hemen

Bu şiirle başlama nedenimiz tahmin edeceğiniz gibi Altındağ’da yaşanan olaylar. Suriyeli gençlerle Türk vatandaşı gençler arasında ölümle sonuçlanan olaylar toplu linç girişimine dönüştü. Her konuda olduğu gibi toplum, bu konuda da karpuz gibi ikiye bölündü. Sığınmacılardan rahatsız olan kesim olaydan dolayı Suriyelileri hedefe koyarken sığınmacı istilasını insan hakları çerçevesinde savunan kesim de “ırkçılık hortluyor” yaygarasını kopardı.

Her iki görüşün de haklı olduğu yönler var. Ama aynı ölçüde saplantılı ve marazi yönleri de...

Bu olaydan yola çıkarak tüm göçmenleri katil ve suça meyilli insanlar olarak göstermek nasıl hastalıklı bir bakış açısıysa, yaşanan can kaybı nedeniyle mahallelinin Suriyelilerin ev ve dükkânlarını basmasını genelleştirip Türk halkını ırkçılıkla suçlamak da o kadar saplantılı. 

Yaşanan bu acı olay nedeniyle sosyal medyada sığınmacılar aleyhine kışkırtıcı yayınlar yapanlar da halkın sığınmacılar nedeniyle homurdanmasının nedenlerini anlamayan, anlamak istemeyen sığınmacılara sözüm ona “ensar” muamelesi çekenler ile insan hakları adına “Daha çok sığınmacı gelsin ne var ki?” diyen grubun da söylemleri ateşle oynamaktır. 

Bir kıvılcımın ateş topuna dönmesi için bir söz, bir fısıltı ya da tahrik edici bir cümle yeter.

Türkiye’nin daha fazla sığınmacı yükünü taşıyamaz hale geldiğini görmek ve sığınmacı göçüne engel olunması istemek başka bir şey; sığınmacıları şeytanlaştırmak başka...

Gençlerin tartışmasından çıkan ölümlü olayı bahane edip bu işte dahli olmayan insanlara yönelik toplu linç, bir cinnet halidir. Bu cinnet halinin yol açtığı utanç verici olayların tarihimizde birçok örneği var. Kışkırtıcı paylaşım yapanların amacı, yeni bir utancı tarih sayfamıza eklemek midir?

Günahsız ve savunmasız Suriyeli sığınmacılara yönelik bu saldırı üzerinden iktidarın sığınmacı politikasını eleştirenlere yönelik hemen bir toplu linç kampanyası başlatıldı. Sığınmacı karşıtı cepheyi topyekûn “ırkçı” olarak nitelemek.

IRKÇILARI BAŞKA MAHALLEDE ARAYIN

Kimdi bu “ırkçılar”?

CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Beyaz Türkler”, laikler vs...

Oysa Suriyeli sığınmacılardan rahatsız olan ve Sultangazi’de, Sultanbeyli’de, Esenyurt’ta neredeyse her akşam yaşanan ve karakol zabıtlarına da yansıyan sokak savaşlarında sokağa çıkanlar AKP seçmeniydi. Altındağ’da da öyle..

Suriyeli ve Afgan sığınmacıların CHP seçmeni olarak gördükleri “Beyaz Türkler”in ne mahallesinde oturabilme ne de onların yapacağı işlere talip olma durumu var. O nedenle “ırkçı” diye yaftalanan bu grupların Suriyeliler yüzünden ev kiralarının artması ya da işlerini ellerinden alması mümkün değil. Toplu taşıma araçlarında da karşılaşmaları, Suriyeliler nedeniyle ayakta yolculuk yapmaları da söz konusu olamaz. 

Hele sığınmacıları daha önce “ensar” olarak yorumlayan yandaş kalemlerin, Altındağ olayının ardından 6-7 Eylül olayını örnek olarak verip “ırkçılar” diye yaftaladığı kesimleri suçlaması abesle iştigal. Türkiye tarihinin en utanç verici bu olayında iktidarda bulunan DP ile sokağa saldıkları kimin mahallesinden olduğunu unutuyorlar?

Suriyeli sığınmacılar içinde geldiği topraklara hızla entegre olan, bu ülkenin yasalarına, adabı muaşeretine uyan, düzenini kurmuş, çocuklarının eğitim işini halletmiş olanlar artık bu ülkenin misafiri değil, yerlisi olmaya adaydır. Bu göçmenlerle yerli halkın bir sorunu da olmaz, olamaz. Öyle olmuş olsaydı yıllardır ekmeğinin peşinde Türkiye’ye gelen Ermeni, Moldavyalı, Nijeryalı, Özbek ve Türkmenistanlılarla bir sorunu olurdu. 

KADDAFİ’YE KARŞI KİMİN YANINDAYDINIZ?

Kuşkusuz bizim içimizde ırkçı, kafatasçı olan ve sayıları hiç de yabana atılmayacak sayıda bir güruh olduğu gerçeğini bilmeyen yok. Bırakın sığınmacıları, kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi inanmayan ve kendileri ile aynı dili konuşmayan bu ülkenin yerli halkına bile düşman olan bu güruhun sığınmacılara düşman kesilmesinde şaşacak bir durum yok.

Son zamanlarda sığınmacılara yönelik tepkinin boyutlarının artması Afgan göçüne hükümetin seyirci kalması nedeniyledir. Tepki yükselinceye kadar Afgan sığınmacı akınına gözünü kapayan hükümet, şimdi aklımızla dalga geçer gibi sınırlarımızda kuş uçmadığı yalanına inanmamızı bekliyor. 

İktidarın imdadına yetişme çabasıyla yandaş kalemlerin Suriyeli ve Afgan göçünü savunmada buldukları argümanlar ise kahkaha attıracak cinsten.

Efendim Afganlar, Kurtuluş Savaşı sırasında bize destek olmuşlarmış, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilk Afgan hükümeti tanımışmış ve şimdi yardıma muhtaç Afgan göçmenlere tepki göstermek nankörlükmüş. 

Libya Devlet Başkanı Kaddafi de Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında bize destek veren tek devlet adamıydı. Emperyal güçlerin Kaddafi’yi devirmesi ve halkının başına bombalar yağdırılması sırasında savunduğunuz iktidar kimin yanında saf tuttu? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları