Muhteşem bir öğretmendi

01 Temmuz 2015 Çarşamba

İstanbul Göztepe’de Aryamehr Lisesi’nde okuyordum. 1976 öğretim yılıydı. Lise ikiye geçmiştim. Yeni edebiyat öğretmenimiz Mehmet Başaran’dı. Ak saçlı, ciddi görünümlü biri… İlk izlenimim... Birkaç ders sonra bu izlenime yeni unsurlar eklendi. Yoğun divan edebiyatı konuları nedeniyle hiç sevmediğimiz edebiyat dersini sevdirivermişti bize Başaran.
İlk gençlik çağının ateşi ile yerinde duramayan öğrencilerine tatlı dille, güler yüzle divan şiirinin en zor dizelerini anlatıp açıklamakla kalmıyor, olağandışı anlatımıyla ilgimizin tüm ders boyunca sürmesini de sağlıyordu. Ciddiyetini hiç bozmadan, işi hiç sulandırmadan ama dostane bir dille… Hem de size önem verdiğini belirtecek şekilde herkese ismi ve soyadı ile hitap ederek. Belleği çok güçlüydü.
Başaran’ın dersleri sadece edebiyat ders kitabıyla, müfredatla sınırlı kalmazdı. Çağdaş edebiyattan, dünya klasiklerinden de söz ederdi. Verdiği ödevler de alışılageldik ev ödevlerinden farklıydı. Kitap okumayı, okuduğunu anlamayı, kendini doğru ifade etmeyi öğretecek ödevler verirdi.
O zamanlarda da evlere doğru dürüst gazete girmezdi. Haftanın ilk dersinde geçen haftanın sanat olaylarından söz ederdik. Sömestr tatiline kadar yapılacak bir ödev vermişti. Bir gazete seçip izleyecek ve edebiyat haberlerini bir dosyada toplayacaktık. Politika gazetesini izlemiş, Milliyet Sanat diye haftalık bir dergi olduğunu öğrenmiştim bu ödev sayesinde.
Sömestr tatili için ödevimiz ise bir yazarla röportaj yapmaktı. Kadıköy ilçesinde oturan yazarların listesini çıkartmıştı. Aziz Nesin, Vedat Günyol, Bedri Rahmi Eyüboğlu isimlerini saydığını anımsıyorum. Bana Güngör Dilmen Kalyoncu düşmüştü. Adını ilk kez duyuyordum. Yazdığı bir tiyatro eserini okumamış ya da izlememiştim. Mehmet Başaran önceden tüm yazarlara haber verdiği için telefonla aradığımda Güngör Bey hiç şaşırmamış, hemen randevu vermişti. Hayatımda gördüğüm ilk yazar Güngör Dilmen olmuştu. Sanıyorum Başaran’ın önemli bir yazar olduğunu da ondan öğrenmiştim.
“Ahlat Ağacı”ydı okuduğum ilk kitabı. Köy Enstitülü yazarlar kuşağından olduğunu da kitaplardaki yaşamöyküsünden anlamıştım. Köy Enstitülü nadir şairlerdendi. Öyküler, romanlar da yazmıştı. Birçok önemli ödül sıralanıyordu biyografisinde.
Aynı yıl, 1976’da liselerde ilk öğrenci eylemleri başlamıştı. Fizik dersinde çıkan siyasi bir tartışma neticesinde solculuk yaptığımız suçlamasıyla neredeyse bütün sınıf disipline verilmiştik. Disiplin kurulu üyelerinden biri de Mehmet Başaran’dı. Bizi sorularıyla ustaca yönlendirip olayın nasıl gerçekleştiğini öğrenmiş sonra da ceza almadan disiplin kurulundan ayrılmamızı sağlamıştı. Kuruldan çıktıktan sonra da eğer siyaset yapacaksak doğru düzgün kitaplar okumamız gerektiğini söylemiş, kitap adları vermişti.
Lise sonrasında pek sık görüşmedik ama beni uzaktan izlediğini biliyordum. Her karşılaşmamızda yazdıklarım hakkında görüş bildiren sözler ederdi.
Mehmet Başaran Türk edebiyatının ustalarındandı. Biz öğrencileri içinse büyük bir yazar olmasının yanında muhteşem bir öğretmendi. Sadece edebiyatı öğretmekle kalmadı hayat dersi de verdi, iyi insanlar olmamız için yol gösterdi. Derslerinde anlattığı yaşam deneyimleri, kulağımıza küpe olan öğütleri yol gösterici oldu.
Mehmet Başaran’ı hep özlemle anacağız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları