Meriç Velidedeoğlu

‘Karınca Gibi Ezmek!’

16 Mayıs 2014 Cuma

“AKP”nin ve “yürütme”nin başı olan -“Duce Mussolini”yi anımsatan- “Ulülemr Erdoğan”; eleştiriye, karşıtlığa (muhalefet) dolaysiyle, “anlatım özgürlüğü”ne ne denli saygısız olduğunu, “Danıştay”ın kuruluş yıldönümünün kutlanmasında ortaya koydu. (10.5.2014)
“Ulülemr”; törende konuşan “TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu”na, devlet adamlığına, devlet geleneğine hiç yakışmayacak bir biçimde ve terbiye sınırını aşan bir söylemle “sataştı”; konuşmasını kesti.
“Erdoğan”ın yarattığı bu inanılmaz sahne; onun düşkünü olduğu, dilinden düşürmediği “DP” iktidarının yöneticileri “Bayar-Menderes” ikilisinin tutumunu; muhalefet partisi “CHP”yi “yargılamak” için “TBMM”de kurdukları “Tahkikat Komisyonu”nu da anımsattı; ayrıca “C. Bayar”ın muhalefeti “tenkil”i yani “karınca gibi ezmeği” isteyen anlayışını da...
Ne var ki, “Erdoğan” hızını alamadığı, daha doğrusu “kin”ini bütünüyle boşaltamadığı için olsa gerek; aynı gün öğleden sonra da partisinin “Afyon”daki kampında, “TBB Başkanı Prof. M. Feyzioğlu”nun dedesi “Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu”na (1922- 1988) da el attı.
Ama doğrusunu isterseniz dede “Feyzioğlu”nu gündeme getirip kınanmasını istemekte “Ulülemr” haklı (!).
Nedeni mi, “Turhan Feyzioğlu” nun şu konuşmasına hele bir bakın: “Cumhurbaşkanını, tek dereceli seçimle halka seçtirmek meselelerimizi çözer mi? (...) Cumhurbaşkanı seçimi; ‘TBMM’ yerine, doğrudan doğruya seçmen kitlesine hitap edilerek yapıldığı zaman; ‘devletin başı’, milletin bütünlüğünü temsil eden ‘tarafsız’ kişi olma hüviyetini tamamen kaybedecektir. (...) Bunun Türkiye’nin yapısında yaralar açmasından korkarım. (...) Cumhurbaşkanlığının, günlük siyasi çatışmaların dışında, tarafsız bir üst makam hüviyetini kaybedip ‘doğrudan doğruya siyasi polemiklerin’ içine girmesi (...) üzerinde durulacak bir noktadır!” diyor ve ardından, “Tek dereceli cumhurbaşkanlığı seçimi ‘devletin başkanı’nı bir ‘partinin temsilcisi’ haline getirir” diyerek de sürdürüyor... (1)
“Ulülemr Erdoğan”a dönmeden önce, “Prof. T. Feyzioğlu”nun “34 yıl” önceki bu konuşmasını nerede ve ne amaçla yaptığına kısaca değinelim.
“1961 Anayasası”nın getirdiği “Güçler Ayrımı”nı, bir türlü içlerine sindiremeyen “sağ” iktidarlar en küçük toplumsal patlamalarda bile bu “rejim”i suçlar olmuşlardı.
Bu düzenin; “icra”yı yani “yürütme”yi, “yargı denetimi” dolaysiyle çok “güçsüz”leştirdiğini ileri sürüyorlar; “1970”li yılların sonuna doğru iyice artan “terör”ün nedenini de buna bağlıyorlardı.
“Bu Anayasa ile devletin bütün gücü parsellenmiş; ‘otorite’ parçalanmış ve tüm güçler zaafa uğratılmış!” (2) gibi haykırışlar her yerde çınlamaktaydı.
Sonunda, özellikle sağcı basının da, “çözüm” olarak gördüğü “Kuvvetli İcra”yı sağlamak için “19 Nisan 1980”de “Tercüman”ın düzenlediği bir “seminer”le konu masaya yatırıldı.
Bu seminerde ortaya konan “çözüm”lerden en çok söz edileni, “Cumhurbaşkanını halka seçtirmek”ti. Bu çözümün desteklenmesi karşısında yapmıştı “T. Feyzioğlu” alıntıladığımız konuşmasını.
Ne ki, işin en ilginç yanı “Ulülemr Erdoğan”ın, Afyon’da yaptığı konuşmayla -bir ara yüklendiği- “Turhan Feyzioğlu”nun ne denli “haklı” olduğunu, “34 yıl” sonra ortaya koyan “kişi” durumuna düşmüş olmasıydı.
Çünkü“ Erdoğan” ; “Cumhurbaşkanı”nın “halk tarafından seçilmesi”yle, “seçilecek kişinin sadece Cumhurbaşkanı değil, ‘fiili Başkan’ gibi olacağını” söylüyordu.
“Çankaya”ya çıkması durumunda da, “tüm ‘yetki’lerini kullanacağını, ‘Protokol Cumhurbaşkanı’ olmayacağını” da bildirdi... (3)
Bu durumda, seçilecek “Başbakan”ın da “Emanetçi Başbakan” olacağı gerçeğinin anımsatılmasına da pek sinirlenmiş “Erdoğan”... (4)
Ne var ki, “Anayasa’nın oluşturduğu tüm ‘kurum’lar ve ‘yasa’lar; ‘İNSAN’lar tarafından işletildiği, uygulandığı için; bu ‘insan’ların ‘karakter’leri ve ‘kültür’leri, dahası öteki insanların varlıklarına, düşüncelerine olan ‘saygı’ları ölçüsünde ‘değer’ kazandıkları yadsınamaz!” Bu durum da evrensel bir “onay”lamadır.
Bu yalın gerçek karşısında; temel eğitimini “din”in değişmez kurallarını öğrenerek alan; gençlik dönemini tarikat başkanlarının “dizlerinin dibine çökerek” geçiren bir “kişi”den bu “gerçek”i anlayıp uygulaması beklenebilir mi?
Bu “kişi”den ancak ve ancak “Soma”da canlarını veren yüzlerce “İNSAN” için, “olur böyle şeyler” diyerek rahatlayıp, insanlara donuk donuk bakması uygun düşerdi ki, öyle de oldu...

(1.2.) H.V. Velidedeoğlu, “12 Eylül Karşı-devrim”, Evrim Yayın, 1989.
(3.4.) Cumhuriyet, 12.05.2014.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları