Meriç Velidedeoğlu

‘Anket’lerle İlgili Değerlendirmeler Üzerine

14 Şubat 2014 Cuma

“Rüşvet” ve “yolsuzluğun” görülmemiş boyuttaki çukuruna boğazına dek batan “AKP” iktidarına -kendi seçmenlerince de olsa- hâlâ “kucak” açılması haklı olarak kamuoyu gündemine oturdu, basın da yer yer konuya kilitlendi.
Az sayıda da olsa doğruluğuna güvenilen kimi anketlerle ortaya konan bu durumu, “yalaka”ların dışındaki “basın”ın ele alışı kuşkusuz ayrımlıydı.
“AKP” seçmeninin -dolaysiyle halkın büyükçe bir bölümünün- partisine bu denli bağlılığının nedenleri araştırılıp değerlendirmeler ve yorumlar yapılırken insan, “günümüzde çağdaş ‘demokrasi’nin tam geçerli olduğu kaç ‘İslam’ ülkesi var?” veya “Var mı?” sorularının da göz önünde tutulması gerekir diye düşünüyor, “ama biz ‘devrim’ yaptık” görüşünün anlamı da “12” yıllık “AKP” iktidarıyla yerlere serildiğine göre...
Sorulara yanıt aramak için yönetim biçimi “Cumhuriyet” olan bir “İslam” ülkesine, kapı komşumuz “İran”a şöyle kısaca bir değinelim.
İran yönetimi “seçim”le oluşturuluyor; siyasal partiler var; halk kadınıyla erkeğiyle kendini temsil edecek “vekil”lerini seçiyor, “meclis” oluşuyor.
Böylece “demokrasi”nin, “demokratik” yönetimin temel koşullarından biri olan “seçim” uygulanıyor; ne ki seçimin sonuçlanmasıyla birlikte “demokrasi” de noktalanıyor daha bu “aşama”da.
Bilindiği gibi “İran”da “dinsel” temelli yasalar, “şeriat” geçerli; bunun anlamı başta “kadın-erkek” ayrımcılığının, “eşitsiz”liğinin varlığı dolaysiyle yasalar karşısında “eşit”liğin olmadığıdır.
Kısacası bu yasalar -ister bütünüyle ister bir bölümüyle- yürürlükteyse, artık orada “demokrasi”den söz edilemez.
A y r ı c a “ İ s l a m ” d a “ u y g u l a m a ” n ı n y a n i “yönetim”in nasıl olacağıyla ilgili bir “ilke”de, “halk”ın “Ulûlemr’e itaat”ıdır, buyruğa uymasıdır, kuşkusuz “Ulûlemr”in de “din”in koşullarına.
Dolaysiyle “Peygamber” ilk “Ulûlemr”dir dendiğinde, ardından -seçimle- gelen dört “Halife”de öyledir; daha sonraki “sultan”lar, “padişah”lar ve de bunların -günümüzde çok tutulan deyimiyle- “çakma” olanları da...
İran’da bu “Ulûlemr’e itaat” ilkesi, seçimle oluşan “meclis” dolaysiyle az da olsa kısıtlanmıştır; ama tam bir “Ulûlemr”i ve ona “itaat”ı görmek istendiğinde
“Türkiye”ye, “dinsel” temelli “AKP” iktidarındaki ülkemize bakmak da yeterlidir denebilir; pek “çelişkili” bir görüş gibi algılansa da... “Türkiye”, “laik” bir “cumhuriyet”; ilk bakışta bunun anlamı, ülkede, “din”in “güncel” yaşamı düzenleyen “1400” yıllık kurallarının, kısacası “şeriat”ın geçerli olmamasıdır.
Ne ki, “din”in “yönetim” için, “yönetmek” için kabul ettiği -yukarıda sözü edilen- öteki “ilke”, “Ulûlemr’e itaat” var.
Bu “İTAAT”ın; aptesinde, namazında, orucunda; her “cuma”yı -TV kameraları eşliğinde de olsa- “cami”de “eda” eden; eşi, kızları, gelinleri tesettürlü; dinsel eğitimle yetişip din görevlisi, bir “imam” olan ve “seçim”le gelen bir “Ulûlemr”e inanıp “bağlanmak” olacağı açıkça ortadadır; özellikle “mümin”ler gerçek “dindar” yurttaşlar açısından bakıldığında; kuşkusuz her alanda “din”i açıkça kullanan “Müslüman Kent Burjuvası”; kullanmasa da boyun eğen ötekiler açısından da...
Üstelik -laik bir ülkede- “Laik ile İslam bir arada olamaz!” diyebilen bir “Ulûlemr”e “kulluk” bağıyla bağlanmak da söz konusudur.
Artık böyle bir “Ulûlemr”in, “rüşvet” almayacağı, “yolsuzluk” yapmayacağı, “yalan” söylemeyeceği, “çalıpçırpma” ya hiç bulaşmayacağı, sabah söylediğinin akşam tam karşıtını söylemeyeceğini, ne kendisinin ne ailesinin “Hırsız var yakalayın hırsızı!” diyen “hırsız” durumuna düşmeyeceğinin “kabul” edilmesinin ötesinde, bunları yapmış olsa da “af” edileceğine bile inanılır.
Ayrıca, “Fırat kenarında bir koyun kaybolsa, hesabı Hazreti Ömer’den sorulur!” söylemi, bu “tarihsel” deyişi değiştirip; karşıtlarına, “Bunlar Fırat kıyısında iki koyun bile güdemezler!”e çevirmesine, “Hz. Ömer’in bırakın başını sokacağı bir evi, yıkandığında giyeceği ikinci bir mintanı bile yoktu!” onun için mi değiştirdin diye de soramaz, kışlık “kömür”ü, “makarna”sı kapısına getirilip verilen halk...
Yarın “Beşiktaş”taki “Sessiz Çığlık” eyleminde, “pazar” günü de “Adnan Kahveci Parkı Platformu”nda “Küçükyalı”da buluşalım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları