Mehmet Ali Güller

Kılıçdaroğlu’nun hesap hatası

20 Ekim 2022 Perşembe

Kılıçdaroğlu’nun sansür yasasının TBMM’de görüşüldüğü bir süreçte neden ABD’de olduğu konusundaki eleştirilere verdiği “Saray, TBMM’deki çoğunluğuyla yasayı nasıl olsa geçirecekti” yanıtı, CHP adına vahimdir!

İktidarın sayısal üstünlüğü nedeniyle TBMM’de mücadeleyi gereksiz görmek, her şeyden önemlisi teslimiyetçiliktir. Teslimiyetçilik kazanmaya değil, sürekli yenilgiye götürür.

İktidarın sayı üstünlüğü nedeniyle TBMM’de mücadeleyi gereksiz görmek, demokrasi anlayışına da aykırıdır. Nasılsa yasayı geçirecekler diyerek tasarının yasalaşmasına karşı mücadele etmemek CHP’nin ana muhalefet partisi olma görevini yerine getirmemesi demektir.

1 MART TEZKERESİNDEN ALINMAYAN DERS

İktidarın sayısal üstünlüğü nedeniyle TBMM’de mücadeleyi gereksiz görmek, CHP’nin mücadele tarihine de haksızlıktır. CHP, ABD-AKP’nin tezkeresini 1 Mart 2003’teki oylamada, AKP’nin sayısal üstünlüğüne rağmen mücadele ederek engelleyebilmişti.

Peki nasıl olabilmişti bu? Türkiye’nin ayağa kalkmasıyla.

İşte işin püf noktası budur. Haklı olduğunuz bir konuda kararlı bir şekilde dik durursanız, TBMM dışındaki özellikle sol muhalefetle omuz omuza verirseniz, sendikaları, üniversiteleri ayağa kaldırırsanız, AKP’nin sayısal üstünlüğü işe yaramaz.

Tersine o sayısal üstünlüğü oluşturan sayıların bir bölümü, sizin hanenize eklenir. İşte 1 Mart 2003’te de öyle olmuş, AKP içinde onlarca milletvekili, Erdoğan’ın tezkeresini desteklememişti.

KILIÇDAROĞLU’NUN İŞLEVSİZ MECLİS’E KATKISI

CHP içinde var olan bu “TBMM içinde mücadeleyi gereksiz görme tutumu”, tek adam rejiminin Meclis’i işlevsizleştirmesi gerçeğine sorunlu bakan bir yaklaşımdır aslında.

Doğru, tek adam rejimiyle TBMM pek çok işlevini yitirdi ancak hâlâ önemli bir mücadele alanı ve mevzidir.

Kaldı ki TBMM’nin bu işlevlerini AKP’nin sınırlandırabilmesinde, ne yazık ki CHP’nin de katkısı oldu. Örneğin TBMM’yi işlevli kılan en önemli özelliklerin başında gelen milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması konusunda Kılıçdaroğlu’nun izlediği siyaset, büyük gedik açtı. Kılıçdaroğlu’nun “AKP’nin dokunulmazlık teklifi anayasaya aykırı ama ‘Evet’ diyeceğiz” çıkışı, hem AKP’nin işini kolaylaştırdı, hem anayasaya aykırılık konusunu sulandırdı, hem de TBMM üyelerinin fonksiyonlarından en önemlisini budamış oldu.

SANDIKÇILIK VE SAYISAL ÜSTÜNLÜKÇÜLÜK

Öte yandan, ana muhalefet partisi iktidarın sayısal üstünlüğü nedeniyle TBMM’de mücadele etmeyi gereksiz görüyorsa, topluca istifa ederek, sine-i millete dönerek yeni bir mücadele yolu pekâlâ açabilirdi. Nitekim toplumun bazı kesimlerinden bu yönde beklentiler de olmuştu.

Ama hem o yolu açmayıp TBMM üyeliğini sürdürmek hem de TBMM’de mücadele etmemek, çelişkidir.

Diğer yandan ne yazık ki AKP’nin sandıkçılığı ile CHP’nin sayısal üstünlükçülüğe teslimiyeti birbirini bütünlemektedir. AKP’nin demokrasiyi sandıktan ibaret gören anlayışı, CHP’nin sayısal üstünlük karşısında mücadeleyi gereksiz gören anlayışı üzerinde daha da güç kazanmaktadır.

İNİSİYATİF KAYBEDİLDİ

Somutlarsak: Sansür yasası gibi çok önemli bir hamlenin, TBMM’de sadece 70 AKP ve MHP’li vekilin oyuyla kolayca geçebilmiş olması, önümüzdeki seçim açısından derslerle doludur.

Bu kolaylığın birinci nedeni CHP’nin “sayısal üstünlükleri var, nasılsa yasayı çıkarırlar” demesiydi ama aynı süreçte CHP’nin “türbana yasallık” arayan çizgisi ve ABD ziyareti de ikinci ve üçüncü nedenler oldu. Yani üç hatayla neo-Abdülhamitçi AKP’nin Abdülhamit düzeninde bile olmayan bir sansürcülüğü getirmesinin yolunu kolaylaştırdılar.

Kılıçdaroğlu başta CHP tam kadro TBMM’de olsa, belki yine sansür yasasını engelleyemezdi ama mücadelesiyle Türkiye’yi ayağa kaldırır ve seçim öncesinde inisiyatif elde ederdi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları