Mehmet Ali Güller

Anasının rahmine haklı düşen muhafazakârlar

15 Mart 2021 Pazartesi

Türkiye’nin Mısır’la anlaşması gerektiğini her söylediğimizde tepki gösterenler, birkaç gündür “Mısır’la anlaşmak bütün kapıları açar” anafikirli yazılar yazmaya, ekranlarda konuşmaya başladı.

Güzel.

Er geç benzerini Suriye ve Beşşar Esad için de yazacaklar, söyleyecekler…

ÖZDEMİR İNCE’NİN BÜYÜK KATKISI

Özdemir İnce’nin siyaset literatürüne büyük katkısıdır: Liberaller için “ana rahmine haklı düşenler” tanımlamasını yapmıştı 20 yıl önce; öyle ya hepsi “her koşulda, her şeye ve herkese karşı ‘haklı olmak’ için programlanmışlardı.”

Belki de kuruluşundan son birkaç yıl öncesine kadar AKP’yle asgari “yetmez ama evet” ölçeğinde ittifak yapan liberallerin etkisidir; muhafazakârlarımız da “ana rahmine haklı düşenler” kıvamında bir süredir…

İşte son olarak, Mısır’la normalleşme olasılığı ortaya çıkınca, “ana rahmine haklı düşen” muhafazakârlar köşelerinden ve ekranlardan dün söylediklerinin 180 derece tersini savunmaya başladılar…

BAŞKASININ ADINA UTANMAK!

Almanların oldukça derinlikli bir kavramı var: Fremdschamen. “Utanmasını bilmeyen bir başkasının yerine duyulan utanç” demek.

İşte bazen dinlerken, okurken öyle oluyorum: Başkasının adına utanıyorum…

Dün söylediklerinin bugün tersini söyledikleri için değil bu utanmam; elbette insan dün bir konuda yanlış görüş savunmuş olabilir, bugün de düzeltebilir. Son tahlilde doğrusunu savunduğu için mutlu oluruz…

Kaldı ki yazanlar ve ekranlara çıkanlar olarak hata yapma oranımız çok yüksek; çoğu zaman elde yeterli veri olmadan ham değerlendirme yapmak durumunda kalıyoruz. Yeni veriler oluştukça, o ham verilerimiz belli ölçülerde değişiyor, gelişiyor ve olgunlaşıyor…

Utanmam ise şundan: Bugünkü doğrularını da dünkü yanlışlarını da birlikte savunabilmelerinden; dün de bugün de haklı olduklarını iddia edebilmelerinden!

DAMADI 24 SAATTE GÖMENLER

Bu “çapsız” dönüşümün son “mağduru” Berat Albayrak.

Düne kadar Albayrak’ın ekonomi politikasını övenler ve alkışlayanlar, bugün de ekonomi alanında yaşananları “Albayrak’ın izlerinin silinerek piyasalara güven ve moral verilmesi” diyerek övüyor ve alkışlayabiliyor örneğin…

Okurken, izlerken nutkum tutuluyor…

“Ne hazin” diyebiliyorum sadece…

Yaşayacağız: Yarın Tayyip Erdoğan iktidardan düştüğünde bunların büyük bir kısmı “Erdoğan’ın yanlışlarını” anlatacak uzun uzun. Üstelik o kadar ölçüsüzce konuşacakları ki Erdoğan’ın en “azılı muhalifleri” olarak bizler bile “o kadar da değil” diyeceğiz bunlara!

HATİPOĞLU’NUN AÇTIĞI DAVA

Her dönemin sembolleri vardır: Bu dönemin önemli sembollerinden biri de Nihat Hatipoğlu’dur.

Otelinin kaçak olduğu (Sözcü) ya da otelinde alkol satıldığı (OdaTV) türünden haberlerle ama en çok da her ramazanda ekranlarda bol kazançlı yayınlarıyla bilinen ilahiyatçı Hatipoğlu, son olarak bir üniversiteye de rektör atanmıştı.

Konu gündemde olduğu için de Tele1’de o dönemde yaptığımız Türkiye’nin Yönü programında Merdan Yanardağ ve Mine G. Kırıkkanat ile birlikte bu atamayı sertçe eleştirmiştik.

Hatipoğlu üçümüze, ayrı ayrı 50 bin TL tazminat davası açtı! Dava sürüyor ve bir sonraki duruşma mayıs ayında…

HEM REKTÖR HEM DE DÖRT YERE DEKAN

Nihat Hatipoğlu’nun, rektörü olduğu üniversitenin dört fakültesinde dekan vekilliği yaptığı ortaya çıktı!

Sefa Uyar’ın Cumhuriyet’teki haberi oldukça ses getirdi: Rektör Nihat Hatipoğlu, Tıp Fakültesi dahil dört fakültede dekan vekiliydi.

Daha ilginci, toplam sekiz fakültenin bulunduğu üniversitede, sadece üç dekan vekili bulunuyordu. Hatipoğlu dört fakülteden, diğer iki isim de ikişer fakülteden sorumluydu!

AKP’nin neredeyse kişiye özel kurduğu üniversitede sadece ve sadece üç profesör vardı ve yasa gereği, fakülteleri profesör yöneteceğinden Hatipoğlu, kendisini ve diğer iki profesörü fakültelere dekan vekili olarak atamıştı.

Ancak Hatipoğlu, tablonun bu derece çarpık olmasına rağmen, sanki her şey normalmiş ve kendisi de bu konumunda çok haklıymış gibi kalkıp Cumhuriyet’i algı operasyonu yapmakla suçladı!

Kısacası konu Mısır da olsa ekonomi de olsa eğitim de olsa fark etmiyor; hep benzer manzarayla karşılaşıyoruz! 21. yüzyılın siyasal İslamcıları ve muhafazakârları hep haklı, hep mağdur, hep algı kurbanı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları