Mehmet Ali Güller

ABD’yle işbirliği yapan FETÖ’yle barışır!

18 Temmuz 2020 Cumartesi

İlginç bir 15 Temmuz haftası geçirdik...

Önce, süreci anlamamızı sağlayacak olgulara bakalım:

1. Kumpas 2.0 operasyonu başladı: Libya’da şehit düşen MİT görevlisinin cenaze töreni haberi gerekçesiyle Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel tutuklandı. Ardından “ikinci dalga” gibi Müyesser Yıldız da tutuklandı.

2. Bu hafta ise FETÖ karşıtı haber ve kitaplarıyla bilinen gazeteciler Aytunç Erkin ve Can Özçelik’e soruşturma açıldı. Yöntem yine benzerdi: İmzasız ihbar mektupları...

Aytunç Erkin’in Dayının Casusları ve Can Özçelik’in FETÖ Borsası kitapları FETÖ ve FETÖ’yle irtibatlı kesimleri oldukça rahatsız ediyordu, biliyorduk...

3. Bir dönem Gülen cemaatine ve FETÖ’nün kumpaslarına ekranlardan ve köşesinden verdiği destekle bilinen, dahası Fethullah Gülen’le fotoğrafı bile olan Abdülkadir Selvi, “Kılıçdaroğlu FETÖ’yü aklıyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı!

Selvi, yazısında genç Berkay’ın seçimde Ekrem İmamoğlu’na “her şey güzel olacak” demesiyle darbeci Ömer Faruk Harmancık’ın darbe bildirisini uzattığı Hulusi Akar’a “İmzala bunu, her şey güzel olacak” demesi arasında bağlantı kurmuş!

Ne diyelim, gerisini “Her Şey Çok Güzel Olacak” isimli filmi olan Cem Yılmaz düşünsün artık!

4. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yaramış, “15 Temmuz’u anlamak” panelinde şöyle dedi: “Darbe teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş kişilere de sahip çıkmamız, onları bu toplumun içine dahil etmemiz, kazanmamız gerekiyor.”

Yaramış’a Abdurrahman Dilipak gibi kimi isimler destek verdi.

Bu arada Ensar Vakfı yöneticisi olan ve İskilipli Atıf’a övgüler dizen çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ın üç ay önce Erdoğan’ın kararıyla Türk Tarih Kurumu’nun başına atandığını anımsatalım.

Üç mesaj

FETÖ cephesini sevindirecek bu gelişmeler yaşanırken FETÖ karşıtı cepheden de önemli uyarılar vardı:

5. Gazeteci Soner Yalçın, “AKP-FETÖ anlaşıyor mu” başlıklı dikkat çeken bir analiz yaptı. Yalçın, “yakınlaşma” işareti gördüğü kimi olguları sıralayarak bunların tesadüf olmadığını belirtti.

6. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 15 Temmuz’un yıldönümünde dikkat çeken bir iddia açıkladı: “Şimdi size hiçbir yerde yayımlanmamış bir bilgi vereceğim. Darbe başladığı zaman Emniyet Genel Müdürlüğü’nde Emniyet teşkilatımızın yöneticileri toplandı. Bütün polis teşkilatına şu mesajını geçti: Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yapmıştır, polis askere karşı koymaz. Evet, aynen böyle...”

Program sunucusu Veyis Ateş, mesajı gönderen kişilerin FETÖ’cü polisler olup olmadığını sorunca Perinçek’in yanıtı şu oldu: “Hayır, FETÖ’cü polisler değil. Buradan söylüyorum, beni İçişleri Bakanı yalanlasın. Ben size gerçek bilgiyi veriyorum. Polise o zaman mesaj geçti.”

4 yıl sonra gündeme gelen bu iddia ile FETÖ’yle uzlaşma yanlısı kesimlere bir mesaj veriliyordu muhtemelen...

7. 15 Temmuz’un 4. yılında TRT’nin özel yayınına konuk olan İlahiyat Profesörü Ali Köse dikkat çeken uyarılarda bulundu: “Benim bu konudaki kanaatim 15 Temmuz’dan gerekli dersin alınmadığı ve yeterli önlemlere gidilmediği şeklindedir. Hatta ben bunu ‘Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor’ diye değerlendiren, bu şekilde sloganlaştıran birisiyim. Bu uyarıyı yapmak benim vazifem.”

Gladyo’yla mücadele

AKP, FETÖ’yle uzlaşır uzlaşmaz ayrı konu ama AKP’nin “siyasal İslamcılık” ideolojisinin yeni FETÖ’lere zemin oluşturduğu ortada. FETÖ’den arındırılan devlet birimlerini çeşitli cemaatlerin nasıl bir rekabetle doldurmaya çalıştığı ortada. Dindarların bu dincilikten rahatsız olmaya başladığı da ortada.

Şu gerçeği görmeden sorun çözülemez: FETÖ, Gladyo’nun bir parçasıdır; ABD’nin “müttefik” ülkelerde kullandığı operasyon örgütüdür. Bu tür örgütleri ABD istihbaratıyla buluşturan zemin “siyasal İslamcılık” ve sola karşı düşmanlıkta ortaklıktır.

Bu ilişki parçalanmadan, FETÖ’lerle tam olarak mücadele edilemez; yeni FETÖ’ler türer.

Laiklik o nedenle dindarların da sigortasıdır; devletin de... Laiklik, cemaat ve tarikatların önce Allah ile kul arasına girmesini, buradan hareketle de devlete yerleşmesini önleyen sigortadır.

Bu sigorta, 1946’dan sonra gevşemeye başladıkça Cumhuriyetin kapattığı tarikatlar ortaya çıktı, güçlendi; ABD’nin “komünizmle mücadele” araçlarına dönüştü; hükümetlere ortak oldu, hükümet oldu; milli eğitime, Emniyet’e, yargıya yerleşti; Türk ordusuna operasyon yaparak TSK’nin kilit noktalarını ele geçirdi ve en sonunda Türkiye’ye darbe yapmaya kalktı.

Meselenin siyasal İslamcılık, ABD’yle ilişki ve sol-laiklik-Cumhuriyet karşıtlığı düzlemlerini görmeden bu örgütlerle tam olarak mücadele edilemez.

O nedenle laiklik gibi, bağımsızlık ve antiemperyalizm de FETÖ’yle mücadelenin panzehridir.

Bitirirken önemle belirtelim: Yüzünü Asya’ya dönen bir ülke FETÖ’yle mücadele eder, ABD’yle yeniden “ortak çalışma” yapmak isteyen ülke ise FETÖ’yle uzlaşır, barışır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Teğmenler meselesi 21 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları