Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Söz soğumaya devam ediyor hâlâ

10 Ocak 2016 Pazar

“Söz soğudu.” Bunu bir Kürt anası söylemişti bana. İlk kez Tahir Elçi için yazdığım yazının başlığında kullandım, umdum ki, bir kez daha kullanmam. Ama Silopi’de keskin nişancı kurşunuyla yolun ortasında vurulan, gene keskin nişancılar izin vermediği için tam yedi gün küçülmüş ölü bedeni yol ortasında duran Taybet ananın oğlu tarafından yazılmış yüreğimi yakan mektubunu okuyana kadar. O mektubu okuduğumda bildiğim bütün sözler soğudu. “Annem ilk vurulduğunda, haber verdiler koştuk, biz daha varmadan amcam gitmek istemiş onu da vurmuşlar. Gittiğimde amcamı taşıyordu komşular, ‘Annem’ dedim ‘Sokakta kaldı’ dediler, ben gitmek istedim tuttular, ağladım, ağladım, ağladım.
Annem sokağın ortasında kaldı öylece, önce belli belirsiz kıpırdıyordu, sonra saatler geçtikçe hareketleri azaldı. Kimi aramadık ki vekilleri, kaymakamı, valiyi, dedik çeksinler şu kargaları öldü ölmesine de cenazemizi alalım. Annem ne hissetti acaba, canı çok yandı, yanmıştır. Biz sevgi nedir hiç dile getirmezdik, ama bir sarılması vardı dünyaya değerdi, binlerce söz gelse anlatamazdı o sevgiyi.
Annem tamı tamına 7 gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık, köpekler gelir, kuşlar konar diye, o orada yattı biz 150 metre ilerisinde öldük. Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse devlet de bize 7 günde bunu yaptı. 7 gün tam 7 gün annenizin cenazesi sokak ortasında kalsın. İnsan çok iyi olamıyor, insan kalamıyor...
Annemin elleri kaskatı olmuş ve öyle sıkmış ki eşarbını belli ki canı hayli acımış, öptüm ellerinden helal et hakkını diye ama. Kanı kurumuş annemin, elleri, yüzü ki yüzü düşerken toprak olmuş, elbiseleri kandan ıslanmış sonra kurumuş, sonra taş olmuş annemin. Kokusu gitmiş, toprak ve kan kokuyor annem, saçları sertleşmiş, kirlenmiş, annemin canından can almışlar Allah’a inananlar! Gözleri açık kalmış annemin, yüzü eve dönük, ayakları toplanmış bir takat gelsin diye belli ki çabalamış. Benim annem, siz benim annemi öldürdünüz, çocuklarınız var mı bilmiyorum sizin yoksa bile sahiplerinizin var, nasıl bir acı demeyeceğim zira ağır. 7 gün benim annem 7 gün kara kış soğuğunda kaldı, en acısı kaç saat yaralı kaldı bilememek, keşke diyorum hemen ölmüş olsa. Siz benim annemi öldürdünüz.”
Sözlerim soğumaya devam ediyor, küçücük bir kız çocuğu, kucağında dört beş ekmek, elinde beyaz bir bayrak öylece yürüyor. Belli ki korkuyor, herhangi bir yerden bir kurşun gelip onu bulabilir. Elindeki bayrağa güveniyor sadece, ama biliyor ki, keskin nişancıların hiçbir bayrağa saygıları yok. Onlar için bu kız çocuğu, bir bilgisayar oyunundaki düşman. Pıt. “İşte oldu yaşasın başından vurdum!”
Gene çocuklar, bir köşeye saklanmışlar, oyun oynamaya çalışıyorlar. “Bir, iki, üç hadi bakalım kim ölmeden, vurulmadan karşı arsaya geçecek!” Kimseler yapmayın, etmeyin demiyor, çünkü sokaklarda onlardan başka kimseler yok. Çocuklar cesur olduklarını göstermek istiyorlar. “Ölüm nereden gelirse gelsin...” Ağabeyleri bu sloganı atarak yürürlerdi. Öyleyse koşun, ölmeden karşı arsaya varın!
Bütün bunlar yaşanırken en çok bizim büyük çaresizliğimiz giderek artıyor. Ve kimse artık bu satırların yazarına başkanlıktan, yeni anayasadan, demokrasiden söz etmesin! Belki de bize sadece dibe vurmak kalıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları