Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gitmek: Benim Marlon ve Brandom

08 Aralık 2008 Pazartesi

Gitmekbugünlerde gösterimi süren Hüseyin Karabeyin ilk uzun filmi, doğrusu benGitmekyerine filmin senaryo yazarı, oyuncusu ve bu film macerasını tek başına yaşamama cesareti gösteren, biraz sonra bunun ne demeye geldiğini açıklayacağım, Ayça Damgacının günlüklerinde biraz dalgacı bir üslupla sevdiği erkeğe seslendiği Benim Marlon ve Brandomadını daha çok sevdim. Sevdiği erkeğe ulaşmak için, her şeyin karmakarışık, hiçbir şeyin belli olmadığı Irak savaşının ilk günlerinde Iraka tek başına gitmeye cesaret eden şen şakrak ve en sevimli şişman Ayça, erkeğine başka türlü seslenemezdi.

Bu Ayça gerçekten yaman bir kız. Yaşı herhalde kızımdan küçük olmalı, kızım 1976 doğumlu. Ama Ayça neden ben seni bağrıma basmak, başını okşamak ve sen çok yaşademek isteğiyle böyle dopdoluyum. Beni yeniden gençlik yıllarıma götürdün. Sana binlerce teşekkür.

Hüseyin, filmin yönetmeni öyle mahzun mahzun bakma, seni de ne kadar çok sevdiğimi bilirsin. Tabii kara kaşın karagözün için değil, Cumartesi annelerini anlattığın o yürek burkan belgeselin Boran Boraniçin, Diyarbakırda kalabalık bir sinemada seyrettiğim ama dayanamayıp dışarı fırladığım yeryüzündeki tecrit olgusunu anlattığın belgeselin Sessiz Ölümiçin. Sessiz Ölümün oynadığı günlerde toplumca çok sahici bir travma geçiriyorduk. Gencecik insanlar hapishanelerde yakılarak öldürülüyordu, F tipi cezaevleri insanlık onurunu yok edici bir tehditti. Ve sen bu filmi yapıyordun. Sana teşekkür ettiğimi anımsıyorum, kendim için, açlık grevlerinde, hapishanede çıkarılan yangınlarda ölen gencecik insanlar için. Bu filmden çıkan bir kişinin bile yüreği acısa bu o günlerde çok önemli bir şeydi.

Şimdi Benim Marlon ve Brandomla çıkageldin. Bu deli kız Ayçayla yollarınızın nasıl kesiştiğini bilmiyorum ama çok hayırlı bir iş olmuş. İyi ki, Ayça bu serüveni yaşamış ve sen de çok akıllı bir karar verip Ayçayla birlikte yeniden onun geçtiği yollara düşmüşsün.

Böylece ortaya Diyarbakır, Silopi, Mardin, Van, İran, Irak, Erbil ve Süleymaniye sınırları içinde kalan coğrafya bütün renkleriyle, suskunluğuyla, derin acılarıyla filmin neredeyse başkişisi olmuş.

Yazımın başında size bir açıklama yapacağımı söylemiştim, evet Ayça daha önce bir film setinde tanıdığı Iraklı Kürt kökenli tiyatrocu Hama Ali Khanla öylesine dolu dolu bir 29 gün geçirmiş ki, geriye aklında tek bir şey kalmış, ülkesi Iraka geri dönen Hama Ali Khanın yanına Iraka gitmek ve Marlonu Hama Ali Khana kavuşmak.

Ve yola çıkmış, elinde küçük bir çanta ve küçücük tüm duygu ve düşüncelerini yazdığı bir defter. Ayça uzun zamandır böylesine içten, böylesine açık aşk mektupları okumamış, dinlememiştim. Sen bir şairsin, bunu benden önce söyleyenler de vardır, eminim. Bir de ben söyleyeyim.

Sonra Ayça uzun bir yoldan sonra Irak sınır kapısına gelir. Ama sınır kapalıdır.

Çünkü savaş başlamıştır. Ayça zar zor telefonlaştığı Hama Aliye sınırı geçip İrana gelmesini ister, İran sınırındaki kentte buluşabileceklerdir. Hama Ali, olurder ve Ayça bu kez de Vana doğru yola çıkar ve İran sınırına gelir. Ve korku başlar. Ben İran sınırını iki kez geçtiğim için iyi bilirim, bütün bilinçaltı korkularımız bizi kuşatır. Her an başımıza bir şey gelecekmiş gibi hissederiz.

Ayça da etten kemikten, bu binlerce bilinmeyen topraklarda bir de üstelik yapayalnızdır. Bir otele yerleşir, Hama Aliyi sürekli telefonla arar, ulaşamaz. Gerçekten çok umutsuz bir haldedir ve bu bilmediği ülke onda korku ve umutsuzluk yaratmıştır...

Nihayet Hama Ali sınırı geçip İrana geleceğini söyler ve İrandaki ıssız bir istasyonun adını verir. Ayça oraya gider, bütün gün tek başına bir taşın üstünde oturup bekler ve gece olduğunda yaşlı bir İranlı bakkal onu yanına çağırır, çay ikram eder. O zamana kadar hiç ağlamayan Ayça ağlamaya başlar, öte yandan dünyanın en sevimli Marlon Brondosu (o da filmde Ayçanın sevdiği adam Hama Ali Khan) İran sınırına gelir. Benim size anlatacaklarım bu kadar. Bayramda bir güzel aşk hikâyesi bir tepsi baklavadan iyidir, hadi filme...

 

isilozgenturk@gmail.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları