Hikmet Çetinkaya

Tarihle yüzleşme…

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Kemalist “ulusçuluk”, ulusların eşitliğini ve özgürlüğünü savunur… Ulus kavramına ne “ırk” ne de “din” öğelerini sokmuştur; ulusu, “ortak geçmiş, ortak dil ve ortak kültür”e dayalı bir olgu olarak tanımlamıştır.
Etnik milliyetçilerin yarattığı vahşetlerin ve acılı bölünmelerin yaşandığı; aynı ırktan ve aynı dilden insanların, din ya da mezhep farklılıklarından dolayı birbirlerini boğazladıkları bir dünyada… Ve üzerinde 17 dilin konuşulduğu, 28 uygarlığın mirasçısı bir Türkiye’de…
Şimdi hemen akıllara gelen bir soruya yanıt verelim:
Acaba Kemalist ‘ulusçuluk’ eskimiş midir?
Kemalist “Cumhuriyetçilik” özgürlükçü, sivil toplumcu, “demokrasi” anlayışını içerir.
Baskı rejimlerinin yıkıldığı, en ileri toplumların katılımcı demokrasiyle yönetildikleri bir dünyada… Ve Atatürk’ün başlattığı 90 yıllık süreçte oluşturulan “sivil” toplum örgütlenmelerinin devletleştirildiği, demokratik eğitimin gerilediği, katılımın zorlaştığı bir Türkiye’de…
Acaba Kemalist Cumhuriyetçilik eskimiş midir?
Kemalist laiklik, dine saygılı ama dinin siyasete karıştırılmasına karşıdır.
Aklın ve bilimin ışığında sorunlara çözüm arayan bir toplum, akla ve bilime dayalı bir “milli eğitim” öngörür… (Ahmet Taner Kışlalı)

***

Bazı kuşakların demokrasinin, bazı kuşakların ise din devletinin gereklerine göre yetiştirilmesine karşıdır.
Aklın ve bilimin ışığında ilerleyen toplumların geliştiği, köktendinciliğin tutsağı olanların karanlıkta kaldığı bir dünyada… Ve bir din devleti kurmak, toplumu yeniden ortaçağ karanlığına çekmek isteyenlerin giderek seslerini yükselttikleri; laik eğitim gören kuşakların karşısına “şeriatçıkuşakların çıkarıldığı, milli eğitimden içişlerine kadar, devletin şeriatçıların işgaline uğramaya başladığı bir Türkiye.
Devletin kılcal damarlarına değin giren kimlerdi?
FETÖ
Fethullahçılar…
Poliste onlar vardı, TSK’de onlar…
Sahte sağlık raporlarıyla askeri okullara onlar giriyorlardı.
Polisin içinde örgütlüydüler.
En önemli görevlere FETÖ’cüler getiriliyordu.
Yargıda egemen olan yine onlardı.
Tüm bunlar, kanlı darbe girişimleri öncesinde kumpas davaları…
Kemalist halkçılık sınıfsal ayrıcalıkları yadsıyan seçkinciliğe karşı çıkan, toplumsal düzende emeğe öncelik tanıyan bir “toplumculuk” anlayışını yansıtır.
Demokrasilerin emek-sermaye dengesine dayandığı, demokratik toplumcuların emeği en yüce değer ilan ettikleri bir dünyada… Ve emeğin -anayasa zoruyla- siyaset meydanının dışında bırakılmaya çalışıldığı bir Türkiye’de…
Acaba halkçılık eskimiş midir?

***

Kemalist devletçilik ekonomide özel kesime karşı olmayan -hatta destek olan- ama toplum yararına gerektirdiği durumlarda devletin devreye girmesini ve kıt kaynakların akılcı kullanımını devletin gözetmesini öngören bir temel üzerine oturtulmuştur.
Acımasız bir ekonomik rekabetin yürürlükte olduğu, bazı büyük devletlerin bile -ulusal ekonomiyi korumak için-teknoloji üretimine destek verme gereğini duyduğu bir dünyada…
Ve…
Bölgeler arası gelişmişlik farklarının ulusal yaşamsal sorunlar yarattığı, dünyada gelir dağılımı en bozuk 10 ülke arasında yer alan Türkiye’de….
Acaba Kemalist devlet varlık nedenini yitirmiş midir?
Koşulların çok hızlı değişip, kurumların hızla eskidikleri bir dünyada…
Ve son 60 yılını Kemalizme karşı olan, Atatürk adını ağızlardan düşürmeden Atatürk’e ihanet eden iktidarların egemenliğinde geçiren; bazı kurumlarına egemen olan zihniyetle 1930’ların bile gerisine düşen Türkiye’de…
Acaba Kemalist devrimcilik eskimiş midir? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları