Hıfzı Topuz

Sevdiğim Devlet Başkanları

29 Kasım 2020 Pazar

UNESCO’daki görevim sırasında tanıdığım devlet başkanları arasında birkaçı bende özel bir yer bıraktı. Bugün onlardan ikisini anlatmaya çalışacağım. Ama önce Sayın İsmet İnönü ve Sayın Ahmet Necdet Sezer’den söz edeceğim.

Sevgili İnönü’yle birçok kez konuştum, röportajlar yaptım. İnönü’nün kalbimde doldurulmaz bir yeri vardır.

Sayın Sezer’le ise hiç karşılaşmadık. Yıllar önce bir gün Ankara’ya kendisini ziyarete gidiyordum, uçakta bir rahatsızlık geçirdim, hastaneye kaldırıldım. Büyük bir dostlukla telefonda görüştük. O görüşmelerimizin sonu gelmedi. Yıllardan beri her fırsatta birbirimizi arıyor ve tatlı tatlı sohbet ediyoruz. Bu eşsiz bir dostluk oldu.

Gelelim bende derin izler bırakan iki devlet başkanına. Biri Burkina Faso Devlet Başkanı Thomas Sankara, öteki de Meksika Devlet Başkanı Lopez Portillo.


Önce Sankara’yı anlatayım. UNESCO’da görevde olduğum dönemde bir gün Burkina radyo genel müdürü olan eski öğrencim Barry’den bir telefon geldi. Şöyle diyordu:

Mösyö Topuz, ben şu anda UNESCO’nun kapısındayım. Yanımda Enformasyon Bakanı Thomas Sankara var. Sizi ziyarete geldik. Bizi kabul ederseniz çok mutlu olacağız.”

‘BİZE YOL GÖSTERİN’

Nasıl kabul etmem, eski bir öğrencim bir bakanla beni görmeye gelmiş. Üç dakika sonra odamdaydılar. Bakan üzerinden kaçan bol elbiseler giymişti. Her haliyle sivil yaşama henüz alışamamış bir asker olduğu belliydi. Öğrencim konuşmasını şöyle sürdürdü:

Hocam, biliyorsunuz bizde yeni bir askeri darbe oldu. Darbenin elebaşlarından biri de Enformasyon Bakanı Thomas Sankara’ydı. Şimdi biz ülkede iletişimi geliştirmek için neler yapabiliriz? Bize yol gösterin. Sizden genç arkadaşlarımız için de burs isteyeceğiz. Onları da Fransa’ya getirtelim ve meslek öğrensinler.”

Sevgili Barry, bu iş böyle olmaz” dedim. Biz böyle tepeden inme burslar veremeyiz. Bunun bir yöntemi vardır. Genel konferansta önümüzdeki iki yıl için bizden burs istersiniz. Programa alır, sırası gelince bunu uygularız. Genel konferans kararı olmadan burs verilemez. Ama bak, aklıma şu geliyor: Siz başkent Ouagadougou’da bölgesel bir seminer düzenlemek istediğinizi bize bildirin, o zaman ben komşu ülkelere birer haftalık burslar dağıtabilirim, öğrenciler gelir, o seminere katılırlar. Seminerin konusu da ‘Yeni İletişim Düzeni’ olur.”

Allah Allah, nedir bu sizin ‘Yeni İletişim Düzeni’ dediğiniz şey?

Bak Barry, biliyorsun bizde McBride’ın başkanlığında bir yıl süren bir konferans toplandı ve dünyada özgür iletişimin geliştirilmesi için birtakım kararlar alındı. Nedir bu özgür iletişim düzeni? Uluslararası büyük haber ajanslarının sansüründen geçmeden ülkelerin birbirleriyle özgürce haberleşmeleri. Yani iletişimde emperyalizmin etkisinden kurtulmak. Yani Afrika ülkelerinin kendi haberlerini Paris’ten, Londra’dan, Moskova’dan ve New York’tan geçirmeden birbirlerine iletebilmeleri. Biz iletişim alanında uluslararası tekelcilikle savaşmak için bu yolu seçtik.

ÖZGÜR İLETİŞİM SEMİNERİ

Siz de böyle bir seminer düzenlemek istediğinizi bize bildirin, ben hemen komşu ülkelere burslar dağıtayım ve genç gazetecileri Ouagadougou’da toplayalım.”

Bakan çok ilgilendi ve hemen girişimlerde bulunacağını söyledi.

Bakanın bu anlayışlı havası beni çok mutlu etmişti. Kendisine okuması için birtakım belgeler verdim. Kalkıp gittiler. Aradan on gün geçti geçmedi, bakandan bir dilekçe aldım. Önerdiğim gibi bir seminerin toplanması için bizden yardım istiyordu. Bakanla yazışmalara başladık. Seminerin programını saptadık. Ben komşu ülkelere burslar dağıttım. Ve günün birinde bir gece yarısı seminerin açılışı için uçakla Burkina’nın yolunu tuttum. Sabahın köründe havaalanında beni dostum Barry ve arkadaşları karşıladı.

- “Hocam, çok üzgünüz, seminer yapılamayacak.”

- “Ne diyorsun Barry, proje bu aşamaya geldikten sonra iptal edilemez.”

Hocam, biliyorsunuz bizim Bakan Sankara sizin projeyi çok benimsedi. Bütün başkente afişler astırdı: Uluslararası İletişim Sömürüsüne Paydos, Afrika’da Özgür İletişimi Gerçekleştireceğiz

‘BU DA NEREDEN ÇIKTI?

Devlet başkanı bu afişleri gönce çok şaşırmış, ‘Bu özgür iletişim de nereden çıktı? Ben böyle bir şey anlamam. Bakan hemen kışlasına geri dönsün’ demiş. Bu olay dün akşam oldu. Dostumuz Sankara görevden alındı. Yapacağımız bir şey yok.”

Olmaz öyle şey Barry dedim. Bu seminer mutlaka düzenlenecek. Ben buraya seminerin açılışı için geldim. Bugün açılış törenini yapacağız.”

Barry, bunu devlet başkanına söylemiş ve Toplantının iptal edilmesi uluslararası bir olaya yol açar” demiş. Devlet başkanı da Pekâlâ açsınlar bakalım kendi toplantılarını” diye yanıt vermiş.

O gün tantanayla toplantıyı açtık. Bizim Bakan Sankara, görevden alındığı için toplantıya katılamadı. Kendisinden yazılı bir mesaj istedim. Yolladı, onu okuduk. Ben de Her şeye karşın Afrikada ‘Yeni İletişim Düzeni’ni gerçekleştireceğiz diye açılış konuşmamı tamamladım.

Lafı uzatmayayım. Bir süre sonra Paris’e döndüm. Aradan iki ay geçti geçmedi, ajanslarda bir haber Burkina’da yeni bir darbe oldu, askerler iktidarı ele aldılar.” Benim Sankara darbeyi düzenleyenlerden biriymiş. Başkan yardımcılığına getirildi. Aradan üç beş ay geçti, bir darbe daha, Sankara başkan oldu.

Hemen bir telgraf çekerek kendisini kutladım. Ondan da hâlâ titizlikle sakladığım bir mektup geldi:

Sevgili Topuz,

Afrikada ‘Yeni İletişim Düzeni’ni birlikte gerçekleştireceğiz.”

HERKESİN SÖYLEDİĞİ BAŞINA GELDİ

Sankara, devlet başkanı olmuştu. Ama bu şimdiye kadar Afrika’da eşi görülmemiş bir devlet başkanlığıydı. Sankara, her gün gitarını sırtına asarak bisikletine biniyor ve çarşı pazar dolaşıyordu. Her yerde kendisini alkışlarla karşılıyorlar, o da bisikletinden inerek gitarını çalıyor ve şarkılar söylüyordu. Yalnız Burkina’da değil, bütün Afrikada adı bayrak olmuştu. Sokaklarda Sankara’nın resimlerinden geçilmiyordu.

Sankara, bu işleri başarırken yanında çok sevdiği bir arkadaşı vardı: Compaore. Herkes kendisine Thomas dikkat et, sen bu Compaore’den hiç ummadığın bir kazık yiyebilirsin” diyormuş. O da Beni ancak Compaore devirebilir. Ona karşı hiçbir silahım yok” demekle yetiniyormuş.

Sonunda herkesin söylediği şey Sankara’nın başına geldi. Bir gün evine dönerken Compaore onu tek kurşunla kalbinden vurarak yere serdi ve bütün dizginleri ele aldı. Ülkede bir diktatörlük kurdu. Ve onun egemenliği altında Burkina 10-15 yıl acılar içinde kıvrandı. Ama sonunda onu da yakın dostları bir sabah yere serdiler, Burkina halkı günlerce sokaklarda bayram etti. Ben de uzaklardan bütün kalbimle onların yanındaydım.

Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste…

BAŞKAN LOPEZ PORTİLLO

Meksika Cumhurbaşkanı Lopez Portillo’yu bana çok sevgili Perulu dostum Checa tanıttı. Portillo, Checa’nın gençlik arkadaşıymış. Muhalefet yıllarında birlikte çalışmışlar. Ama Checa, Perulu olduğu için Meksika’da devlet işlerine hiç bulaşmamış, sadece başkanın dostu olarak kalmış. 

Meksika’da bir bölgesel toplantı düzenliyorduk. Checa, Birlikte gidip devlet başkanını alalım, toplantıyı o açacak” dedi. Perulu ortak bir dostumuzun Volkswagen’iyle bir sabah başkanı açılışa davet etmeye gittik. Cumhurbaşkanı az sonra yanımıza geldi. Checa’yla kucaklaştılar. Saraydan çıktık. Kapıda siyah bir otobüs bekliyordu. Meğer o otobüs Cumhurbaşkanı’nın özel arabasıymış. Hep birlikte arabaya bindik.

Başkanla yan yana oturuyordum. Caddede biriken insanlar coşkuyla başkanı alkışlıyorlardı. Toplantının yapılacağı merkeze geldik. Başkan, bakanlar ve ben kürsüdeki yerlerimizi aldık. Bir süre sonra başkanı açılış konuşmasını yapması için mikrofona davet ettiler. O konuştu, arkasından da mikrofon başına beni çağırdılar, konuşmamı yaptım. Portillo gelip beni kucakladı. O kucaklaşma resmi, ertesi gün bütün gazetelerde yer aldı.

Meksika’ya gelir gelmez büyükelçimizi ziyaret etmek istemiştim. Hatta kendisine Paris’ten bir arkadaşının yolladığı bir paketi getirmiştim. O da bana Benim vaktim olmayacak, siz o paketi otele bırakın, ben aldırırım” demişti. Ertesi gün gazetelerde başkanla resmimiz çıkınca büyükelçimiz telefon ederek beni görmek için otele gelmek istediğini söyledi.

GERÇEK REDDETME SEBEBİ

Maalesef” dedim, Vaktim olmayacak. Paketi otele bırakıyorum, siz aldırırsınız.”

Törenin bitiminde Lopez Portillo, “İki hafta sonra General De Gaulle’ün davetlisi olarak Paris’e geleceğim, sizi de evinizde görmek isterim” dedi.

Bir an düşündüm, ufacık dairemde ben bütün takımıyla cumhurbaşkanını nasıl kabul edebilirdim. 

Ah ne yazık” dedim, Ben o tarihlerde Paris’te olmayacağım.”




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları