Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Muhafazakârlığın Kaderi

19 Mayıs 2013 Pazar

Her şeyin üstü bir kirlilik bulutuyla örtülmüşse, çıplak gerçeğe ulaşmak zaman alabilir. Sonunda gerçeğe ulaşırsınız ama iş işte geçmiş olabilir. Sosyalistlerin gerçeği kavrama, anlatma konusundaki yetenekleri, becerileri, kararlılıkları konusunda muhafazakârların bile kuşkusu yoktur. Ve muhafazakârlar bunu bildikleri için onları ikna etmeye değil, halkın gerçekleri öğrenmemesi için çaba göstermeye ağırlık verirler. Bu saptamada aksayan bir yan olduğunu da itiraf edelim. Kimi zaman geçmişe özlem duyanların, muhafazakârların ve piyasa düzeninin gönüllü bekçileri olan liberallerin kendilerine sosyalistlerden de yandaş kazanma niyet ve başarılarını tarih yazıyor.

\n

***

\n

Karartılmış gerçeklerden en önde geleni emperyalist ABD ve genel olarak Batı ile ilgilidir. Daha doğuşunda sömürgeciliğin kitabını yazarak işe başlayan ABD’den söz ediyoruz. Afrika’dan getirilen siyah köleler ve kökü kurutulan Kızılderililerin topraklarında kök salan ABD, değerli arkadaşım Cumhur Aksel’in 2010 yılında Boz Yayınları arasında çıkan ama pek bilinmeyen “Amerika Birleşik Devletleri Anonim Şirketi” adlı çalışmasında doğuş yıllarını anlattığı Amerika’dır.
ABD’nin doğuşu sakattır.
Şimdi ondaki
“demokrasiyi” öve öve bitiremeyenler, vahşi kapitalizmin İngiltere’de resmedilmiş doğuşu ile ABD’deki önce içerde, sonra dışarda yaygınlaşan hegemonyasını işte o kirli bulutların arkasına saklamaya boşuna uğraşıyorlar.
Aksel’in şu saptamasına kulak verseler, belki bir kıvılcım çakabilirdi dumura uğramış beyinlerinde:
“...yeryüzünün tektanrılı dinleri de tarihte hiç olmadığı kadar Amerika’nın Protestan tanrısına bağlanmış durumda; o da Musevilik, İsevilik, Muhammedilik diye tanımladığı dinleri sıradan, zavallı kitlelerin inançları, önyargıları, saplantıları diye şimdilik idare ediyor. Çünkü emrinde olduğu Batılı merkezlerin 19. yüzyılda keşfedip uygulamaya koydukları ve günümüzde de iyice geliştirilen çok rasyonel bir formülü var: Önce ‘İngiliz istihbaratının Müslümanları’ denilen Vahhabilik adı altında yeni bir İslam mezhebi kurdular, sonra da Batı düşüncesinin ‘seçkinci’, ‘faizci’ Kalvinist yapılanmasına uyumlu bir ‘ılımlı İslam’... Yani artık politik (ve tabii gizli) planlar yoluyla istenilen ülkenin, bölgenin ve hatta dünyanın sosyo-ekonomik yapısına müdahale etmek mümkün.”
Bu tahlil emperyalizmin yeni stratejisinin son kırk yılını çok iyi özetlemiyor mu? Bizde ise değişen bir şey yoktur. Sosyalizmden yüz çevirmişlerin desteğiyle
“çağdaşlaşan”, geçmişten miras tarihi kültürüyle idare eden ve teknolojiyi “her şey” olarak kutsayan muhafazakârlık, devlet geleneğini de muhafaza ederek kökleşiyor.

\n

***

\n

O nedenle değişen bir şey yok. Her zaman olduğu gibi ABD övgüsü yine zirve yaptı ve kuşkusuz ona eşlik eden de onarılmaz bir aşağılık kompleksi oldu: “Bizi ne kadar seviyorlar, bak nasıl da espriler yaptılar, bak Başbakanımız nasıl da onun gibi davrandı, gördünüz mü işte her konuda işbirliği nasıl da güçlendi, stratejik ortaklık nasıl da pekişti.”
Kendini kaptırmış medyanın başlıkları böyledir. Utanılasıdır.
Gerçekse çıplaktır. Türk hükümet yetkilileri ABD’ye, önceden bildikleri, bildirilmiş kararları kabul etmek için gittiler. Başka şeyler denedikleri bir gerçektir, ama denedikleri günümüzün emperyalistleri tarafından belirlenen, gerçeklerine uymamaktadır:
İran’la dostluk bozulacaktır, İsrail ile barışılacak, Suriye’de büyüklerin ortak kararlarının dışına çıkılmayacaktır. Hepsi budur. Kirliliğin örttüğü gerçek budur.
Sosyalistlerin size hep anlattığı da buydu: Emperyalizmi unutursanız kirliliğin içinde kaybolur, muhafazakârlığın, velev ki size özgü olsun, bağımsız olabileceği gibi bir aldanışın içinde kaybolursunuz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları