Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İç savaşın eşiğine nasıl geldik?

29 Eylül 2015 Salı

Türkiye iç savaşın eşiğine BOP ve Kürdistan için nasıl getirildi? Hiç ayrıntıya girip kafaları karıştırmadan, anlaşılır bir biçimde, basitçe gelişmeleri bir bir sayalım:
1991’de Çekiç Güç ile Saddam’ın eli kolu bağlanarak Irak’ın kuzeyinde bağımsız Kürdistan’ın kurulmasının yolu açıldı. Hem de İncirlik bir kaldıraç gibi kullanılarak.
Sonra ortadaki pürüzler temizlenmeye başladı; Eşref Bitlis, Muavenet, Uğur Mumcu gibi olaylar ve cinayetler gözdağı niteliğindeydi.
İkinci olarak sıra BOP ve dolayısıyla Kürdistan’ın diğer ayaklarına geldi ve büyük hamle yapıldı; 2003’te Irak’ın işgali. Meclis’te AKP’nin büyük gayretlerine karşın 1 Mart “işgale katılma” önergesi reddedildi.
AKP hükümeti buna rağmen fiilen her türlü desteği verdi, işgali kolaylaştırdı. Tony Blair bile, “Irak’ı işgal gerekçemiz yalandı, kimyasal silah falan yoktu” dedi.
Bu arada Ergenekon ve Balyoz’un ön hazırlıkları yapılıyordu. Kürdistan projesi bunlara endeksleniyordu.
4) İşgal sonrası Irak Kürdistan’ı Bağdat’tan ayrı, ABD ve AB tarafından fiilen muhatap kabul edilen bir devlet (!) oldu.
AKP iktidarı da bunu kabul etti; Erbil ile özel anlaşmalar yaptı, Talabani’yi defalarca onurlandırdı. Hem de Kandil, Talabani’nin himayesi altında her türlü terör eylemlerini PKK ile sürdürürken.
5) Arap Baharı (!) çıkarılırken Erdoğan da “can dostu, kardeşi Esad’a can düşmanı oluverdi”. Üzerinden Ortadoğu’ya ekonomik olarak açıldığımız: büyük ortak çıkarlarımız olan Suriye ile artık savaş durumuna girdik.
Arap Baharı’nı üreten güçlerin Suriye’yi Irak gibi parçalayarak Suriye Kürdistanı’nı kurma hedefinin bir tarafı haline kendi kendimizi getirmiştik. Tabii “Müslüman Kardeşler” ortaklığı işin kaldıracı oldu.
6) Bu politika bölgede Türkiye’nin iktisadi, siyasi, askeri ve sosyal yönlerden telafi edilemeyecek, olaganüstü büyük kayıplara uğramasına yol açtı.
7) PKK ile Oslo’da açılım pazarlıklarının başlaması artık, yalnız K.Irak ve Güneydoğu’da değil, Suriye’de de yeni örgütlenmelerin yolunu açmıştı.
Kürdistan’ın ikinci ayağı olarak Suriye Kürdistanı oluştu. PYD onun siyasal partisi, YPG ise silahlı terör örgütüydü.
PYD HDP ile, YPG de PKK ile özdeşleşmiş ve bütünleşmişti. Bir süre önce PYD’nin Suriye’deki toplantısına TBMM’deki HDP milletvekilleri katılarak, PYDHDP bütünleşmesini pekiştirdiler.
8) ABD sözcüsü, Eylül 2015’te resmen, “YPG’yi terör örgütü olarak görmediklerini ve desteklediklerini” açıkladı. AB de kuşkusuz, bu çizgiye yakın duracak.
9) Suriye’de IŞİD’e karşı kurulduğu açıklanan koalisyon aslında, Suriye Kürdistanı’nı kendi denetiminde oluşturmak amacında olduğunu gösterdi.
10) Ancak devreye Rusya girdi ve Suriye’deki paylaşımda, “Esad’a destek vererek Suriye’nin bütünlüğünün arkasında durdu”. Şam’a silah verdi, kendi askeri varlığını artırdı. Üstelik yanına İran’ı da aldı.
Rusya’nın devreye girmesi, ABD koalisyonunun önünü kesti. Ancak Suriye Kürdistanı süreci tamamlanmak üzere. İşin ilginç yanı Ankara da sürece destek veriyor. İncirlik’i tahsis etti. IŞİD’in boşalttığı yerler YPG’ye veriliyor.
11) AKP yönetimleri son bir yıl içinde bir yandan PKK ile mücadele görüntüsü sergilerken öte yandan YPG’nin gelişmesine, peşmergeleri Suriye’ye geçirerek ortam hazırladı.
Bugün PKK ve YPG bütünleşme içinde. Hatta YPG, Türkiye’ye doğru yönlendiriliyor.
12) Rusya’nın girişiminden sonra Esad konusunda ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa “yumuşadılar”. Ancak bu durum, Suriye Kürdistanı’nın oluşumunu etkilemeyecek. Esad kalsa bile.
Bugünkü çatışmalar noktasına nasıl getirildiğimizin özeti budur.

***

İktisat Fakültesi Mezunları Derneği’nin 3 Ekim’deki Karıncalar Günü’nde, Beyazıt’ta, Merkez Bina’daki “Sohbet” te görüşmek üzere.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları