Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uçurumun kıyısından notlar

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Bu yaz yine bir sıcak dalgası kuzey yarımküreyi kasıp kavuruyor. Kapitalizm yapısal krizini bir türlü aşamıyor. Uluslararası ilişkiler istikrarını kaybetmeye devam ediyor. Yapay zekâdan gen teknolojisine kadar teknolojik gelişmeler varoluşa ilişkin kaygılara yenilerini ekliyor. Geçmişe özlem, kapitalist kültürün çoktan öldüğüne inanılan canavarlarını yeniden çağırıyor. Boşuna mı, Kissinger geçen hafta sonu Financial Times’a “çok vahim bir dönemde yaşıyoruz” diyordu.
Kapitalist uygarlık, bir uçurumun kenarına geldi. Adeta, İnsanlık, kapitalizmin krizini aşmaya çalışırken ileri doğru(!?) büyük bir adım atacak bir “büyük lider” bekliyor...

Sıcak dalgası - Borç stoku
Bu yazıyı Londra’da yazarken termometre 36 dereceyi gösteriyordu; Finlandiya’da, Kutup çizgisinin 59 km kuzeyindeki Sodankyla’da 32.3 dereceye vurmuş, Kanada Montreal’de 36 dereceye yükselmiş. Japonya’da 42 derece ile tarihi bir rekor söz konusu. Cezayir’de de 52 derece ile... Her yerde sıcaktan insanlar ölüyor, ormanlar yanıyor… İklim krizi, hayatın biyolojik çeşitliliğini hızla azaltan, “Gezegende yaşam yok olma sınırından ne kadar uzak” sorusunu beraberinde getiren bir başka krize de yol açıyor.
Bunlar insanla doğa arasındaki ilişkilerle bağlantılı krizler. Bu krizlerin, gezegendeki egemen üretim tarzının, yapısal krizi içinde kendini gösteriyor olması da anlamlı. Kapitalizm krizini aşamıyor. Kredi ve spekülasyonu, talanı ve sömürüyü, tüketimi hızlandırarak yönetmeye çalıştıkça, krizler daha da derinleşiyor.
Örneğin, 2007 yılında finansal kriz, bir borç ve spekülasyon köpüğünün patlamasıyla başlamış, dünya ekonomisini derin bir durgunluğa itmişti. Aradan 11 yıl geçti, son veriler, dünya ekonomisinde 2007 yılında 166 triyon dolar olan toplam borcun, 2017 yılında toplam 237 trilyon dolara yükseldiğini gösteriyor.. Bu borç stokunun yanı sıra, türev-spekülasyon piyasalarında da bir daralma yok. Kimi analistler bu piyasaların hacminin 1.2 katrilyon dolara ulaştığını tahmin ediyor.
Bu borç stokunun, 174 trilyon doları merkez, 63 trilyon doları çevre ülkelerde. 2012 - 2017 arasında toplam borç stokunda görülen 25 triyon dolarlık artışın büyük kısmı çevre ülkelerde gerçekleşmiş; çevre ülkelerde borç stoku 21 trilyon artarken, merkez ülkelerde 4 trilyon dolar artmış. Diğer bir deyişle, merkez, finansal krizin basıncını, 2012 - 17 arasında, modern emperyalizmin dinamikleriyle uyumlu biçimde, çevre ülkelere yönlendirmiş. Dövizle borçlanarak yaratılan borç stoku da Macaristan, Arjantin ve Türkiye’de şimdi ödenemez bir noktaya ulaşmış.
Özetle kapitalist dünya ekonomisinde, üretim, tüketim gittikçe artan bir borç stokuna dayanarak sürdürülebilmiş.

Sonuna mı geldik?
Yaşam ağı içinde kapitalizm (Capitalism in the Web of life-2015) çalışmasında Jason Moore, neoliberal kapitalizmin krizinin bize, doğayı edinmeye ve sömürüye dayanan birikim diyalektiğinin sonuna gelindiğini gösterdiğini savunuyor. Moore’a göre kapitalist meta üretiminin sınırlarını belirleyen 4 kaynağın (işgücü, gıda, enerji, hammadde) ucuza edinimi, tükenme ve zehirlenme nedeniyle gittikçe zorlaşıyor. Moore, geçmişte kapitalizmin bu sınırları, bilim, sermaye ve imparatorlukla aştığını ancak neoliberal kapitalizmin kriziyle, sermaye birikim sürecinin yaşam ağı içinde aşılması son derecede zor sınırlara dayandığını vurguluyor. Bu durum kapitalizmin normal (liberal demokratik) biçimlerinin var olma koşullarını hızla ortadan kaldırıyormuş.
Kapitalizm içinde umut veren bir geleceğin yitirilmesi (P. Stephens, “Çalınan gelecek ve Nostalji”, FT, 26/07/2018) kapitalist insanın, özellikle genç kuşakların, gözlerini geçmişe çevirmelerine neden oluyor. Böylece oluşan siyasi kültürel nostalji, gerek insanlık tarihinin gerekse kapitalizmin tarihinin en karanlık canavarlarını yeniden uyandırıyor. Böylece, şoven-ırkçı milliyetçilik, dinci ya da ırkçı faşizm, hızla “liberal demokratik kapitalizmin” yerini alıyor.
Ben, toplumun önüne güvenilir bir seçenek (bir türlü kendi grup çıkarlarını, geçmiş yenilgilere dönük bir melankoliyi aşamadıkları için) koyamayan sosyalistleri suçluyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları