Tek Ülkede Demokratik Reform!

11 Şubat 2015 Çarşamba

Wall Street Journal gazetesini birçok şeyle suçlayabilirsiniz ama popülizme, sosyalizme sempatisi olduğunu asla iddia edemezsiniz. Bu nedenle pazar günü yer verdiği bir yorumdaki “Yunanistan’ın yıllardır ekonomik sarsıntılardan, siyasi itiş kakıştan yorulmuş başkentinde alışılmadık bir duygu egemen: İyimserlik. Yeni hükümetin kemer sıkma politikalarına direnişindeki kararlılık, seçimlerde SYRİZA’ya oy vermemiş olanlarda bile yeni bir umut yaratıyor” ifadelerini ciddiye almak gerekir.
Başbakan Aleksis Çipras’ın ilk meclis konuşmasındaki “Seçimlerde verdiğimiz sözlere sadık kalacağız. Sözlerimizden geri dönmeyeceğiz” ifadeleri de bu umudu destekliyor. Destekliyor ama yine de aklımıza şu soruları getirmeden edemiyor: Bugünün kapitalist dünya ekonomisinde (kriz, depresyon, jeopolitik sorunlar, servetin ve siyasi iktidarın yoğunlaşma düzeyi) tek ülkede demokratik reformlar başarıyla uygulanabilir mi? SYRİZA hükümeti nereye kadar, nasıl ilerleyebilir?

Tek engel Almanya mı?
SYRİZA’nın kemer sıkma politikalarının yarattığı insani krizle ilgilenmeye öncelik vermesinin, ülkede demokrasiyi geliştirecek bazı reformları uygulamaya koymasının önündeki tek engel, bugün Almanya’nın direnci gibi görünüyor. Hatta The Guardian’dan Paul Mason’un iddia ettiği gibi karşımızda adeta, “ölümüne bir kavga” var: “Ya Almanya Yunanistan’ı iflasa sürükleyecek, Avro bölgesi dışına itecek ya da Alman vergi mükellefi, kural temelli Alman mantalitesine ters bir uygulamayı kabul ederek kendi geleneğine ters düşecek.”
Bu algıdan dolayı, Alman hükümeti üzerinde, bir uzlaşma yolu bulması için ABD ve Avrupa ülkelerinden gelen baskılar giderek artıyor (Financial Times, 08/02). Büyük medya, Avrupa Birliği’nin parçalanmaya başlamasının gündeme getireceği riskleri, Ukrayna ve Rusya kriziyle de birleştirerek vurgulamaya başladı.
National Interest gibi etkili yayınlarda Almanya’ya tarih anımsatılıyor. “Avrupa çökerse sorumlu Almanya olacak”, borçları ödetmek için baskı yaparken “Almanya geçen yüzyılda, 1920’ler ve 30’lardaki krizlere yol açan hataları tekrarlıyor” yorumları; esas sorun dün, “Weimar Almanyası’nı yıkan enflasyon değil, bugün dış borcun ezdiği toplumlarda patlayan siyasi kargaşalar” uyarıları yapılıyor.
Almanya direnir de bir uzlaşma formülü bulunamazsa SYRİZA hükümeti kaçınılmaz olarak Yunanistan’ı Avro bölgesinden çıkarmak zorunda kalacak; çıktıktan sonra ekonomik çöküşü engelleyebilmek, halk sınıflarına dayanmaya devam edebilmek için ekonomik, demokratik reformları derinleştirmek zorunda kalacak. Bu sürecin kısa sürede kapitalizmin sınırlarına dayanma olasılığı da kaygı yaratıyor.
İşte bu noktada, Çipras pazar günü mecliste yaptığı konuşmadan hareketle, ikinci Almanya’nın direnmesinden daha büyük riskler taşıyan engele gelebiliriz. Çipras konuşmasında, özelleştirmelerin durdurulacağını, asgari ücretin yüzde 50 oranında artacağını, vergi muafiyeti sınırının 12.000 Avro’ya yükseleceğini, buna karşılık büyük gayrimenkullere yeni vergiler konacağını, toplusözleşme düzeninin, sendikaların pazarlık etme kapasitesinin restore edileceğini, yolsuzlukla ve vergi kaçırmayla mücadele edileceğini vurguladı.
Kısacası, SYRİZA, Avrupa Birliği’nin yarattığı toplumsal tahribatı onaracak önlemleri destekleyecek kaynağı yaratmak için yalnızca uluslararası mali-sermayeye Yunanistan’ın borçlarını erteletmeyi, kısmen sildirtmeyi amaçlamıyor, aynı zamanda Yunanistan kapitalizminin en zengin (dolayısıyla en güçlü) kesiminden kaynak ve güç transfer ederek, çalışanların demokratik haklarını, ekonomik durumlarını güçlendirerek ilerlemeyi planlıyor.
Bir egemen sınıfın, en üst kesimi, salt yasama organına dayanarak hedef alınabilir ve fedakârlık yapmaya, taviz vermeye zorlanabilir mi? Yunanistan’ın darbe geleneği olan ordusunu, faşist Altın Şafak hareketiyle yakın ilişkileri olan bir polis örgütünü, uluslararası bağlantıları olan derin bir istihbarat yapılanmasını düşününce, şu sıralarda kimsenin dokunmak istemediği bu soruya olumlu bir cevap vermek zor.
Günümüz kapitalizminde tek, hele Yunanistan gibi küçük, kaynakları sınırlı bir ülkede demokratik reformları, sermaye sınıfını uzlaşmaya zorlayacak biçimde sürdürmek, eğer İspanya ve İtalya gibi daha büyük ve güçlü ülkelerde de benzer gelişmeler ortaya çıkmaya başlamazsa bence olanaksız. SYRİZA’nın önündeki en büyük engel bu: Yunan egemen sınıfları ve kapitalizm. Bu engeli bu koşullarda aşmasıysa bence olanaklı değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları