‘Sıfır Mantık’

15 Ekim 2014 Çarşamba

Bu başlığı, Lübnan’da yayımlanan The Daily Star gazetesinin başyazısından aldım.
Bu başyazı, “Hem barış sürecini son nefesime kadar sürdüreceğim diyeceksin hem de sınırın hemen ötesinde... Ayn el Arab’da (Kobani’de) yaşayanların acılarını görmezden geleceksin…. Bunu belki Erdoğan’ın Müslüman Kardeşleri’nin iç çevresindekiler anlayabilir; ama başka kimse ciddiye almaz” diyor. Ekliyor, “Türkiye’nin Kobani politikası, Ankara’nın sıfır sorun politikasından sıfır mantık politikasına geçiş riskine işaret ediyor”.
Bu anlamlı saptamaya karşın, Star’ın yazıişlerinin de bizde pek yaygın bir hastalıktan mustarip olduğunu düşündürüyor: “AKP eskiden ne kadar ........ idi” (bu boşluğa, iyi, ılımlı, demokrat, mantıklı gibi bir şeyler yazabilirsiniz) “şimdi ........ oldu” (bu boşluğa da tam aksi bir şeyler yazabilirsiniz). Peki, neden böyle oldu sorusunun cevabı, “aldatıldık”, “anlamadık” gibi bahanelerle başlayıp “devlet AKP’yi kendine benzetti” filan gibi metafizik noktalara gidebiliyor.
Aldatılmışlık” bahanesi üzerine bir şey yazmayı artık midem kaldırmıyor. Şu “devlet AKP’yi kendine benzetti”, “AKP devletleşti” türünden açıklamalar ise bize bir “tecavüze uğramış kurban” resmi sunuyor. Bu resimde, teorik “takılırsakHegel’in mutlak ruhu gibi kendi kendisiyle ilişki içinde devinen, dışındaki her şeyi belirleyen bir devlet var. AKP, bu devlete dokununca hemen onun tarafından belirlenmeye başlamış. Popüler kültüre “takılırsak” bu kez devlet karşımıza, ısırdığını değiştirerek kendisine benzeten, tutsak alan bir vampir olarak çıkıyor. Bu iki yaklaşımın ikisini de “sıfır mantık” kategorisine sokabiliriz.
Gerçeklik içinde kalmak istersek, AKP’nin bırakın devlet tarafından belirlenmeyi, devraldığı devleti ilk döneminden bu yana hep bir yönde dönüştürecek adımlar attığını (bizim de
o sıralarda “pasif devrim” sürecinden söz ettiğimizi) hatırlatabiliriz.
Bu tartışmaları 2005-2007 döneminde yaparken, AKP devletinin hızla modern burjuva devletin demokratik biçiminden uzaklaşmakta olduğunu defalarca vurguladığımız için, bildik örnekler üzerinde durmayacağım. Ama güçler ayrılığının nasıl aşındırıldığını, yargının nasıl denetim altına alındığını, polisin adeta hükümetin aracına dönüştürüldüğünü, Cumhurbaşkanı’nın denetimden kurtarılmış bir Reise (pardon Başkan diyecektim) nasıl dönüştüğünü anımsatabiliriz. Nihayet, bu anımsatmalara, Kobani protestoları sırasında Başbakan’ın aniden ve kolaylıkla “Emir verdik cezalandırıldılar” ifadesiyle yargısız infaz havasına girmesini, muhalefeti hain ilan ederek farklı görüşleri susturmaya kararlı, tipik totaliter lider kimliği sergilemesini ekleyebiliriz.

Eski - Yeni Türkiye devletleri..
AKP’nin elinde tam anlamıyla bir dönüşüm geçiren “eski Türkiye” devleti baskıcıydı, acımasızdı, “derini”, provokatörü vardı, şovendi (yani hemen her devlet gibiydi); ama o devletin yaşamının çeşitli aşamalarında, hiçbir sivil siyasi lider, “Emir verdik cezalandırıldılar” gibi bir ifade kullanmadı. Eski Türkiye devletinin siyasileri hep bir burjuva devletinin görüntüye önem veren pratiğine sadık kaldılar; tarafsızlık imajını korumaya çalıştılar. Bu biçimseldi vb., o başka konu. Önemli olan toplumsal dengelerden, “güçler ayrılığının” koyduğu sınırlardan, halkın siyasilere ilişkin beklentilerinden dolayı bu biçimselliğe gerek duyulmasıydı. Şimdi “Yeni Türkiye’nin” devletinin siyasileri böyle bir biçimselliğe gerek duymuyorlar. Simgesel ve fiziki şiddeti açıkça uygulamaktan çekinmiyorlar.
Referandum, Gezi, Kobani (ilgili protesto gösterileri ve çatışmalar) olaylarının her biri, realitenin çatlaklarını örten fantezileri birer birer yıktılar, gerçeği düşünmemiz için yeni bir olanak yarattılar: AKP bu ülkeyi, nerelerden geçirerek nereye getirdi? Bu ne biçim bir yer? AKP ile barış süreci olur mu? Bu siyasi akım, Mısır’da olduğu gibi kendini devletin “dümeninde” adeta rakipsiz bulunca, neden hep aynı şeyleri yapıyor? Şimdi bu soruları daha sağlıklı biçimde tartışabiliriz.
Peki, bu olanağı değerlendirmeye vaktimiz olacak mı? Yoksa AKP, projesini sonuna kadar götürüp totaliter bir devlet yaratma sürecini tamamlayarak hepimizi susturacak mı? Zamanın bizden yana olmadığı kesin!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları