Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ne oluyor? Ne oluyor?

28 Şubat 2022 Pazartesi

“Ukrayna’da ne oluyor” sorusunu, hemen “Kimden yana olacağız” sorusuna dönüştüren, ikilemlerle düşünen devlet aklına yakın yaklaşımı benimsemiyorum. Aklıma Kosova savaşı sırasında gündeme gelen “NATO mu Miloseviç mi” sorusu ve Zizek’in “Against the double blackmail” (“İkili şantaja karşı”, NLR  Mart/Nisan 1999) başlıklı denemesi geliyor. Düzeni bozulmuş bir kapitalist emperyalist sistem içinde, yine bir “ikilemle” karşı karşıyayız. Bir tarafta ABD-Avrupa/NATO, diğer tarafta Rusya (geride Çin). Bir tarafta gerilemekte olan bir küresel hegemon, diğer tarafta yükselmeye çabalayan bölgesel hegemonya adayı. Bu seçeneklerin ikisi de bana uygun değil.

DİKKAT! III. ŞEKİLLENME

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ve ilhak etmeye başlaması, kapitalist-emperyalist sistemin, Yalta Konferansı (1945), Doğu Bloku”nun ve SSCB’nin dağılması (1989-91) gibi iki şekillenmeden sonra, bir III. Yeniden Şekillenme’nin eşiğinde olduğunu düşündürüyor. Gerçekten de ABD ve İngiltere’de medyada genel hava “Soğuk Savaş sonrası dönem bitti”, “Soğuk Savaş sonrası dönemin güvenlik mimarisi yıkıldı” biçiminde (Ashford NYT; T. Garton Ash, Guardian; Ignatius, Washington Post; Rachman, Financial Times). 

Bence kendimizi, bizi belirsizlikler içinde karar vermekten kurtaracak yeni bir “Lider-Efendi -Master” arar gibi “Şimdi hangisini desteklemeli?” stresine sokmayalım. Sunulan tatsız (kapitalizm, hegemonya, emperyalizm, militarizm, savaş, kan ve gözyaşı) ikilemin dışındaki seçenekleri aramaya çalışalım. Bu arada, SSCB’ye olan sadakatleri, Bolşeviklerin devrimci demokratik geleneğini, “ulusların kaderlerini tayin hakkını” açıkça suçlayan, nükleer silahlara, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük ordusuna sahip bir kapitalist ülkenin milliyetçi-otoriter rejimine transfer etmeyelim!

Karşımızda, kapitalist dünya ekonomisini ve jeopolitiğini yeniden şekillendirmek için birbiriyle rekabet eden güçler var. Bu rekabetin içinde birinci kaygı savaşa karşı olmak, ikinci kaygı da taraflardan birinin projesine katılmadan korunmanın yollarını aramak olmalıdır. Özellikle Türkiye gibi ülkeler, böyle rekabet ortamlarında kendilerinin dışında alınan kararların sonuçlarının tutsağı olma riskiyle yüz yüzedir.

DAHA DA KÖTÜLEŞECEK

Geçen hafta, “Pandeminin siyasi ekonomik mirası önümüzdeki 8 -10 yılın, halk sınıfları açısından, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok zor geçeceğini gösteriyor”, “İklim krizi bu on yılı birçok açıdan daha da zorlaştıracak” diyor ve ekliyordum: Su ve gıda krizleri, aşırı sıcaklar, kitleleri yaşam koşulları görece daha iyi bölgelere doğru itiyor. Bu bölgelerde, hızla daralmakta olan kaynaklarını gelenlerle paylaşmak istemeyen gelişmiş ülke halkları, ırkçı, “yerlici” (nativist), “büyük yer değiştirme” gibi faşist propagandaya daha sıcak bakmaya başlıyor.” Ukrayna krizini bu resmin üstüne koyunca, hemen Avrupa’da ülkeler arasındaki gerginlikleri artıracak yeni bir göçmenler krizinin gündeme gelebileceğini, savaşın ve Rusya’yı hedef alan yaptırımların, petrol, gaz, mineral, buğday fiyatlarını daha da artırmasını, turizm endüstrisini, -özellikle Akdeniz çevresinde- vurmasını, Türkiye’nin ekonomik toplumsal krizinin daha da derinleşmesini bekleyebiliriz. Kuzey Afrika’daki ekmek isyanları geleneğini anımsayarak yeni sarsıntıları da…

Tabii bu felaketlerden kârlı çıkacak olanlar da var. En başa silah sanayisini sayabiliriz. Avrupa şimdi, panik içinde ve ABD’nin de teşvikiyle daha fazla silahlanmaktan, NATO’yu güçlendirmekten, “stratejik egemenlik” bağlamında kendi ordusunu inşa etmekten söz etmeye başladı. Hemen arkasından petrol ve gaz fiyatlarındaki artışlardan beslenecek enerji sektörünü, Arap otokrasilerini, yeniden kârlı hale gelen kaya gazı gibi yeni teknolojileri uygulayan işletmeleri ekleyebiliriz. Madalyonun öbür yüzündeyse, savaşta tüketilen patlayıcıların, dizel motorlarının, Rusya içine kapanmaya zorlanınca artacak olan Sibirya madenlerini ve topraklarını geliştirme çabalarının atmosfere ekleyeceği karbon dioksitten çok daha etkili, metan gazı ve diğer gazlar ve atıklar var. Doğum ağır ve çok sancılı olacak gibi görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları