Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Koşullar mükemmel’ ama…

21 Şubat 2022 Pazartesi

Trump taraftarları, Kanada kamyoncuları, Avrupa’da bunlara heveslenen faşistler, Fransa’da muhafazakâr başkan adayı, Hindistan’ın soykırımcı Hindu fanatikleri ve isyan eden köylüler, Türkiye’de sokaklardaki emekçiler, “yönetenlerin artık eskisi gibi yönetemediğini, yönetilenlerin artık eskisi gibi yönetilmek istemediğini” gösteriyor. Mao’nun deyimiyle “Gök kubbenin altında kaos var. Öyleyse koşullar mükemmel.” 

ESKİSİ GİBİ YÖNETEMEYENLER

Finansal kriz neoliberalizmin iflasının semptomuydu. 14 yıl sonra, hâlâ ortada yeni bir model yok. Kapitalist sistem debelenmeye devam ederken, pandemi krizine çarptı, buna iklim krizi eklendi. Salt bu ikisi bile önümüzdeki yılların çok zor geçeceğini, emekçi sınıfın ve orta sınıfın sıkıntılarının giderek artacağını söylüyor. 

Pandeminin etkisiyle 90’dan fazla ülkenin büyüme hızı sert bir frenle negatif alana geçti. İşsizlik hızla artarken devlet, esnafı, taşımacılık, ulaşım ve turizm endüstrisini kapanmaya zorladı. Aşıyla birlikte devreye ek bir “izleme-gözleme -disiplin” rejimi girdi. Devletler ekonomik sorunları, hızlı bir parasal genişlemeye, borçlanmaya dayanan bir mali destekle aşmayı denediler. Ancak bu destekler işsizleşmenin, kapanan dükkânların gelir kaybını gidermekten uzaktı. Devletlerin zaten yüksek olan borçları özellikle çevre ülkelerde hızla arttı. Şimdi Financial Times’da Martin Wolf’un işaret ettiği gibi, bu borçları temizleme, enflasyonu dizginleme çabaları önümüzdeki 8-10 yılın, halk sınıfları açısından, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok zor geçeceğini gösteriyor.

İklim krizi bu on yılı birçok açıdan daha da zorlaştıracak. İklim krizi içinde, kuraklık, deniz sularının yükselmesi, sıklaşan kasırgalar su kaynaklarını yıpratıyor. Bu etki doğrudan gıda kaynaklarına yansıyor. Su ve gıda krizleri, aşırı sıcaklar, kitleleri yaşam koşulları görece daha iyi bölgelere doğru itiyor. Bu bölgelerde, hızla daralmakta olan kaynaklarını gelenlerle paylaşmak istemeyen gelişmiş ülke halkları, ırkçı, “yerlici” (nativist), “büyük yer değiştirme” gibi faşist propagandaya daha sıcak bakmaya başlıyor. 

ESKİSİ GİBİ YÖNETİLMEK İSTEMEYENLER

Yukarıdaki resmin içinde, yönetici sınıflara, devlet politikalarına karşı giderek artan öfke üzerinde “sağ popülizm” olarak adlandırılan, aslında halkçı bir gündemden yoksun, ırkçı, “yerlici” otoriter, tarihsel olarak faşizmin kitle tabanını oluşturan bir toplumsal hareket gelişmeye başladı. ABD’de Trump’ı, Macaristan’da Orban’ı, İngiltere’de Boris Johnson’ı Hindistan’da Modi’yi iktidara taşıyan bu hareket, “süreç olarak faşizmin” yeniden tarih sahnesine çıktığını gösteriyordu. 

Bu hareket, yalnızca ırkçı-dinci faşist partileri beslemekle kalmıyor, ana akım (muhafazakâr) siyasetçileri de etkiliyor. Örneğin, Fransa’da geleneksel muhafazakâr partinin başkan adayı Valeri Pecress, faşist komplo teorisi “büyük yer değiştirme”yi (beyazların yerini siyah ve kahverengiler, Hıristiyanların yerini Müslümanlar alıyor) savunabiliyor.

Bu hareketin toplumsal tabanının özellikleri üzerine yapılan araştırmalara, esas olarak yoksullara ve işsizlere değil, istihdam olanakları sınırlı, hızla nüfus kaybeden, ancak “sosyal sermayesi” (dernekler, kiliseler, spor/avcılık kulüpleri, bar gibi ortak buluşma yerlerinden oluşan ağlar) güçlü bölgelerdeki, en fazla lise eğitimi almış, küçük esnafa, orta sınıflara işaret ediyorlar. Diğer bir deyişle devlet ve yönetici seçkinler tarafından “ihmal edilmiş”, “geride bırakılmış” coğrafyalardaki, “sosyal sermayesi” güçlü toplulukların insanları bunlar. Nazi arşivleri dijitalleştirildikten sonra yapılan kimi araştırmalar, Almanya’da Nazilerin de bu tür “sosyal sermayesi” güçlü ancak ekonomik sosyal açıdan kendilerini baskı altında, terk edilmiş hisseden kesimleri etkileyerek yükseldiğini gösteriyor.

Kapitalizmin, bu süreci hangi ekonomik sosyal modelle yöneteceği belli değil. Ancak güçlü lidere, otoriter devlete, “ötekinden kurtulmaya” ilişkin “nativist” öneriler, ana akım muhafazakârlar arasında bile giderek daha fazla ilgi çekiyor. Bu madalyonun öbür yüzündeyse, sol hareketler henüz bu “sosyal sermayeden” yararlanamıyor, öfkeli halk sınıflarıyla kalıcı ilişkiler kuramıyor, onlara bir başka seçenek sunamıyor! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları