Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Kızıl Goncalar’: Yeni kupada eski zehir
“Kızıl Goncalar”la ilgili yazımı, “eğer devam ederse” kaydıyla, kimi sorularla bitirmiştim. 3. bölüm bir “reyting patlaması” yapmış; izlemek, o sorulara cevap aramak farz oldu.
SORULAR VE CEVAPLAR
Dizinin biri gerçek sanata doğru, diğeri de sıradanlığa (kitch) doğru çeken iki dinamiği birden taşıdığını belirtmiştim. Dizi, tarikat dünyasıyla modern seküler dünya arasında, siyasal İslamın hegemonyası altında bir “orta yol” öneriyordu. Bu önerinin da Fethullah ve liberal entelijansiya ittifakının “Birbirimizi anlayalım, dinleyelim” fantezisinde olduğu gibi, siyasal İslamın hegemonya sürecini, iktidar ilişkilerini gizleyerek yeniden üretmekten başka bir işlevi yoktu. Dizinin tepki çeken yanı, onun, karanlıkta kalmak isteyen iktidarların üzerine ışık tutan dinamiğiydi. Bitirirken “Eğer dizi devam ederse yapımcılar, bu iki dinamik arasındaki diyalektiği acaba ne yönde ilerletecek?” diye sormuştum.
Yapımcılar o diyalektiği, çelişkinin taraflarını yumuşatarak ama Kemalist-laik “dünyayı” daha derinden mahkûm ederek, tarikatın gizemli padişah, filozof şehzade, politikacı vezir ve kullar dünyasını taklit eden yaşamını daha kabul edilebilir biçimde sunarak, yönetmeye çalışmışlar. Ancak bu “yumuşatma” da liberal-Fethullah ittifakının ürettiği fantezilere dayanıyor.
AYNANIN İÇİNDEKİLER
Bazen, bir yazar, ressam ya da yapımcı yapıtının içine bilerek ya da bilmeden, yapıtın hakikatini yansıtan bir “ayna” koyar.
3. bölümde, Kemalist doktorla Kemalist babası arasında geçen konuşma izleyiciye tam da böyle bir “ayna” sunuyor. Bir çocuğun evlendirilmesini yasal yolla önlemeye çalışan doktora babası, “Sen Jakobenlerin tam bir özetisin. (...), -Bunu ben söylersem bir anlamı olur. Biz bunlara neler yaptık hatırlamıyor musun? Ne değişti? Bunlar tek bir şeyden korkarlar; değişmekten. Anlamaları lazım. Anlamadan olmaz. (...) Anlatabilmen için dinlemeleri lazım. Hastan gibi düşüneceksin... Polisi karıştırmadan...” diyor.
Kısacası, sen, hukuku karıştırma, kişisel düzeyde örf âdet (tabii ki burada şeriat) alanında kal. Bu tavsiye, ister istemez biri sultan ve tebaasından diğeri hukuk devleti ve vatandaşlarından oluşan, tarihleri, dayandıkları “hakikat rejimleri” birbirini dışlayan dünyaların birlikteliğini onaylıyor. Bu onaylama, siyasal İslamın modern hukuk düzeninin dışında, kendi “dünyasının” yasaları içinde yaşama pratiğini kabulleniyor. Bir yasadışı durumu önlemek için devletin güvenlik güçlerinden yardım istemek ise Jakobenlik oluyor. Bu da Jakobenliğin, karşıdevrimci Anglosakson (kralcı) yorumunu ve liberal-Fetullah ittifakının, laik Cumhuriyete karşı mücadele ederken kullandığı söylemi yeniden üretiyor. O ittifakın en büyük hegemonyacı fantezisi de devrede: Kemalist profesör, 28 Şubat’ı kast ederek “Biz bunlara neler yaptık” diyor; belli ki nedamet getirmiş. Belki de ölmek üzere olduğu için...
Cumhuriyetin, Kemalist devlet sınıfları, entelijansiyası siyasal İslamın devlete erişmesini yasal yollardan önlemeye çalıştılar. Çünkü o gelenek, liberal salakların aksine, siyasal İslam devlete ulaştığında nelerin olacağını biliyordu. Peki, ya siyasal İslam? O neler yaptı, hem de o çok yakındığı “derin devletle” el ele? Kanlı Pazar, Maraş katliamı, Sivas Madımak katliamı, daha yakın zamanda devleti ele geçirdikçe yasadışı telefon dinlemeleri, kişi özeline tecavüzler, uydurma delillerle sözde yargılamalar...
Dizinin, 28 Şubatçı baba karakteri, “Tek bir şeyden korkarlar” diyor, “değişimden”. Bunu, 20 yılda köklü değişimler yaratmış karşıdevrimci bir hareketin temsilcileri için söylüyor. Böylece karşımıza “olayı yaşamış ama anlamını hâlâ kavrayamamış” iflah olmaz bir tip konuyor. Nedamet getirmiş Kemalist, “anlatmaktan” söz ediyor, adeta kampanya yapmaya başlamış Zaman gazetesi gibi: “Birbirimizi anlayalım, dinleyelim”. Adam, karşısındaki kültürün, geleneğin de ayırdında değil. Adam, karşısında, Cumhuriyete yabancı bir yaşam dünyasının, ilk bölümlerde gördüğümüz gibi Türkçeden farklı bir dil ile konuşan (3. bölümde değişti) bir tabakanın iktidar ilişkilerinin dahası “hakikat rejiminin” olduğunun ayırdında değil. Onları “akıl hastası” zannediyor: “Hastanla konuşur gibi, sinirlenmeden...” Bir anlasalar değişecekler... “Valla bunlar iflas olmaz!”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü çikolata markası da artık kara listede
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- 6 yaşındaki Şirin'i katleden şahsın ifadesi ortaya çıktı
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Erdoğan'dan Özel ve İmamoğlu'na tazminat davası
- 'Sanki mağdur olan Esenyurt değilmiş gibi...'
- Oy oranını en çok artıran parti hangisi?
- Tek kalemde milyarlık vergi borçları silinenler nerede?
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti
- 'Fethullah Gülen hayatta olsaydı...'