‘Çürüme’ ve ‘alçalma’ (2)

26 Eylül 2024 Perşembe

Bu kez konu ABD. Tarih bize, imparatorlukların, hatta kimi zaman toplumların çöküşünün, ahlaki bozulmayla, artan eşitsizlikle ve gerici hareketlerin yükselmesiyle, gündelik yaşamda şiddetin normalleşmesiyle birlikte geldiğini gösteriyor. ABD’de filmlere konu olan (“Big Short”) finansal yatırımcı Steve Eisman’ın, Gazze krizinde yaşanan ölümlerden ve yıkımdan sevinç duyduğunu açıkça söylemesi, plütokrasinin içinde kimileri için şiddetin, hatta soykırımın kabul edilebilir bir araç haline geldiğini gösteriyor. Bu çürüme bireysel aktörlerle de sınırlı değil, daha derin bir toplumsal değişimi yansıtıyor. Şiddetin yüceltilmesi, Amerikan kültürünü giderek daha fazla etkisi altına alıyor, çatışmayı yücelten gerici hareketleri ve ideolojileri besliyor; korku ve öfke, ahlaki mutabakatların kalıntılarını daha da aşındırarak toplumsal parçalanmayı hızlandırıyor. ABD toplumu çöküşün eşiğindeki imparatorlukların tarihsel özelliklerini sergiliyor. 

GÜNEY AFRİKA MİRASI...

ABD’de de servet, bir grup milyarderin elinde aşırı şekilde yoğunlaşmışken Amerikalıların çoğu ekonomik durgunluk ve gerileme ile karşı karşıyadır. Bir zamanlar Silikon Vadisi’nin vizyonerleri olarak görülen Elon Musk ve Peter Thiel gibi isimler, şimdi çökmekte olan imparatorluklardaki oligarşileri anımsatan eşitsizliklerin müstehcen simgeleri haline gelmiştir. Musk’ın Güney Afrika’daki ırkçı (apartheid) rejimindeki geçmişi, “faşizmin” eşitsizliği nasıl meşrulaştırdığına dair ürkütücü bir hatırlatmadır. Thiel’in, apartheid’in ekonomik mantığını -zenginlik ve gücün seçkin bir azınlığa ait olduğunu- savunan, “doğal hiyerarşiler” teorisi, günümüz Amerikan plütokrasisinin egemen ideolojisini yansıtıyor, servetin en üst düzeyde yoğunlaşmasını doğallaştırıyor, buna müdahalenin ya da yeniden dağıtım arzusunun doğaya aykırı olduğunu savunuyor. Bu çevrelerde birçok kişi hükümet müdahalesinin ister sosyal refah ister ırksal adalet konusunda olsun, gereksiz hatta tehlikeli olduğunu düşünüyor. Musk, Thiel ve diğerlerinin Güney Afrika deneyimlerinin mirası, aşırı eşitsizlikleri, devlet şiddetini meşrulaştıran duyarlılıklar şimdi ABD’de faşizmi besliyor. Güney Afrikalı bilgisayar yazılımcısı Paul Furber gibi figürler, “Q Anon” gibi komplo teorileri üreterek demokratik kurumlara olan güveni yıkıyor.

Gerçekten de ABD’de son yıllarda yükselen, MAGA gibi ırkçı-faşist hareketlerin ideolojik kökleri, Güney Afrika’nın ırkçı rejimi gibi şiddet dolu dönemlere kadar uzanıyor. Örneğin, Musk’ın “Güney Afrika’da potansiyel bir beyaz soykırımı” konusunda yaptığı uyarılar, MAGA gibi hareketleri besleyen “Beyaz Amerikalılar göçmenlerin tehdidi altındadır” gibi paranoyalarını besliyor. Bu sırada Trump’ın, Yahudi seçmene yönelik “Kazanamazsam sizi sorumlu tutacağım” tehdidi, Nazilerin, “Bizi arkadan bıçakladılar” propagandasını anımsatıyor.

LİBERAL DEMOKRASİNİN EROZYONU

Son olarak servetin aşırı yoğunlaşmasıyla, yasalar önünde eşitlik ilkesinin aşınması arasında güçlü bir ilişki göze çarpıyor. Milyarderler siyasi kampanyaları finanse eder, politika tartışmalarını şekillendirirken sıradan vatandaşların sesleri giderek daha fazla kısılıyor.

Diğer taraftan, Kuzey Carolina’dan siyah politikacı Mark Robinson gibi köleliğin geri getirilmesini (“O kadar da kötü değildi, ben de birkaç tane alırım”), kadınların oy verme hakkının olmadığı zamanlara dönmeyi arzulayan, “Ben siyah Nazi’yim” ifadeleriyle grotesk faşist görüşler öne süren figürlerin siyasi olarak yükselmesi, “çöküşün” derinliğini, gösteriyor. 

ABD’de ahlaki çürüme, artan şiddet, aşırı ekonomik eşitsizlik ve yükselen gericilik ile işaretlenen bir varoluşsal kriz yaşanıyor. “İmparatorluğun”, hatta ülkenin çöküş eğilimi, zenginlik yoğunlaşması, siyasi yolsuzluk ve şiddetin normalleşmesiyle, gerici ideolojilerin etkisi altında, büyüyen bir uçurum içinde hız kazanıyor. ABD tarih boyunca çökmüş imparatorlukların izlediği yoldan gidiyor.

Tarih ve ABD örneği bize çürümeyi besleyen güçlere, gericiliğe karşı direnmenin, ekonomik, siyasi ve sosyal reformlarla eşitlik ve adalet umudunu yeniden canlandırmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları