Bir demokrasiye geçiş laboratuvarı

19 Ağustos 2024 Pazartesi

Bangladeş’te öğrencilerin önderlik ettiği bir halk hareketi, 15 yıldır giderek koyulaşan bir “otokrasiyle” yönetmeye çalışan, Nihad Nowsher’in tanımıyla “giderek faşistleşen” (The Daily Star, Bangladeş) Başbakan Şeyh Hasina’yı ülkeden kaçmaya zorladı. Ancak Hasina döneminde devlette, kurum ve kadrolarında yerleşen alışkanlıklar (“algısal kilitler” ve “patika bağımlılığı” sorunu), ekonomik kriz dinamikleri, liberal entelijensiyanın, Cemaat ül Islami gibi dinci grupların etkileri ve jeopolitik basınçlar altında bir “normal kapitalist demokrasi” (NKD) kurmak çok zor. 

TARİHSEL ARKA PLAN

Bangladeş’te siyasi istikrarsızlığın kökleri, 1971’de Pakistan’dan bağımsızlığını kazanmasına uzanıyor. Ülkenin ilk lideri, ilk başbakan Şeyh Mucibur Rahman, 1975’te tek parti devleti ilan ederek otokratik bir yönetime geçti. Mucib bir suikastta ölünce, ülke yıllarca sürecek bir askeri diktatörlükler dönemine girdi. Bu dönemde, Ziyaur Rahman liderliğinde kurulan Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP-Islamcı ve Pakistan’a yakın) ve Mucib’in kızı Şeyh Hasina liderliğindeki Avami Birliği (“seküler” ve Hindistan’a yakın), ülkenin siyasi yaşamını belirlemeye başladı. Bu iki aile arasında, siyaseti hanedanlar arası bir mücadeleye indirgeyen rekabet, Bangladeş’te bir NKD’nin gelişmesini baltaladı. Yolsuzluk, “torpil”, nepotizm, yandaş yargı ve basın, halkın devlete, adalete olan güvenini sarstı. 

Şeyh Hasina’nın 15 yıllık yönetimi giderek artan oranda halkın tepkisini çekmeye başladı. Bu yıl, öğrencilerin öfkesi; ekonomik durgunluk, yolsuzluk ve işsizliğin de etkisiyle geniş çaplı protestolara dönüştü. Öğrencilerin, devlet bürokrasisinde, bağımsızlık savaşı gazilerine, onların mirasçılarına ayrılmış istihdam kotalarının kaldırılması talebiyle başlayan eylemleri, kısa sürede rejime karşı bir halk hareketine dönüştü. Güvenlik güçleri 400’den fazla protestocuyu öldürdüler. Ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan edildi, internet kapatıldı. Bu kaos ortamında ordunun desteğini kaybeden (“Yumuşak darbe” diyorlar) Hasina ülkeden kaçmak zorunda kaldı.

‘NKD’YE GEÇİŞ…

Ülkede, bir NKD’nin inşası amacıyla kurulan geçici hükümetin başına öğrencilerin (üniversite entelijensiyası) de onayıyla, Nobel Ödüllü, 2009’da ABD Başkanlık Özgürlük Madalyası sahibi, Washington Post’un deyimiyle, “Kongre Altın Madalyası alan ilk Amerikalı Müslüman,” Muhammed Yunus (84) getirildi. 

Hasina döneminde, güçler ayrılığı yıkıldı, yargı, bürokrasi ve güvenlik güçleri, mevcut siyas/ekonomiki elitlerle iç içe geçti. Bu kurumların bağımsızlığını sağlamak, “güçler ayrılığını” yerleştirmek, 15 yıl boyunca devlet bürokrasisinde, güvenlik güçlerinde, yargıda, medyada yerleşmiş, sadakatleri, “patika bağımlılığını”, “algısal kilitleri” kırmak çok zor. Dahası, ordunun ve güvenlik güçlerinin üzerindeki partizan siyasi etkinin de kırılması gerekiyor. 

Bangladeş’in jeopolitik konumu NKD’ye geçiş sürecine aşılması zor engeller getiriyor. ABD, Hindistan ve Çin gibi büyük güçlerin etkileri iç politikayı yakından etkiliyor. Şeyh Hasina’nın Hindistan’la kurduğu yakın ilişkiler, özellikle milliyetçi ve İslamcı gruplar arasında tepkiye neden oluyordu. Hasina’yı kaçmaya zorlayan olaylar sırasında İslamcı grupların, Hindu azınlığa yönelik pogromlar düzenlediklerine ilişkin haberler geliyordu. 

Öte yandan Hasina’nın Çin’le geliştirdiği ekonomik ilişkiler, Çin’in Bangladeş’e verdiği, IMF etkisini azaltan krediler, “Kuşak ve Yol” girişimi kapsamında sunduğu projeler Batılı merkezlerde kaygı yaratıyordu. 

Özetle, jeopolitik bağlamda geçici hükümetin işi çok zor. Batı’nın Bangladeş’i Çin’den koparma çabaları, Hindistan ve Çin gibi büyük güçlerin etkisi, ülkede NKD’ye geçiş sürecini etkiliyor. Sonuç olarak Şeyh Hasina’nın düşüşü, Bangladeş halkı için siyasi bir zafer olarak görülse de çok katmanlı etkileri ve sorunları gündeme getiriyor. Bundan sonra ne olur sorusu akla Mısır gibi deneyleri getiriyor. 

Tüm bunlardan, “Erken seçim olsun, hükümet gitsin, rejim değişsin” senaryoları üzerinde düşünenler için çıkarılacak kimi dersler olsa gerek. Orduyu ve halkın bir kısmını yanında tutan otokrat kolay kolay gitmiyor; gittiğinde de adeta “Pandora’nın kutusu” açılıyor. Sanırım sorun gitmekle değil, gitme biçimiyle ilgili...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları