Erdal Sağlam

Yabancılar satıp gidiyor, döviz ihtiyacı daha da büyüyor

20 Haziran 2020 Cumartesi

Bir süredir kısa vadeli yatırımlarını geri çeken yabancılar, Türkiye’de yaptıkları doğrudan yatırımlardan da geri çekilmeye başladı. Telia Company’nin Turkcell’deki hisselerini piyasa fiyatının çok altında satıp gitmesinin ardında, yabancıların Türkiye’den çıkış eğiliminin artmasının önemli rol oynadığı belirtiliyor.

Tasarrufları kıt olan, dışa bağımlığı devam eden Türkiye, son dönem uyguladığı politikalar sonucunda gerekli döviz kaynağını bulmakta iyice zorlanmaya başladı. Yabancıların satıp gitme eğilimi güçlendikçe ülke ekonomisinin döviz ihtiyacı da artıyor. Kaynak açığını karşılamak için Türkiye’nin içeride ve dışarıda, nereden bulursa ve maliyetine bakmadan yüklü borçlanmalara ihtiyaç duyacağı bir döneme girildiğine kesin gözüyle bakabiliriz.

Son olarak Turkcell’deki Türkiye Varlık Fonu (TVF) operasyonu sonrasında fonun yaklaşık 2 milyar dolarlık kaynak ihtiyacı ortaya çıkacak. Telia’ya 530 milyon dolar ödeyecek olan TVF’nin, detayları belli olmamakla birlikte, Ziraat Bankası’na da Çukurova hisselerinin bedeli olarak 1.6 milyar dolar ödemesi gerekecek. Gerçi aldığı hisselerin bir bölümünü Rus LetterOne şirketine satacak ama buradan elde edeceği gelirin 300 milyon dolar seviyesinde kalması bekleniyor. Ziraat Bankası’na döviz vermese bile, 1.6 milyar dolarlık Çukurova kredisini kapatabilmesi için bunun karşılığı TL vermesi gerekecek. İşte bu ihtiyaçların öne çıkmasıyla, önceki gece uluslararası ajanslar TVF’nin 2 milyar dolarlık dış borçlanmaya çıkacağını duyurdular ama sonradan bu haberlerin kesildiğini gördük.

Bu operasyonda birçok dikkat çekici yön var ama “Telia’nın 4.7 milyar dolarlık piyasa değerine rağmen, neden 2.2 milyar dolar civarında bir değer üzerinden hisselerini satmaya razı olduğu” ayrıca merak konusu. Telia, bir süredir şirket politikaları gereği çekilmek istediğini açıklıyordu, ancak bu fiyata razı olacağı hiç düşünülmüyordu. Ekonomi yönetiminin son dönemde sık sık uyguladığı “kol bükme” anlamına gelen, kendilerinin “kapı arkası diplomasi” dediği yöntemlere bu operasyonda başvurup başvurmadıkları bilinmiyor. TVF yetkilileri Telia’nın hissesinin değerinin, dolaylı hisse olması nedeniyle doğrudan hisse kadar olmadığını, Telia’nın ortaklık sürecinde döviz bazında yüzde 5’lik yıllık ortalama kârla şimdiye kadar kârlı çıktığını anlatıyorlar. Ne bu gerekçeler, ne de Telia’nın çıkma isteği tek başına bu düşük fiyata razı olmasını açıklamıyor ama asıl nedenleri şimdilik bilmediğimiz kesin.

BORÇLANMANIN ARTMASI KAÇINILMAZ

Bu arada kulislerde birçok yabancı şirketin fırsat bulduklarında Türkiye’den ayrılma istekleri olduğunu sık sık duyuyoruz. Sadece bankacılık kesiminde 2-3 bankanın bu yönde planlar yaptığı uzun zamandır söyleniyordu, son günlerde bu söylentiler daha da artmış durumda. Buna karşılık yabancı sermayenin tümüyle Türkiye’den vazgeçtiğini söylemek ise şu aşamada mümkün değil. Verilecek teşvikler, imtiyazlar ve yaratılacak fırsatlara bağlı olarak, hem doğrudan hem sıcak para dediğimiz kısa vadeli portföy yatırımı Türkiye’ye gelebilir. Ancak nette yabancıların çıkışının devam edeceği bir süreç yaşayacağımızı söylemek iddialı olmaz.

Merkez Bankası’nın dün açıkladığı nisan ayına ilişkin “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” verilerinde yabancı çıkışı açıkça görünüyor. Nisandan bu yana da yabancıların hem Hazine kâğıtlarında hem borsada çıkışı devam etti. Verilere nisanda, geçen yıl sonuna kıyasla Türkiye’nin yurtdışı varlıkları yüzde 10.9 azalışla 225.8 milyar dolara, yükümlülükleri de yüzde 8.1 düşüşle 550.2 milyar dolara geriledi, aradaki fark 324.4 milyar dolara indi. Doğrudan yatırımlar ilk 4 ayda, kurların da etkisiyle, yüzde 9.5 düşüşle 145.0 milyar dolara gerilerken portföy yatırımları yüzde 14.8 azalışla 115.7 milyar dolar oldu.

Bu dönemde yurtdışı yerleşiklerin hisse senedi stoku yüzde 32 azalarak 22.2 milyar dolar, yurtdışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku yüzde 45.6 gerileyerek 8.4 milyar dolara indi. Aynı dönemde yurtdışı yerleşiklerin yurtiçi yerleşik bankalardaki yabancı para mevduatı yüzde 7.5 azalarak 32.2 milyar dolara geriledi.

Ekonomi yönetimi, TL faizini ve döviz kurlarını bastırarak kontrol etmeye çalışıyor, bu arada kamu bankaları kanalıyla kredileri patlatarak ekonomik aktiviteyi artırmaya çalışıyor. Bunun ancak kısa dönemlik bir tedbir olabileceği, vakit kazanayım derken yükü daha da artırdıklarını, bu yılı atlatsak bile önümüzdeki yıla gelecek riski büyüttüklerini görmemeleri mümkün değil. Güven verecek rasyonel ekonomik politikalara dönülmeden, yaşadığımız dönemi kazasız atlatma şansımız çok azalıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları