Erdal Atabek
Erdal Atabek erdalatak@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İktidar savaşı...

06 Haziran 2022 Pazartesi

AKP iktidarının seçimi kaybettiği zaman bu değişimi “demokratik bir nöbet devri” saymayacağı belli oldu.

AKP başkanı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, hedefi olan “din devletini” kuruncaya kadar kendi mülkü saydığı ülke için savaşmaya karar verdi.

Şimdi yaşananlar bu savaşın cepheleri, savaşın taktikleri olan olaylardır.

HUKUK CEPHESİNDE SAVAŞ

Siyasal iktidar “hukuk cephesinde” bütün güçleriyle saldırıya geçmiştir.

Canan Kaftancıoğlu olayı budur.

Ekrem İmamoğlu olayı budur.

Kemal Kılıçdaroğlu’na saldıran kişinin hukuk yoluyla ödüllendirilmesi olayı budur.

Osman Kavala’nın hapiste tutulması, son duruşmada avukat, gazeteci insan hakları savunucularının ceza alıp hapsedilmesi olayı budur.

28 Şubat davası yeniden görülüp generallerin hapse atılması olayı budur.

Her türlü hukuksuzluk pervasızca göze alınarak iktidarın hukuk savaşı sürdürülmektedir.

Anayasa artık yürürlükte değildir. Anayasal haklar her olayda ortadan kaldırılmaktadır.

Savcılar, yargıçlar Saray’ın doğrudan baskısı altındadır.

Türkiye Barolar Birliği savaşı iktidar tarafından kaybedilmiştir. Bu kayıp hukuk uygulamaları baskısıyla telafi edilmeye çalışılmaktadır.

EKONOMİDE CEPHE SAVAŞI

AKP iktidarı ekonomik savaşı kaybetmektedir.

Çarşı pazarda hezimete uğrayan iktidar bu konuyu görmezden gelerek, olmazsa “sabır” önererek durumu geçiştirmeye çalışmaktadır.

Ama para piyasalarında da kayıp büyümektedir.

Zamlar her tarafı yangın ateşine vererek sürmektedir.

Muhalefetin güçlü olduğu cephe burasıdır.

Muhalefet en büyük hamlesini çarşı pazarı gezerek, sorarak, canı yananlarla birlikte olarak yapmaktadır.

İktidarın bu cephede başarı şansı kalmamıştır.

Gene de zengini vergi aflarıyla, yeni ihalelerle daha zengin yapma yolunda yürümektedir.

Yoksulun daha yoksul olması görmezden gelinmekte, onların din iman söylemiyle kaybedilmemesi umut edilmektedir.

İktidarın yoksullara söylemi “Biraz sıkıntı var ama gene biz düzeltiriz” olmaktadır.

Elbette nasıl düzeltecekleri bilinmemektedir.

LAİK YAŞAM SAVAŞLARI

Siyasal iktidar günlük yaşamı dinselleştirme gayretlerine ara vermemektedir.

İktidarın beğenmediği anma toplantıları yasaklanmaktadır.

İktidara karşı sayılan yürüyüşler polis gücüyle durdurulmaktadır.

Maden çıkarma izniyle toprakları yağmalanan köylülerin karşı koymalarına jandarma eliyle müdahale edilmektedir.

İktidara karşı olan haberler basında ve televizyonlarda yasaklanmakta, suç sayılarak ceza verilmektedir.

Müzik yasakları sürüp gitmektedir.

Kadın şarkıcıların yer alacağı festivaller yasaklanmaktadır.

Parkta yoga yapan kadınlara müdahale edilmektedir.

Kadınların giyimine açıkça müdahale edilmekte, etek boyları, yaka kesimleri suç nedeni olabilmektedir.

Günlük yaşamın dinselleştirilmesi her yasa, her kural hiçe sayılarak sürdürülmektedir.

“Laik yaşam” açıkça hedefe alınmıştır.

Toplumun tepkisi dikkate alınmamakta, başka uyutma yöntemleri devreye sokulmaktadır.

EĞİTİMDE CEPHE SAVAŞLARI

Bu cephede siyasal iktidarın hedefi “din kaynaklı dogmatik eğitim” olduğu için “laik eğitim” her alanda saldırıya uğramaktadır.

İktidar, devlet okullarını “imam hatiplerde yetişen” yöneticiler eliyle kontrol altına almaktadır.

Din kaynaklı dogmatik eğitim, 4-7 yaşa kadar inerek beyni yıkanmış, şartlanmış zihinler yetiştirmek amaçlanmaktadır.

Böyle “şartlanmış zihinler”, kendilerine aktarılan bilgileri, istekleri, emirleri sorgusuz sualsiz kabul edecek, robot-insan olarak emir verenlere itaat edecektir.

“Laik eğitim” ise dogmalara karşı çıkarak sormayı, sorgulamayı, tartışmayı, denemeyi asıl kabul ettiği için bu dogma yanlıları tarafından saldırıya uğramaktadır.

“Dogma eğitimi”nin yönetildiği yerler olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, tarikatlar ve cemaatler olması olayı açıklamaktadır.

Bu cephede muhalefet çok başarılı değildir.

SONU NE OLUR?

Her savaş gibi bu savaşın da sonu vardır.

Bu son, her zaman haklı insanın, dürüst insanın, doğrudan yana insanın zaferiyle gelir.

Zalimin topu, tüfeği, kibri küfrü, hiddeti şiddeti giderek kendine zarar veren tahrip gücü olarak elinde patlar.

Zalimi yakacak olan kendi zulmüdür.

Toplum elbette zaman kaybeder, enerji kaybeder ama sonuçta zalimi yenerek hakkını kazanır.

Geç olur, güç olur ama doğru her zaman kazanır.

Çok yakında...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları