Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) iptal edildi.

1 milyon 600 bin adayın aylar süren çabası heba oldu.

Nedeni: “Çalınan sorular”, “soru içine gizlenen yanıtlar”la yapılan sahtecilik.

Bu olayı ortaya kim çıkardı?

Bu sahtecilik olayını gençlerin kendileri ortaya çıkardı. 

Bakanlıkların, denetçilerin haberi bile olmazdı. 

Hakları yenen gençler olayı fark edip sosyal medyada büyüyen haberleriyle toplumu harekete geçirdiler.

Benzer olaylarla yıpranan iktidar bu kez harekete geçmek zorunda kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan olaya el koymuş oldu. ÖSYM başkanını görevden aldı. Sınavlar iptal edildi.

Şimdi ne oldu?

Yani, bu iktidar yolsuzluklara izin vermeyen, kimsenin hakkını yedirmeyen bir gücün sahibi mi oldu?

Yani, gene her bozukluğu hemen düzeltecek olan Erdoğan iktidarı mıdır?

Yapılan algı operasyonu bunu amaçlıyor görüntüsünde.

Neden mi böyle düşünüyoruz?

ALİ DEMİR OLAYINI UNUTMADIK

Gene bir KPSS sahtecilik olayı yaşanmıştı.

ÖSYM başkanı, Prof. Ali Demir idi. İTÜ kökenli başkanın döneminde, 2010-2015 kuvvetli şüphelerle benzer bir sahtecilik olayı ileri sürülmüştü.

Gene sınav sorularının çalınıp bazı adaylara verildiği, bu adayların yanıtlarının tıpatıp birbirine benzediği açıklanmıştı.

AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dönemiyle başlayıp 2014’te Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ile süren döneminde bu iddiaları reddetmişti.

Bu sahtecilik, bu yolsuzluk iddiaları, “bir başkanı yıpratarak iktidarı zayıflatmak” olarak nitelendirilmiş, Ali Demir desteklenmişti.

Sonra, 2015’te aynı AKP iktidarı Prof. Ali Demir’i FETÖ iddiasıyla suçlayarak hapishaneye göndermişti.

İktidar aynı iktidardı, Erdoğan iktidarın başındaydı, olay da ortadaydı.

Ali Demir olayı bu iktidarın ibret verici bir aynasıdır.

Kendi dönemlerinde yapılan sahtecilikleri, yolsuzlukları kabul etmemek, sorumluluk duymamak, FETÖ’ye mal ederek sıyrılmak, muhalefeti suçlamak AKP yöneticilerinin bilinen tutumudur.

“MÜLAKAT” NEYİN NESİ?

Kamu personelinin atanabilmesi için bir sınav yapıyorsunuz.

Bu sınavın bir “kabul edilme eşiği” var, bir de sınav sonucunda alınan dereceler.

Eşiğin üstünde not alan aday, derecesine göre sıraya giriyor mu?

Başarı derecesine göre atama yapılmalı.

Öyle olmuyor. Bir de “mülakat” yapılıyor.

Neyin “mülakatıdır” bu?

Bu “mülakat”, “Bizden mi, değil mi?” ayrımının mülakatıdır.

“Bizden olanlar”, imam hatip kökenliler, AKP ile bağlantısı olanlar, sadakatine güvenilenler olmalı.

“Bizden olmayanlar” liyakati ne olursa olsun, görev almamalı.

Kamu kadroları “bizimkiler” tarafından doldurulmalı.

Kamu kadroları, yani yürütme gücünün her alanı “iktidarın militanları-yandaşları” ile çalışır duruma gelmeli.

Kamu kadroları, güvenlik alanı, hukuk alanı, eğitim alanı, sağlık alanı, her hizmet alanı böyle yürütülmeli.

Çünkü o zaman “iktidar”, sadece politik güç olmaz, yürütmenin, yasamanın, yargının da kendi elinde olduğu bir güç olur.

Plan budur, program budur, uygulama budur.

Şimdi ÖSYM (Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi) başkanlığına getirilen kişi de Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy, ODTÜ matematik mezunu bir akademisyen.

İsmailağa Cemaati’nin vefat eden lideri Mahmut Ustaosmanoğlu için övgüler yağdıran yeni başkan bakalım iktidara nasıl bir hizmet sunacak?

KUL HAKKI MI DEDİNİZ?

Şu 20 yıllık iktidarında AKP’nin yemediği kul hakkı kalmadı.

KPSS sahtecilikleri ile gençlerin geleceğini çaldılar.

Ne oldu, yıllar boyu hileli sınavlarla kamu kadrolarında görev almaları engellenen gençlerin hakları?

Ne oldu, yıllar boyu hukuk alanında iktidara değil de adalete sadık kaldığı için görevden alınan yargıçların, savcıların hakları?

Ne oldu, eğitim alanında laik eğitimden yana oldukları için yönetici görevlerinden uzaklaştırılan eğitimcilerin hakları?

Haksızlığı açık kararlarla hapishanelerde yatan insanların, gazetecilerin, insan hakları savunucularının, ulusalcı generallerin hakları ne oldu?

Hepsinin hesabını vereceksiniz.

Hepsinin hesabını bu topluma vereceksiniz.

Ama er ama geç...