Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sen, ben, o… Ama kim?
Güzel bir
Mersin sabahında yazıyorum bu satırları. Kitap fuarları, insanlarla iç içe olmak
fırsattır her zaman. İlkin Adana’ya, ardından Mersin’e gelince bölge
insanıyla ilgili bilgilerimi güncelledim.
İnsanlar son
yerel seçimlerde edinilen sonuçtan memnun. Elbet “Hangi insanlar” diye soran
olacaktır. Laiklik, Cumhuriyet kaygısı olanlar diyeyim kabaca. CHP’de yeniden ortaya çıkan iç çatışma görüntüsü üzüyor
insanları, umutsuzluğa taşıyor. Yapısı kırılgan İYİ Parti’de de benzer
durumlara rastlıyoruz gerçi. Kaşıkla biriktirdiklerini, kepçeyle döküyor
olmaktan rahatsız insanlar. RTE Türkiyesi’nin
önümüze önemli sorunlar koyduğunu bilip “sen-ben” çatışması gibi duran didişmeler yoruyor, kırıyor
toplumu.
Örgütlü olma
bilinci, birlikte hareket etme iradesi konusunda pek başarılı değil “düzen
partileri”. Görünür,
sorumlu temsilciler şimdiden kurultay telaşına düşmüş durumda. CHP kurultayı
yaklaştıkça daha çok baş ağrıyacak, o belli oldu. Oysa çoluk çocuğun ırzına geçenlerin salıverileceği yasalar hazırlanıyor
TBMM’de. Hangisi daha önemli? Yurttaşlar gerçeklerden söz edilmesi, somut
önerilerle mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyor. AKP’nin dayattığı gündem,
siyasal dil riskli ve yazık ki hep kendine artı yazıyor.
“Millet İttifakı”na pek itibar etmeyen, hatta bu türden koalisyonların
riskli olduğunu düşünen biri olarak Adana’da ziyaretime gelen Saadet Partililer
şaşırttı doğrusu. İlçe yöneticileriyle el sıkıştık, söyleştik biraz.
Cumhuriyetçilik konusunda uzlaşı sağlanmış; tepede, parti örgütleri de
buna uyuyor. Bu iradeyi gösteren taban, tavandaki didişmeye öfke duymakta
haklı. Bu arada “Millet İttifakı” tam olarak kimlerden oluşuyor, orası muğlak,
söyleyeyim. Söz gelişi büyükşehirlerin kazanılmasında önemli rol alan HDP
neresinde oluşumun?
Sorumun
nedeni, erken seçim çağrılarının artmasıdır. Erken seçim ihtiyacı var mı? Bana
kalırsa neyi seçeceğimiz, nasıl seçeceğimiz tartışılmadan anlamsız olur yeniden
sandığa gitmek. Israrla güçlü Meclis vurgusu yapılmalı. Cumhurbaşkanlığı eskisi gibi temsili hale gelmeli. Ki seçim
anlam taşısın. Şöyle düşünün; gücü olmayan Meclis’e vekil seçiyorsunuz, sizi temsil etme, irade koyma
hakkı olmayan bir yapıdan söz ediyoruz. Doğrusu o koşulda sandık giderek
değersizleşir, anlamını yitirir. Belki geniş bir ittifak söylemi ortaya konmalı
ve ısrarla “Türk tipi başkanlık” denen düzen önce halkoylamasına götürülmeli. Meclis
sadece bu işi görse hayli önemli işlev üstlenmiş olur.
Yeni bir Cumhuriyet için
Çok zamandır
çöken bir Cumhuriyetin üzerinde
tepinip duruyoruz. Büyük enkaz bu! Beraberinde yenisini kurma olanağı da
getiriyor. Eğer eşit yurttaşlık üzerinden, Meclis’i güçlü bir Cumhuriyet çıkarırsak
bu tablodan büyük iş yapmış oluruz. Gelecek kuşaklara borcumuz budur. Şu “laiklik” sorununu
açık biçimde tartışmalı, çözmeliyiz. Artık kangrenleşen sorunları da başka
türlü çözemeyeceğimizi herkes öğrendi sanırım. Ne Kürt meselesi, ne iktisadi
açmazlar, ne inanç sorunları “laiklik” olmadan
çözülebilir. Laiklik demeden “demokrasi” talep
etmenin gülünçlüğünü anlamayan siyasilerden yorgun toplum... AKP, üzerine
düşeni yapıyor. Kindar nesil için gaza basıyor, ya onunla mücadele etmesi
gerekenler ne halde? Eğer neyi, nasıl savunacağını bilmezsen sonuç almak olası
değildir.
Neo-liberal
dil, siyasal iklim belki dünyada en çok bizim gibi ülkelere zarar verdi. Doğru
dürüst ideolojik zemini olmayan siyasi yapılar birbirinin içine girdi. Sonunda
çıkara dayalı siyasal ilişkiler ağı içinde kayboluyoruz. Bir an önce tutarlı,
hedefi belli, dirençli örgütler haline gelmeli partiler. Oysa kırılgan, salt
yararcı ilişkilere dayalı haldeler. Liberal dil, her kavramı altüst ederek tam da AKP’nin aradığı
iklimi yarattı. Yeniden ve inatla...
İdeolojisizlik sorunu
Adana’da bir okur
“yetmez ama evet” konusunu
açınca, ben yine aynı hırsla söze sarıldım. İki 12 Eylül
ülkeyi bu hale getirdi. 80’dekine yapacak bir şey olmamıştı. Ama 2010’un
mimarları aramızda. Hâlâ “O gün de haklıydık, şimdi de
haklıyız” kibriyle
kalem oynatıyorlar. Oysa topluma dayatılan ideoloji nefretini tam da onlar
pazarladı. İdeolojisi olmayan parti, hatta insan olur mu? Doğru programın
yoksa, günlük sığ söylemlerle ancak bir yere dek başarı sağlayabilirsin. Bugün
hâlâ bir Cumhuriyet varmış, ilkeleri
de herkesi bağlarmış gibi davranmak da ayrıca acıklı, gülünç.
Diyeceğim,
güzel bir Mersin sabahında (Herakleitos’a selam
olsun) kendimi de yanımda getirdiğim için bunları düşündüm.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- Soğuk havada TIR kuyruğu 30 kilometreyi geçti
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- CHP'den Erdoğan'a sert yanıt!
- ‘Binadan çıkamıyorum, bu çaresizliğe...'
- Öğrencisinin Suriye'de Bakan olduğunu öğrendi
- Volkan Demirel'den Şenol Güneş'e sert sözler
- Evini kiraya verecekler için geri sayım
- Fidan ve Colani yeni dönemi açıkladı
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'