Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şerif Mardin ve Said Nursi

22 Eylül 2017 Cuma

Şerif Mardin, değişen ve çağdaşlaşan toplumlarda, dinin kaçınılmaz bir biçimde, bireyin toplumla bütünleşme sorunlarını çözen en önemli mekanizma olarak işlevini sürdürdüğü ve sürdürmesi gerektiği kanısındadır.
Mardin, çağdaşlaşma yönündeki değişmenin, laikliği getirdiği oranda, dini, toplumsal ve bireysel yaşamın dışına çıkardığını, böylece de bireyleri bir arada tutan “harcı” yok ettiğini söyler...
Cumhuriyetin, birey ile toplum arasında, İslam dini aracılığıyla kurulmuş olan bağları yok ettiğini ve bu nedenle, bireylerin devletle bağlarının koptuğunu düşünür ve İslam dininin Said Nursi’nin Nurculuk tarikatı aracılığı ile bu bağları yeniden kurduğunu öne sürer.

***

Mardin, önce Turner’e gönderme yaparak “kök paradigma” kavramını tanımlıyor:
Buna göre “kök paradigmalar, bireyler, açık seçik bir biçimde egemen kurallar ve usuller tarafından yönlendirilmediklerinde işe karışan ve bireyleri etkileyen, resmi toplumsallaştırma (sosyalizasyon) araçlarının dışındaki öznel paradigmalardır”.
Bunlar, özel kavram ve terimler aracılığı ile bireylere, kültürel açıdan kabul edecekleri mesajları verir, reddettikleri usullerin dışında bir toplumsallaştırma (sosyalizasyon) sağlar.
Mardin, şöyle devam ediyor:
“Bu araştırmada da görüleceği gibi Said Nursi, ‘âdet ve kurallar’ı kusurlu veya gücünü kaybetmiş bulan veya bunların gayri meşru sayıldıklarını gören çok sayıda insana hitap etmektedir. Bu koşullarda arta kalan kök paradigmalar, Said Nursi’nin etkisinin temelini oluştururlar.”
Mardin, “kök paradigma” kavramına örnek olarak, “Gazi” deyimini gösteriyor ve bu deyimin Türk kültüründe sahip olduğu çeşitli anlamları açıklıyor.
Mardin için, “kök paradigmaların” iki işlevi vardır:
“Bir, kişisel davranışlara rehber teşkil eden ve ideal bir toplumun görünümünü veren ‘haritalar’ olarak; iki, kültür çantasında yer alıp bireyin toplumsal kurallara ve konumlara ilişkin algılamasıyla birlikte, görüntüleri, sesleri ve renkleri anlamlandıran araçları birbirleriyle kaynaştıran başlıklar olarak.”
Mardin, bütün kitabı boyunca Said Nursi’nin söyleminin bu her iki işlevi de yerine getirdiğini anlatıyor.

***

Mardin’e göre, “Nurculuk”, Cumhuriyet’in başaramadığını iddia ettiği birey-devlet bütünleşmesini gerçekleştiren bir araçtır.
Böylece “Siyasal İslam” da, devlet-birey bütünleşmesini, siyaset sahnesinde gerçekleştiren bir işlev sahibi oluyor.

***

Mardin’in Said Nursi çalışması ile yaptığı:
Nurculuk üzerinden Siyasal İslamı, toplumu bir arada tutan ve bu nedenle sadece meşru olan değil, aynı zamanda toplumsal bütünlük açısından gerekli ve zorunlu olan bir siyasal akım olarak sunmaktır.
Din/Tarım toplumlarının feodal kalıntılarına dayalı olan ve bu nedenle de yanlış olan bu tezi onu:
Temel Hak ve Özgürlüklere dayalı Çağdaş Demokrasi kavramının altını oyan “Çoğunluk Diktatörlüğünü” din üzerinden meşrulaştıran bir ideolog...
Ve Türkiye’deki “Post Modern Orta Çağ” döneminin önemli mimarlarından biri haline getirmiştir.

***

DİREN LAİKLİK...
DİREN HUKUK DEVLETİ...
DİREN DEMOKRASİ!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump hoş mu geldi? 7 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları