Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Nato ve Rusya, ABD ve Çin
Sevgili okurlarım, Prof. Sinan Kunt, ünlü hikâyeci ve CHP’li politikacı Bekir Sıtkı Kunt’un oğludur.
ABD’de görev yapan, özellikle Küba ve Küba ekonomisi üzerinde uzmanlaşmış Emeritus Ekonomi Profesörüdür.
Onun Rusya-Ukrayna savaşı hakkındaki görüşü ABD’deki kamuoyunun yaygın kanaatinin aksine, bunun aslında bir NATO-Rusya/Çin savaşı olduğu biçimindedir.
Ben bu savaşın geneli için, ABD’nin Rusya’yı Avrupa Birliği içine alarak Batı ile bütünleştirmesi yerine, karşısına alarak Çin’in yanına itmesinin, kendisi açısından, büyük bir stratejik hata olduğunu düşünüyorum.
ABD’nin bu yanlışının, ABD’nin Siyasal İslamla Dansı adlı kitabımda uzun uzun anlattığım dış politika hatalarından biri olduğu kanısındayım.
NATO-Rusya ilişkileri hakkındaki görüşlerini bildiğim ve benim bu tezimi tarihsel olaylar bazında desteklediğini düşündüğüm Emekli Büyükelçi Süha Umar, benim TELE 1’deki 18 Dakika programındaki açık ricam üzerine, NATO ile Rusya ilişkileri üzerine bir yazı yayımladı.
Çok önemli olan bu yazının bir bölümünü, bir iki ara başlık ekleyerek alıntılıyorum:
(Yazının orijinali 23.11.2022 tarihli Gazete Durum’dan okunabilir.)
***
Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği dağılıyor:
Rusya’da büyük bir travmaya yol açsa da bu gelişme, dünya için tarihi bir fırsat yaratmıştı.
Yaklaşık yarım yüzyıl sonra ilk kez Batı (NATO) ile Rusya arasında, tüm dünyanın yararına olabilecek işbirliği ve ortak hareket fırsatı doğmuştu.
Gorbaçov liderliğindeki Rusya, içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve askeri sıkıntılar nedeniyle işbirliğine yatkın ve istekli görünüyor, Batı da bu fırsatı değerlendirebileceği izlenimini veriyordu.
Ruslar NATO koridorlarında:
NATO’nun, Rusya ile “Barış için Ortaklık-Partnership for Peace” girişimi ve yeni düzenin Rusya ile birlikte kurulacağını ilan eden “Yeni Stratejik Konsept”i doğru adımlardı.
Artık NATO Karargâhı’nda Rusya delegasyonu, Moskova’da NATO temsilciliği vardı.
Ancak bu uzun sürmedi:
Yeni düzeni Rusya ile birlikte kurma fikri, yerini, “tek süper güç olarak kalma” hayali peşindeki ABD’nin, “Rusya’nın çevrelenmesi, yalnızlaştırılması” politikasına bıraktı.
Bu, stratejik bir yanlıştı:
Avrupa Birliği (AB) ile diğer Batı devletleri, değişik nedenlerle de olsa ABD’nin dümen suyuna girdiler.
Büyük çabalarla imzalanmış nükleer ve konvansiyonel silahsızlanma antlaşmaları, ABD ve Rusya tarafından bir bir terk edildi. Bu arada dünyada başka gelişmeler de oluyordu.
Batı ile çatışma pahasına eski günlere geri dönme kararlılığındaki Putin yönetimindeki Rusya, yüksek petrol fiyatları ve doğalgaz sayesinde hızla eski gücüne kavuşuyordu.
Irak, BOP, Suriye ve Çin:
Askeri gücünü de artıran Çin, önde gelen bir oyuncu olarak sahneye çıkıyor, onu Hindistan, Brezilya gibi ülkeler izliyor, yeni düzen, ABD’nin hegemonyasına tabi olacak gibi görünmüyordu.
Petrole hâkim olmak amacıyla ABD, kitle imha silahı ürettiği bahanesiyle Irak’a saldırıyor; İsrail’in yayılmacı siyasetinin peşine takılıp Büyük Orta Doğu Projesi’ni (BOP) uygulamaya koyuyordu.
Böylece, yeni bölünmeler ve IŞİD türü terör örgütleri yaratarak Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu büyük bir kargaşanın içine atıyordu.
Türkiye’nin de desteği ile Suriye’nin kaosa sürüklenmesi ise Rusya’nın Ortadoğu’ya ve Akdeniz’e, yani “sıcak denizlere” güçlü biçimde inmesine yol açıyordu.
Rusya da boş durmuyor:
Rusya da boş durmuyor, Batı’nın Yugoslavya’da uyguladığı, her yeni devlette, gerektiğinde o ülkeyi ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak amacıyla kullanmak üzere azınlıklar bırakma politikasından başarıyla yararlanıyordu.
Azerbaycan, Gürcistan, Kırım ve nihayet Ukrayna’da uyguladığı, “Rus veya diğer azınlıklardan yararlanarak bölme/yutma” politikaları, Batı’yı kendi stratejisi ile vurma örnekleridir.
ABD’nin stratejisi:
ABD’nin, Rusya’yı Ukrayna’ya saldırtma stratejisinin bir ayağı, Rusya ile yakın bir ekonomik işbirliği ve bağımlılık içine giren Avrupa’yı Rusya’dan uzaklaştırmak; diğeri ise İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya alarak Rusya’yı çevreleme stratejisini bir adım daha ileri götürmekti.
Rusya yaptırımlar yoluyla da zayıflatılacak ve Çin, kaçınılmaz görünen çatışmada yalnız bırakılacaktı. ABD’nin Güney Pasifik girişimleri de bu olası çatışmaya hazırlıktır.
***
Süha Umar, makalesini, ABD’nin yanlışlarından ve “Kış uykusundan uyanan Rusya’nın bu yanlışlardan yararlanmasından” dolayı dünyanın büyük bir fırsatı kaçırdığını belirterek bitiriyor.
Bence ABD’nin, kendisi açısından daha da büyük bir yanlışı, Çin devinin uyanışı sürecinde ortaya çıkacak rekabette, Rusya’yı kendi yanına almak yerine Çin’in yanına itmesidir.
Dilerim Ukrayna’daki bu kanlı savaş, gelecekte dünyayı yok edebilecek boyutlara ulaşacak olan ABD-Çin rekabetinin öncü bir örneği değildir!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!