Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kaht-ı rical: Devlet adamı kıtlığı

03 Mayıs 2019 Cuma

Son günlerde artık özgürlüğünü ve bağımsızlığını bütünüyle yitirmiş olan medyadaki seçim tartışmalarına bakıyorum da, “İşte eskilerin kaht-ı rical dedikleri sorun bu durum olsa gerek” diyorum.
Kaht-ı rical”, “Devlet adamı kıtlığı” demek.
Burada “adam” ile kastedilen, normal erkek, adam değil, “yetişmiş devlet adamı”.
Kaht, Arapça kökenli Osmanlıca bir sözcük, kıtlık, kuraklık demek.
Rical de, Arapça kökenli Osmanlıca bir sözcük; erkek, adam, elinden iş gelen yetişmiş insan anlamına gelen recül kelimesinin çoğulu.
Rical-i devlet” ya da “Devlet ricali” olarak kullanıldığında, devletin ileri gelenleri, kısaca “Devlet Adamları” anlamına geliyor.(Buradaki “Adam” sözcüğü elbette erkek egemen feodal kültürün dilimizdeki cinsiyetçi yansıması. Esas olarak devlete hizmet eden veya devleti temsil eden, yetişmiş, değerli insan anlamına geliyor.)

***

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü analiz eden yazar ve düşünürlerin bir bölümü “Kaht-ı rical” yani “Devlet adamı kıtlığı” sorununu, İmparatorluğun temel çöküş nedenleri arasında sayar.
Bu konuda âlimler kadar şairler de pek çok şikâyeti dillendirmiş, birçok eleştiri yapmışlardır.
Fakat Osmanlı’nın adam kıtlığından neler çektiğini anlatan en sert ifadeler, bizzat bu kıtlığı yaratan kişilerin birinden, Padişah Üçüncü Mustafa’dan gelmişti.
Yıkılupdur bu cihan sanma ki bizde düzele / Devleti çerh-i denî verdi kamu müptezele / Şimdi ebvâb-ı saâdette gezen hep hazele / İşimiz kaldı hemân merhamet-i lemyezele”.
Padişah bugünkü Türkçeyle şöyle diyordu:
Dünya yıkılıyor, bizim zamanımızda düzeleceğini sanma. Alçak felek/kader/talih, devleti aşağılık adamlara verdi. Şimdi yönetim kapılarında hep bu âdîler dolaşıyor. İşimiz artık Allah’ın merhametine kaldı.

***

Aslında Üçüncü Mustafa bizzat kendisinden şikâyet ediyordu, çünkü ne bilmediğini bile bilmeyen ama ülkesini tek adam olarak yöneten liderler, çevrelerinde gerçek uzmanları, hukukçuları, bilim insanlarını pek istemezler.
Otoriter liderlere göre çevrelerinin görevi, onlara yol göstermek değil, onların aldığı kararları kitabına uydurup hemen ve etkin bir biçimde uygulamaktır!
Bu nedenle, tek adamların etrafları yavaş yavaş boşalır:
Devlet yönetiminde yetişmiş insanlar, deneyimli uzmanlar, bilginler, hukukçular yavaş yavaş ya kendileri uzaklaşır, ya da, kimi zaman hain damgası bile yiyerek, uzaklaştırılırlar.
Böylece çevrede sadece “Evet efendimciler” kalır.
Onlar da hem cahil hem de korkak olduklarından, hiçbir işe yaramaz, liderlerini de hemen hemen her konuda yanıltır, kamuoyu önünde zor durumlara düşürürler.
Ama elbette Osmanlı’nın çöküşünü “Kaht-ı rical”e bağlamak yanlış olur; çünkü “Devlet adamı kıtlığı” bir sebep değil, bir sonuçtur:
İmparatorluk, bu “Devlet adamı kıtlığı”nı da yaratan, Din/Tarım Toplumu’ndaki Padişahlık rejiminin yol açtığı siyasal/ekonomik geri kalmışlıktan ve çağ gerisi yönetim/eğitim düzeninin yetersizliğinden dolayı yıkılmıştır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları