Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kaftancıoğlu, 28 Şubat ve Gezi!

22 Mayıs 2022 Pazar

2007’den sonra, siyasal iktidarca desteklenen ve şimdi “Fethullah Gülen Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması”, FETÖ/PDY denilen (o zamanlar yere göğe konulmayan) Gülen Cemaati mensubu polis, savcı ve yargıçlarla yürütülen Birinci Silivri Trajedisi dönemindeki davalar ve uygulamalarla, insanlar hapse atıldı, suçsuz kişiler yıllarca zindanda kaldı, sivil ve askeri bürokrasi, üniversiteler ve medya dağıtıldı, laik eğitimi savunan pek çok sivil toplum kuruluşu perişan edildi...

Sivili ve askeri bürokrasiye, medyaya, çeşitli operasyonlarla, iktidar tarafından el konuldu...

Sonra AKP ile Cemaat’in arası açılınca, Birinci Silivri Trajedisini yürüten savcı, yargıç ve polisler, haklı olarak “kumpasçılıkla” suçlandı...

Bir bölümü yakalandı, yargılandı, mahkûm edildi ve hapse atıldı.

Bir bölümü ise yurtdışına kaçtı.

Toplum tam bir rahat nefes alacakken önceden haber alındığı resmi görevlilerin ifadelerinden anlaşılan FETÖ’nün 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi, arkasından bu girişim bahane edilerek 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal ilanı ile iktidarın sivil darbesi yaşandı...

Ve bu sivil darbenin baskısı altında, üstelik yasalara aykırı yapılan bir halkoylamasıyla, ülke “Şahsım Devleti Rejimi”ne mahkûm edildi.

***

Birinci Silivri Trajedisi zamanındaki haksızlıkların ve hukuksuzlukların düzeltilmesi için, elbette yeniden yargı mekanizması kullanılacaktı.

Ama güya FETÖ’den temizlenen yargı artık bütünüyle iktidarın emrine geçmişti.

Dolayısıyla yargı mekanizması haksızlıkları ve hukuksuzlukları düzeltmek yerine iktidarın siyasal çıkarlarına uygun kararlar almaya zorlandı:

İktidarın istediği kararları almayan yargıçlar, savcılar sürüldü, mahkemeler dağıtıldı, yeni mahkemeler kuruldu, iktidarın emirlerini kayıtsız koşulsuz uygulayanlar terfi ettirilerek ödüllendirildi ve böylece yargının bağımsızlığı tümüyle rafa kaldırıldı.

Derken, hem henüz devam eden yargılama süreçleri üzerinden hem de yeni davalarla İkinci Silivri Trajedisi dönemi başladı.

İktidarın gizlemek istediği iç ve dış konularda haberler yapan gazeteciler, televizyoncular hapse atılmaya başlandı.

HDP’nin eski eş genel başkanlarından, cumhurbaşkanı adayı da olmuş olan Selahattin Demirtaş ve Gezi Parkı Direnişi olayında iktidarın haksız ve hukuksuz iddialarının hedefi haline getirilmiş olan Osman Kavala, pek çok gazetecinin hapse atıldığı bu dönemin haksızlık ve hukuksuzluklarının simge isimleri haline getirildiler.

Bu arada Cumhuriyet Gazetesi mensupları da hapse atıldı ve uzun süre hapis yattıktan sonra tahliye edilen bu arkadaşların davaları da hâlâ Yargıtay’da davam ediyor.

Aynı dönemde 28 Şubat Davası’nda, olmayan bir darbe suçlamasıyla 14 Emekli General mahkûm edildi ve 80 ile 90 yaşları arasındaki bu suçsuz kişiler hapse atıldı.

İkinci Silivri Dönemi’ndeki bu haksızlık ve hukuksuzluk zincirinin son halkaları Gezi Direnişi ve Canan Kaftancıoğlu davaları kararlarında ortaya çıktı.

Bu sırada, hastaların, yaşlıların, lohusaların, hamilelerin, annelerin ve çocukların cezaevleri trajedileri devam ediyordu.

***

Bütün bu haksızlık ve hukuksuzluk sorunlarının altında, bir yamalı bohça haline getirilmiş olan bu “Ucube Anayasa” ve ona dayalı olarak yargı bağımsızlığını da yok etmiş olan ve başarısızlığı artık ayyuka çıkmış olan bu “Ucube Şahsım Devleti” rejimi yatıyor.

“Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” rejimini yeniden işletecek bir Parlamenter Demokrasi’yi ve bunun önkoşulu olan bağımsız yargıyı yeniden kuracak olan “Demokrasi İttifakı”:

Kaç partiden oluşursa oluşsun, kim içeriden kim dışarıdan destek verirse versin, küçük hesapları bir kenara bırakmalı, ülkeyi bu iktidardan kurtarmalıdır.

Bu açıdan CHP’nin dünkü Maltepe mitinginin mesajı çok önemlidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları