Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İktidar umudunu Kılıçdaroğlu’nun yıpratılmasına bağlamış görünüyor
Erdoğan/AKP iktidarı seçim konusunda tam bir çıkmazın içinde:
Birinci olarak Cumhur İttifakı hâlâ Cumhurbaşkanı adayını açıklayamadı.
Ama sürekli olarak “Millet İttifakı adayını açıklasın” diyor.
Cumhur İttifakı’nın adayı konusunda dedikodular çeşitli:
Kimileri, “Erdoğan kaybedeceği seçime girmez. Kaybedeceği kesin. Aday olmayabilir” diyor.
Kimileri, “AK Parti diye bir parti yok ki, tamamen Erdoğan’ın liderliğine bağlı bir örgüt. Adayları mutlaka Erdoğan’dır” diye iddialı konuşuyor.
Kimileri, “Bahçeli adaylarının Erdoğan olduğunu açıkladı ya, daha ne istiyorsunuz?” diyor.
Kimileri, “Erdoğan’ın üçüncü kez Cumhurbaşkanlığına adaylığı, kendi yaptıkları Anayasa’ya bile aykırı. Aday olursa, Anayasa’ya aykırı olur. İptal edilme olasılığı var” diyor.
Ayrıca kimileri de sağlık sorunlarını ileri sürerek Erdoğan’ın aday olmayabileceğini ileri sürüyor.
Ben şahsen, Erdoğan’ın bütün yasal ve anayasal engellere karşın aday olacağını, üstelik, haksız ve hukuksuz bir biçimde de olsa, tarafsızlığını filan hiç düşünmeden, Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin tümünü, bu seçimlerde de sonuçların meşruiyetini sakatlamak pahasına, çatır çatır kullanacağını düşünüyorum.
Bence muhalefet şimdiden, Cumhurbaşkanının yetkilerini kötüye kullanmasına karşı önlemlerini almaya başlamalıdır.
***
Cumhur İttifakı’nın ikinci çıkmazı seçimlerin tarihi konusunda görünüyor:
Başta ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı olmak kaydıyla, ülke, her konuda tam bir çıkmaz içinde.
Üstelik, durumun düzeleceğine ilişkin hiçbir işaret de yok.
Bu konuda üç seçenek var:
Birincisi, durum daha da kötüleşmeden, hemen, erken veya baskın seçimlere gitmek.
İkincisi, hemen ve baskın seçimler de yapılsa, kazanma olasılığı yok. Dolayısıyla, seçimleri normal tarihinde yapalım, o zamana kadar da yandaşlarımıza biraz daha kaynak aktarırız anlayışına dayalı olan karar.
Üçüncüsü, Demokrasiye, Hukuk Devleti’ne ülkenin Çok Partili Rejim Geleneklerine bütünüyle aykırı bir olasılık:
Herhangi bir bahaneyle (uydur uydur söyle; savaş, pahalılık, pandemi, vs.) seçimi ertelemek.
Bu yazıda bu olasılıkları da irdelemek niyetinde değilim.
Bu yazıdaki amacım, kendi başarısızlıklarından dolayı yenilecek olan bu iktidarın, yanlış politikalarını değiştirmek yerine, Millet İttifakı’nı çatlatmaya ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olacağı belli olan Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya yönelik çabalarının boşunalığına işaret etmek.
***
İktidar, Millet İttifakı’nı, Demokrasi Cephesi’ni ve Kılıçdaroğlu’nu yıpratmak için şu yöntemleri kullanıyor:
1) Aşırı dinci ve aşırı milliyetçi eylem ve söylemlerle, ırk, milliyet, din ve mezhep kimliklerini, nefret söylemlerini pompalıyor.
2) Pompaladığı kimlik siyasetleri üzerinden sürekli olarak Atatürk’e ve Laikliğe saldırarak CHP’yi yeterince Atatürkçü ve laik olmamakla ya da tam tersine, “Jokoben” gibi, “Laikçi” gibi abuk sabuk sıfatlarla suçlayabileceği bir mindere çekmeye çalışıyor.
3) Altılı İttifak’ın bence fazla bile ayrıntılı olan bildirisini yok sayıyor. İttifak’ı sanki hiçbir şey yapmayacaklarmış, hiçbir hazırlıkları yokmuş gibi suçluyor.
4) Kılıçdaroğlu’nu yıpratmak için,
a) Yeterince sert ve kararlı olmadığını, beceriksiz olduğunu vurguluyor.
b) Sürekli olarak, başka isimleri gündeme getirerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığını zayıflatmaya çalışıyor.
c) CHP ile öteki beş sağ kökenli parti arasındaki farklılıkları kaşıyor.
***
Peki bu çabalar niçin boştur?
1) Çünkü “Altılı Millet İttifakı” bir gecede oluşmamış, Kılıçdaroğlu’nun yıllarca süren çabaları ile inşa edilmiştir.
2) Bu İttifak’ın ve Demokrasi Cephesi’nin başarısı 2019 yerel seçimlerinde, özellikle de İstanbul ve Ankara’da kanıtlanmıştır.
3) Bu seçim ve seçimden sonra yapılacaklar programı, Demokrasi üzerine dayalıdır.
Kılıçdaroğlu’na yöneltilen bütün uzlaşmacılık ve yumuşaklık eleştirileri, bu yeni dönemde yeniden kurulacak olan “Güçlendirilmiş Parlamenter Rejim”de, icrai yetkileri sınırlandırılmış olan Cumhurbaşkanlığı makamına uygun bir politikacı olduğuna işaret etmektedir.
Bir başka deyişle, bugüne kadar Kılıçdaroğlu’na yöneltilen “uzlaşmacılık”, “yumuşaklık” gibi eleştiriler, bugünden sonra onun avantajları haline gelmiştir.
***
Kılıçdaroğlu ve Erdoğan konusunda son bir not, partilerin ve liderlerin yükseliş ya da düşüş trendlerinde olmaları açısından belirtilmelidir:
Kılıçdaroğlu yükselen trendin lideridir. Ne saldırı yapılırsa yapılsın, hepsi, kazanç hanesine kaydedilecektir.
Erdoğan düşüş trendindeki liderdir. Ne yaparsa yapsın, hepsi zarar hanesine yazılacaktır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!