Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Hukuk literatürü’ için notlar

13 Şubat 2022 Pazar

Önce İsmail Saymaz’ın, “halktv.com.tr” sitesindeki köşesinde, Erzurum Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu’nda tecavüze uğrayan çocuklar ve müdüre verilen yetersiz ceza hakkındaki yazısını okuduk:

Müdür N.K’ye, ‘görev mahallindeki usul ve esasları yerine getirmediği’ için sekizde bir oranında aylıktan kesme cezası verildi.

İki çocuğun tecavüze uğramasına, beşinin istismar edilmesine ve hepsinin de sopadan geçirilmesine mahal vermenin bedeli şuymuş:

Maaşın sekizde biri!

Altı çalışan görevlerine iade edildi.

Oysa bir vaiz, din hizmetleri uzmanı ve imam-hatibin de aralarında olduğu çalışanlar H.K’nin kaçak şekilde kaldığını biliyordu. Bilhassa üçü suçluydu

***

Arkadan Sedef Kabaş’a, savcının toplam 11 yıl 8 aya kadar ceza istediği haberi geldi; “tele1.com.tr” sitesindeki haber şöyleydi:

Hazırlanan iddianamede Gazeteci Sedef Kabaş hakkında zincirleme şekilde ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan 7 yıla kadar hapis talep edilirken, bakanlar Süleyman Soylu ve Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle de ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan toplam 4 yıl 8 aya kadar hapsi istendi.

Gazeteci Sedef Kabaş, TELE1’de katıldığı televizyon programında yaptığı konuşmada bir ‘Çerkez Atasözü’ne atıfta bulunmuş, bunun üzerine 21 Ocak gecesi evinden gözaltına alınarak ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla tutuklanmıştı.

Kabaş hakkında hazırlanan iddianamede, zincirleme şekilde ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan 7 yıla kadar hapis talep edildi.

BAKANLARA HAKARETTEN AYRI CEZA

Kabaş’a, bakanlar Süleyman Soylu ve Adil Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle de ‘Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret’ suçundan toplam 4 yıl 8 aya kadar hapsi istendi.

***

Bu sırada “Kadın Bianet”in “Erkeklerin cinayetleri ve şiddetleri” hakkındaki haberi geldi.

Erkekler, Ocak’ta en az 23 kadını ve üç çocuğu öldürdü.

Üç kadına tecavüz etti.

Erkekler, en az 57 kadına şiddet uyguladı, en az 27 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, en az sekiz kadını taciz etti, 24 kadını da seks işçiliğine zorladı.

***

Daha önce, 28 Şubat davasında, (olmayan askeri darbe sanki yapılmış gibi) hapse mahkûm edilmiş olan komutanlardan bir kısmının eşleri adına Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan tarafından medyaya gönderilen bir mektup gelmişti.

Mektupta, milletvekillerine ve bazı parti genel başkanlarına bir mektup ve bir kitap yollandığı belirtilerek söyle deniyordu:

Bizi bu davranışa iten en önemli faktör; hukuksuz, usulsüz ve sahte belgelere dayandırılarak hazırlanan bir iddianameyle eşlerimizin/babalarımızın cezalandırılması karşısında, olayı neredeyse hiçbir tepki göstermeden kabullenen siyasilerimizin dikkatlerini çekmektir.

Ayrıca aralarında ‘parti genel başkanı’ seviyesinde siyasetçilerin de bulunduğu bir kısım siyaset insanımızın çeşitli televizyon kanallarında 28 Şubat’ı bir ‘askeri darbe’ gibi anlatan ya da ima eden söylemlerinden de duyduğumuz rahatsızlığa binaen, Emekli Albay Alican TÜRK’ün BİTMEYEN SÖMÜRÜ-28 ŞUBAT (Yalanlar-Gerçekler-Belgeler) isimli kitabını da kendilerine sunarak o sürece ilişkin gerçekleri artık belgeleriyle görmelerini/öğrenmelerini istedik...

...Sizlerden; yıllardır tek yanlı propagandalarla gerçekleri saptırarak milletin beynini yıkayan çevrelere karşı gerçeklerin, doğruların ve aynı zamanda hakkın, hukukun ve adaletin yanında yer almanızı diliyor, toplumun bilgilendirilmesi ve aydınlatılması konusunda üzerinize düşen kamu görevini layıkıyla yapmanızı bekliyoruz.

***

Bütün bunlar olurken, 24 Ocak-31 Ocak tarihleri arasındaki Adalet ve Demokrasi Haftası dolayısıyla Atatürkçü Düşünce Derneği bir bildiri yayımladı:

Unutmayacağız! Umutsuz Olmayacağız! Laik Demokratik Cumhuriyetimizi İlelebet Yaşatacağız!” başlığıyla yayımlanan bildiride Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy başta olmak kaydıyla, “Demokrasi Şehitlerimiz” anılıyordu:

“...Türk halkı, değerli aydınlarını yok eden bu cinayetleri ve öldürülen kahramanlarını hiç unutmayacak, bu terör ortamı karşısında asla umutsuzluğa kapılmayacak ve BİR GÜN MUTLAKA ama mutlaka bu cinayetlerin hesabını soracaktır...”

***

Bu arada (1) “Fellini’nin gemisi gidiyordu”:

Hem haksız yere dört duvar arasına konulanların çileleri hem medya mensuplarına açılan davalar hem RTÜK ve BİK cezaları hem de Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye yaptırım uygulama süreci devam ediyordu...

Çağlar, yıllar, ülkeler birbirine karışmıştı ve (2) “Okyanusya ile Avrasya arasındaki savaşta”, (3) “Garp cephesinde (henüz) yeni bir şey yoktu”:

Çünkü (4) “Büyük birader (hâlâ) sevecen ve nefret dolu bakışlarıyla hepimizi gözlüyordu!”

Ama (5) “Romancının aşağıladığı heykel” Samsun’da direniyordu:

Çünkü O, direniş gücünü, tarihten, vicdanlardan, haklılıktan, insanlıktan alıyordu ve mutlaka kazanacaktı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları