Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Demokratik milliyetçilik bir hayal mi?

27 Haziran 2023 Salı

Siyasal, toplumsal, ekonomik, psikolojik bütün koşulların uygun olmasına ve bütün araştırmaların da tersini göstermesine rağmen...

CHP ile sağ partilerin kurduğu “Millet İttifakı” ve onu Demokratik Rejim uğruna dışarıdan destekleyen HDP’nin de katılmasıyla oluşan “Demokrasi Cephesi”:

Ülkenin bütün kaynaklarını tüketen, Türk Lirası’nı perişan eden, Hukuk Devleti’ni yıkan, Adaleti yok eden, çağdaş eğitimi çağ gerisi müfredata ve uygulamalara kurban eden, çocuklarımızın geleceğini karartan, enflasyon canavarı ile halkı geçim sıkıntısına mahkûm eden, toplumsal kesimleri birbirine düşman eden, ayrıca bütün bunlara ilave olarak kendisinden yana olanlar ve olmayanlar olarak toplumu yeni bir çizgide daha ikiye bölen, otoriter iktidara...

2023 Seçimlerini kaybetti...

Ve dağıldı!

Bu kaybedişin ve dağılışın nedenlerini şöyle sıralamak olanaklı:

1) Halkın yarıya yakın bir bölümü iktidarı destekledi, “Millet İttifakı” ve “Demokrasi Cephesi” ezici bir çoğunluğa ulaşamadı.

a) Çünkü toplumda muhafazakâr kesim hâlâ güçlü.

b) Çünkü iktidar yirmi bir yılda, ideolojik ve ekonomik olarak kendi seçmenini yarattı.

c) Din siyasete alet edildi, camiler miting alanı gibi kullanıldı.

2) Suriye’den ve Pakistan, Afganistan gibi ülkelerden, ithal seçmen kullanıldı:

Bu seçmenlerin sayısı seçmen listelerinden de anlaşılamıyor, çünkü ev sahibi olup Türk vatandaşlığını aldıktan sonra, bir dilekçe ile isimleri değiştiriliyor.

Ümit Özdağ’ın iddiasına göre bu seçmenlerin sayısı bir milyon dolayında.

3) Muhalefet, bir partiye karşı değil, bir ittifaka karşı da değil, doğrudan doğruya Devlet’e karşı mücadele etti:

Çünkü Erdoğan/AKP iktidarı, “Lider eşittir Parti; Parti eşittir Devlet” anlayışı ile “Şahsım Devleti”ni kurmuştu.

Bütün görünür devlet kurumları, Valiler, Kaymakamlar ve başka görevliler, iktidara çalıştılar.

Derin Devlet de iktidardan yanaydı.

2014 CB adayı Selahattin Demirtaş ve seçilmiş HDP’li belediye başkanları hapisteydiler.

Ayrıca İmamoğlu da “Siyaset yasağı” tehdidi altındaydı.

4) Seçim ne adildi ne de şeffaf. Ne seçmen listeleri ne de sandıklar tam denetlenebildi.

5) Propaganda dönemi tam anlamıyla bir eşitsizlik skandalıydı.

Sadece TRT ve AA değil, özel kesimdeki bütün gazete, radyo ve televizyonların yüzde 90’ından fazlası iktidar propagandası yaptı, muhalefete hiç denecek kadar az yer verdi.

Ayrıca iktidar muhalefeti terörle suçlayarak yalan propaganda yaptı; medyanın yandaşlığından dolayı bunun yalan olduğu seçmene duyurulamadı.

6) “Demokrasi Cephesi” Demokrasi, Hukuk Devleti, Adalet gibi soyut kavramları vurgularken iktidar, milliyetçilik ve dincilik üzerinden terör tehdidi propagandası yaptı.

7) Millet İttifakı kendi içinde anlaşamadı ve uzlaşamadı.

Seçmene birlik ve bütünlük mesajı veremedi.

CHP seçmeni CHP’yi, sağ seçmen sağcı partileri, her iki taraf da karşı taraftaki liderleri bu ittifaktaki eylem ve söylemlerinden dolayı eleştirdi.

8) CHP Genel Başkanı olduğu için muhalefetin ortak adayı olacağı belli olan Kılıçdaroğlu, aday olmadan önce de aday olduktan sonra da ortakları tarafından sürekli eleştirildi ve önü kesildi.

VE DEĞERLİ OKURLARIM, BÜTÜN BU NEDENLERLE BİRLİKTE:

9) İktidarın dinci ve azgın milliyetçi politikası ve uygulamaları, muhalif görünen sağcı partileri ve HDP’yi de etkiledi; Türk ve Kürt milliyetçiliği, kimlik siyasetini Demokratik Parlamenter Rejim savunuculuğunun önüne geçirdi.

***

Seçimden hemen sonra yazdığım yazılardan biri “NE YAPMAMALI” başlıklıydı ve şöyle bitiyordu:

Unutulmamalıdır ki Türk Milliyetçiliği Atatürkçü niteliğinden ve Demokratik özelliğinden saptığı zaman, Kürt Milliyetçiliğinin ayrılıkçı çizgiye kayması ve her iki milliyetçiliğin de Demokratik Rejimi tehdit etmesi gündeme gelmektedir.

Özetle, ülkemizde Demokratik Rejim yeniden inşa edilirken mukaddes kimliklerin siyasette istismarı önlenmeli, “kimlik siyaseti” yapılmamalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları