Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Atatürkçülük ve sosyal demokrasi CHP’de resmen de birleşiyor-15

01 Eylül 2022 Perşembe

Evet bu konudaki son yazımda sıra, kökeni “Sosyal Demokrasi Partisi” ve “Halkçı Parti”ye dayanan ve adı doğrudan “Sosyaldemokrat” olan bir Parti ile, 1980 askeri darbesinin kapattığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin birleşmesine geldi.

Aslında bu birleşme İsmet İnönü ile 1960’tan sonra başlayan “Ortanın Solu” hareketinin bir anlamda doğal sonucuydu.

***

Siyasal yasaklar kaldırılınca, Deniz Baykal “Sosyaldemokrat Halkçı Parti” SHP’den, 1987 yılında milletvekili seçildi ve partinin genel sekreteri oldu.

Baykal, 1990’da genel sekreterlikten istifa ederek Erdal İnönü’ye karşı bitmez tükenmez bir kurultaylar dizisi başlattı ve hem sürekli olarak yenildi hem de partiyi zayıflattı.

Bu arada SHP, Haziran 1989’da Sosyalist Enternasyonal’e de tam üye olmuş ve Sosyal Demokrat kimliği böylece uluslararası onay almıştı.

1980 darbesi sonrasında kapatılan partiler üzerindeki yasak kalkınca CHP de 1992’de açıldı.

***

CHP 1992’de açıldıktan sonra, demokratik solda Ecevit’in DSP’si ve SHP egemen partiler olduğundan, hemen hemen hiçbir varlık gösterememişti.

Ama CHP’nin açılması, Özal’ın ölümünden, Demirel’in Cumhurbaşkanlığından ve Erdal İnönü’nün siyaseti bırakmasından sonra, Murat Karayalçın’ın Genel Başkan olduğu SHP ile Baykal’ın Genel Başkan olduğu CHP’nin birleşmesini gündeme getirmişti.

İşte tam bu noktada herkesin kararını beklediği Erdal İnönü, tarihsel olarak doğru olduğunu düşündüğü için, birleşmenin CHP adı altında olmasını destekledi.

Bence de tarihsel olarak bu karar, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin yaşaması ve devamı açısından doğru bir tavrı belirtiyordu.

Fakat birleşme sürecinde, Baykal’ın hizipçiliği yeniden devreye girdi, güçlü ve büyük parti olan SHP ile küçülmüş ve güçsüz kalmış bir parti olan CHP arasındaki “birleşme-yönetim-genel başkanlık” kavgaları birleşmeyi hem geciktirdi hem de yörüngesinden saptırdı.

Araya çeşitli uzlaşma çabaları, Hikmet Çetin’in geçici genel başkanlığı gibi arayışlar da girdi ama sonunda Baykal hizbi, SHP-CHP birleşmesiyle yeniden güçlenen CHP’ye egemen oldu.

Ondan sonrası ise acıklı bir öyküdür:

Baykal’ın hizipci yönetimi yüzünden CHP çok yıprandı, küçüldü, Meclis dışında bile kaldı.

(Çirkin skandallar konumuzun dışındadır.)

Sonunda başarısız olan parti yönetimi değişti ve Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan oldu.

***

Böylece, CHP içinde ve dışında, Atatürkçülük ile Sosyal Demokrasi arasındaki gereksiz ve yapay bir kavganın anlamsızlığı ve CHP’nin kimliği üzerine yazdığım yazıların sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Sevgili okurlarım, siz ne dışardan gazel okuyan, teorik ve kuramsal fildişi kulelerinden yaşanan gerçeklere aykırı ahkâmlar kesenlere ne de içerden ideoloji veya sandalye kavgası yapanlara kulak asın:

Her iki grup da CHP’nin hem Atatürkçü hem de Sosyal Demokrat kimliğini ne reddedebilir ne de partiyi sadece kendi ideolojisinin tekeline alabilir.

Çünkü her iki kimlik de hem ulusal ve uluslararası tarihsel gerçeklere dayanmaktadır hem de genel seçmen kitlesindeki siyasal (reel politik) birikimleri yansıtmaktadır.

***

Eminim ki kendilerini birbirlerinden farklı ideolojilere sahip olarak tanımlasalar da bütün Demokratlar, (yani hem Atatürkçüler hem Sosyal Demokratlar hem de bu iki grubun dışında kalanlar, örneğin gerçek Sosyalistler ve gerçek Liberaller) önümüzdeki seçimlerde Türkiye’nin üzerindeki kara bulutları dağıtmak için sandığa gidecekler ve bütün kışkırtmalara ve saptırmalara rağmen, oylarını Demokrasi’den yana kullanacaklardır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları