Deniz Yıldırım

Türkiye Cumhuriyeti İttifakı

08 Mayıs 2019 Çarşamba

Öyle bir karar ki, evlere şenlik. Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul kararından söz ediyorum elbette. Kamu görevlisi olmayan kişilerden oluşturulmuş sandık kurulları varmış, bu kurullar seçim sonuçlarına etki edebilirmiş. Yeni fark etmişler. Ama aynı kurulun sandığında belediye meclisi, ilçe belediye başkanı ya da muhtar seçimine etki etmemiş bu yöntem; sadece büyükşehir belediye başkanlığı seçimine “müessir”miş. Kılıf deseniz kılıf değil, hukuk deseniz hukuk değil.
Kararı YSK Başkanı ya da üyeler değil, AKP temsilcisi açıklıyor. Kameraların karşısına AKP temsilcisi çıkıyor. YSK üyeleri aslında ne yaptıklarının bilincinde ve kararlarının arkasında duramayacaklarından kısa bir yazılı açıklama yapıyorlar sadece. Mantıklı, birbirimizi kandırmaya gerek yok: Karar bir yargı kararı değil, saray rejimi kararı çünkü.
Karar bir saray rejimi kararıysa, bu karar karşısında alınacak tutum da geniş kesimleri, partileri kapsayan, halkı en doğru şekilde kuşatan bir yönteme dayanmalıdır. Böylece 31 Mart gecesi ortaya çıkan partiler ve tabanlar arası kucaklaşma, yakınlaşma zemini korunur; dağıtılmadan genişletilir. Bunun zemini var.
Nitekim YSK kararının ardından kısa bir süre hâkim gelen kızgınlığın yerini Ekrem İmamoğlu’nun gece yarısı halkın karşısına çıkarak yaptığı coşkulu konuşmayla yeniden umuda ve kararlılığa bıraktığını gördük. Bu da önemlidir. Siyasetleri topluma sundukları duygu biçimine göre düşünmek gerek. Bugün muhalefet umudu ve dinamizmi; iktidarsa öfkeyi ve yorgunluğu temsil ediyor. YSK kararı bunu değiştiremedi. Ve muhalefet, kazandığı seçim elinden alınan mağdur; iktidarsa devlet olmanın imkânlarıyla seçim yenileten mağrur konumunda. Roller de değişmiştir. İktidarın siyasette demokratik oyun kurma kapasitesinin aşındığını gösteriyor her gelişme. Bu da demokrasi dışı güç gösterilerinden medet ummalarının gerekçesidir.

İkinci tur
Görünen o ki İstanbul tekrar seçimi, artık bir İstanbul seçimi değildir. Şunu söyleyebiliriz: 23 Haziran’da ilk kez bir cumhurbaşkanlığı seçiminin iki adaylı ikinci tur provasına çıkacağız. Açık şekilde yeni siyasal tablo buna işaret ediyor. 31 Mart’ta seçime katılan AKP ve CHP dışındaki hemen tüm parti adaylarının ve bağımsızların İmamoğlu lehine çekilme açıklaması yapmaya başlaması bunun göstergesi. AKP, her hamlesiyle karşısındaki muhalefet cephesini büyütüyor, çeşitlendiriyor ve ortak/asgari bir hedef etrafında genişletiyor. Bu kez kazanan, yüzde 50’nin üstü destekle kazanacak.
Açık ki tarihsel şartlar Cumhuriyet Halk Partisi’ni her partiyi, görüşü, yurttaşı ortak demokratik hedefler etrafında birleştiren bir çatıya, “Kurucu Meclis” görüntüsüne taşıyor. Bu tarihsel ittifaka, TC tabelalarını indirip saray tabelası asanlardan farklı olarak, Türkiye Cumhuriyeti İttifakı diyebiliriz.
Türkiye, Türk ve Kürtle, Alevi ve Sünniyle ortak vatanımızdır. Bugün Cumhuriyet’te buluşmak ise, memleketin 100 yıl sonra idaresini yeniden Saray’a kaydıranların otoriterliğine karşı, Meclis’i, halk egemenliğini, demokratik bir düzenin inşasını, adaleti ve ekmeğimizi savunmak; her türlü faşizme, şiddete ve teröre karşı çıkmaktır. Ortak programımız budur.
Bu ortaklaşmaya ve programa dayanacak Türkiye Cumhuriyeti İttifakı’nın İstanbul’daki ikinci sınavdan güçlenerek çıkması, çok yakın zamanda Türkiye’nin geleceğine de damga vuracak, iktidar koalisyonunu ise iyice sarsacaktır.
Ancak bu yol pürüzsüz değil. İktidar koalisyonu, bu iptal kararının öncesinde yolları adım adım döşedi. Karar, göstere göstere geldi. Muhalefetin terör destekçisi gibi yansıtılması, Çubuk provokasyonu karşısındaki sessizlik türü örnekler; iktidarın 1 Kasım 2015 seçimlerinde olduğu gibi, yeniden kazanmayı garanti ettirecek ve seçmeni bıktırarak mecbur edecek kimi planlarının olduğunu göstermekte. Aynı zamanda İstanbul’da seçimin kilidini kırmak için Kürt seçmenin oylarına dönük hamle hazırlığında oldukları da, Öcalan’ın açıklamasının YSK kararı öncesine denk getirilmesinden anlaşılabiliyor. Ama şartlar 2015 şartları değil, seçmen de kukla değil.
Evet, “her şey güzel olacak” ama hiçbir şey kendiliğinden ve kolayca olmayacak. Çok yüklenecekler. Çalışma, çaldırmama, kararlılıkla birliği güçlendirme zamanı. Unutmayın: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları