Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Trump’sız Trumpizm
Amerikan seçimleri ülkemizde bu sefer daha fazla ilgi çekti. Galiba çoğu kişi Trump’ın yenilgisinde bir siyaset tarzının yenilmesinin olanaklarını görüyor, umuyor. Oysa koşullar farklı; Trump’ın siyaset tarzı benzese de Türkiye’deki gibi bir rejim inşa etme sürecinde daha yolun başında, başaramayacağı da ortada. İlginçtir; ABD müesses nizamı, Türkiye’de izin verdiği, önünü açtığı otoriter rejim dönüşümünün kendi topraklarında gerçekleşmesine direniyor şimdi.
Müesses nizam, Amerikan emperyal devlet aklının taktik ve stratejik hedefleriyle uyumlu bir siyaset arzuluyor. Trump, sermaye sınıfından olmakla birlikte, Amerikan hegemonyasına dair taktik araç ve hedeflerde kurulu düzen siyasetinden ayrışıyor. Bu ayrışmada, yönetici sınıflar içinde destekçi unsur bulamayan hareketler, kendilerini bu sınıfların dışındaki “halk”ın, “sıradan insan”ın temsilcisi konumuna yerleştiriyorlar. Popülizm de burada devreye giriyor. Bir yanda “seçimi çalmak isteyenler” var; diğer yanda “sıradan bir halk adamı” gibi davranan, yaptığı iyi işleri “siyasetçi olmaması” nedeniyle başarabilen bir “lider”. Trump, düzen siyasetinin alışıldık davranış tarzını kırdığı, ekonomik milliyetçiliği öne çıkardığı ve Amerikan rüyasını yeniden canlandırma yolunda bir ümit vaat ettiği ölçüde son seçimi kazanmıştı. Bugün seçimi kaybetse bile, gücünden büyük oranda bir kayıp yaşamaması ve “seçimi çaldılar” anlatısı sayesinde kendisiyle “müesses nizam” arasındaki politik zıtlığa vurgu yaparak stratejisini sürdürmesi, gerçekten de “Trumpizm”in kalıcı olabileceğine işaret ediyor.
Sloven düşünür Zizek, bir kitabında, bittiği düşünülen bir olgunun ya da gittiği düşünülen bir liderin mesajının, ardılı tarafından yumuşatılması ve destekçi olmayan diğer kitlelere doğru genişletilmesi sayesinde bir “izm” haline gelebildiğini söyler. Örneğin Thatcher, İngiltere’de neoliberalizmi sert bir yumrukla yerleştirmiştir; ama İşçi Partisi lideri Blair’in yumuşatılmış neoliberalizmi sayesinde bu proje çok daha hegemonik hale gelmiş; Thatcherizm işte o zaman zafer kazanmıştır.
Trumpizm mi?
Amerika’da da bu yolla mı olur? Bir yanıyla evet, bir yanıyla hayır. Amerikan seçimlerinde Trump karşıtı blok, Trump’ın ekonomik milliyetçilik ve popülizm stratejisine doğrudan meyletmedi. Rakibe benzemenin rakibi güçlendireceğini bilerek elbette. Bu ortamda Biden etrafında inşa edilen muhalif projenin içeriksizliği, seçmenin sadece Trump karşıtlığı üzerinden seferber edilmesine dayalı dar bir programla bütünleşti. Bunun ne denli riskli olduğu, anketlerde açık ara kazanıyor gösterilen Biden’in Trump karşısında zorlanmasından anlaşılıyor. Covid-19 süreci yaşanmasaydı, büyük olasılıkla Trump seçimi rahatlıkla kazanacaktı.
Demokrat Biden, “Trumpizm”e kaymasa da “Trumpizm”in zeminini güçlendirmeyi sürdürebilir. Nasıl mı? Demokratlar, son iki seçimdir Trump’ın karşısına önce H. Clinton ve sonra da Biden ile çıktı. Amerikan devlet/siyaset koridorlarından, bakanlık ya da başkan yardımcılığı görevlerinden gelmeyen Trump’ın, karşısındakileri “müesses nizam”ın temsilcisi gibi yansıtabilmesinde rakiplerinin bu özelliklerinin payı büyüktü. Ama asıl mesele, Demokratların (kimi Cumhuriyetçileri de kapsayarak genel olarak müesses nizamın) Trump’ın kazanması pahasına, Demokrat aday adayı Bernie Sanders’ın önünü kesmek için gösterdikleri çabada saklı. Sanders, demokratik sosyalizm olarak görülen, daha halkçı bir ekonomi politikası öneriyordu ve son seçimde Trump karşısında aday olması kesinleşmek üzereyken müesses nizam onun karşısında birleşip Biden’ı aday seçtirdi.
Özetle Biden’ın adaylığı, önce Sanders’ın temsil ettiği sol çizgiye karşı şekillendi, sonra da Trump’ın sağ popülist çizgisine karşı. Biden, bu ruhsuz zeminin, siyasetsizleştirilmiş merkezin temsilcisi.
İşte tam da bu “merkez” çizgi, “Trumpizm”in Trump seçilemese bile zemininin güçlenmesini sağlayabilir. Zira Trump popülizmi, Amerikan orta sınıflarıyla işçi sınıfı ve kır yoksulları arasında “milliyetçilik ve otoriterlik” ekseninde yeni bir bağ kurma potansiyeline sahip ve tam da bu, “merkezdeki siyasetsizlik” karşısında bir başka yol ümidi sunuyor.
Peki, dünyada yükselen yeni otoriter dalgayı göğüslemede Sanders tarzı anti-neoliberal ekonomi programı ya da Biden tipi siyasetsiz siyaset taktiği yeterli olur mu? Çarşamba günü bize bakarak devam.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!