Deniz Yıldırım

65 yaş ve üstü

30 Eylül 2020 Çarşamba

Her şeyi sayılarla ölçmeyi seviyoruz. Hayatımız bu sayıların, oranların etkisi altında. Peynire gelen zam, dövizdeki artış, işsizlik verileri... Milyonlarca gencin kaderini, birkaç saat içinde kaç soruya doğru yanıt verebildiği belirliyor bir de. Her şey sayıların izinde.

Şimdi Covid-19’la mücadele sürecinde sıklıkla gördüğümüz üzere, “65 yaş ve üstü” ölçüsü var mesela. 64 yaşındaki birey dışarı çıkabiliyor, 65 yaşındaki çıkamıyor. Hayatı yine sayılara, kronolojik zamana ve onun sınırlarına göre belirliyoruz. Doğru değil.

İleri yaşlı yurttaşlarımız, haydi iktidarın koyduğu sınıra göre 65 yaş ve üstü bireyler diyelim, mart ayıyla başlayan önlemler sürecinden en olumsuz etkilenenler arasında. Çocuklar ve gençler eğitim sürecinden kopuşla; ileri yaşlı insanlarımız ise sosyal yaşamdan kopuşla bu sürecin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı. 65 yaş üstü yurttaşlarımız haftalarca sokağa çıkma yasağına maruz bırakıldı; haftanın bir günü belirli saatlerde dışarı çıkabilmelerine izin vermek bile epey geç geldi yönetenlerin aklına.

Şimdi yeniden zor bir sürece giriyoruz. Sonbahar geldi, hastalık mevsimi. En çok da solunum yollarını etkileyen mevsimsel hastalıkların zamanı. Haliyle en çok korkulan olasılık, bu hastalıkların Covid-19 ile birleşmesi. Durum böyle olunca ve ekonomik tablo nedeniyle iktidar tam kapatma tedbirleri alamayınca, fatura yine maddi üretim sürecinin dışında kalan çocuklara, gençlere ve ileri yaşlı yurttaşlara kesilecek. Oysa ileri yaşlı yurttaşlarımız için bu durum katlanılır değil.

Sosyallikten kopuş ve riskleri

Birkaç haftadır parkta, sokakta ve hastanelerde ileri yaşlı yurttaşlarımızla sohbet etme şansı buldum. Kapatma döneminde sokağa çıkamadıkları, yeterince hareket edemedikleri için çoğu kalp ve damar rahatsızlıklarının arttığından şikâyetçi. Oysa hareket etmeleri gerekiyor, “sizi kapatalım, virüsü kapmayın, böylece yoğun bakımlar dolmasın” mantığıyla ileri yaşlı yurttaşlarımıza gerçekten iyilik mi yapılıyor? Sağlık bütünseldir; sadece virüsten koruyacağım mantığıyla hareket edip diğer rahatsızlıkları dikkate almamak hatalı. Bu politika değişmeli. İktidarın yanlışlarının, bütüncül tedbir alamamasının, virüsün yaygınlık kazanmasının önüne ekonomik nedenlerle tam geçememesinin faturasını niye “65 yaş ve üstü” yurttaşlar ödüyor? Bu tedbir gerçekte kim için? Yaşlılarımızın emekçi çocuğu işe gidiyor, torunu birinci sınıfta ve okula gidiyor; ikisi de akşam eve, büyüklerin yanına geliyor. Tedbir elbette alınsın, ancak bütün toplumu kapsasın.

Diğer yandan konu sadece fiziksel sağlıkla da ilgili değil. Sosyolojik yaşlanma teorileri, yaşlıların rol kaybıyla, işlevsellik hissinden uzaklaşmayla ve sosyal etkileşim/iletişim olanaklarından mahrumiyetle birlikte önemli ölçüde hayattan çekilmeye başladıklarını, hayata tutunmayı sağlayan bağlarının bu ortamda zayıfladığını yıllardır ortaya koyuyor. Covid-19’la mücadele kapsamında alınan tedbirlerin, bu boyutu yeterince değerlendirdiğinden de emin değilim. 65 yaş üstü yurttaşlarımızın hayata tutunmasını sağlayan sosyal bağları da koparmış oluyoruz. Bu oldukça yaşamsal bir sorun.

Kaldı ki konu ekonomik boyut da taşıyor. Bugün Türkiye’de birçok ileri yaşlı yurttaş, ya güvenceden yoksun olduğu ya da emekli maaşı yetmediği için çalışmak zorunda. Bu insanlar sokağa çıkamıyorsa, sosyal ve ekonomik koşullarının iyileştirilmesi, emekli aylıklarının insanca bir düzeye getirilmesi gerekiyor.

Gerçi siz de haklısınız. Türkiye zıtlıklar ülkesi. Ülkeyi yönetenlerin, siyaset yapan liderlerin neredeyse tamamı 65 yaş üstünde; onlar için geçerli olmayan tedbirlerse diğer yurttaşlar için geçerli. Önce bu ayrıcalıklı olma halinin, her alanda olduğu gibi, kaldırılması gerekiyor sanırım. 65 yaş üstü siyasetçiler, en az, 65 yaş üstü yurttaşların halini düşünüyor çünkü.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları