Çiğdem Toker

Seçime iki kala

22 Haziran 2018 Cuma

Seçime iki gün kaldı.
Erken seçim kararındaki söylenmeyen sebebin, bozulan ekonomi olduğunu hatırdan çıkarmayalım. Kararın seçim mevzuatında yapılan değişiklikten hemen sonra gelmesinin rastlantı olamayacağını da. Türkiye’yi 16 yıldır yöneten Erdoğan AKP’si, mevcut ortamda ekonomiyi bir buçuk yıl daha taşıma yeterlik ve kapasitesini yitirmiştir. Bu nedenle iktidar, erken seçim kararının değiştireceği atmosfer ve dinamiklerden yararlanarak ömür uzatmayı umdu.

Yakın siyasi tarihin en gizemli vakası olan Bahçeli’nin ani tutum değişikliğiyle inşa edilen Cumhur İttifakı, şimdi halktan beş yıl ile birlikte parlamento çoğunluğu üzerinden kuracağı başkanlığı istiyor. Susturulan, satın alınan, hizalanan medya ve iktidar gücüne dayanarak bütçe olanaklarının kullanılmasına rağmen seçim meydanları farklı bir dinamizme işaret ediyor.
 
‘Hobson seçimi’
24 Haziran, demokrasiye inananlar için, hak ihlallerinin sona erdirilmesi, hukuk devletine, parlamenter sisteme dönüş, eğitimin gerici karanlıktan kurtarılması bakımından önemli. Bu yaklaşım içinde kaçınılmaz olarak; yıllardır yağmalanan kamu kaynaklarındaki talanı durdurma, yolsuzlukların hukuk dairesinde tespit ve takibi de yer alıyor.
Fakat aynı 24 Haziran, ülkeleri “yurt” değil “pazar” olarak gören yabancı yatırımcılar için bambaşka bir anlam ifade ediyor.
Bloomberg’in Türkiye’yle ilgili dün yayımlanan güncel analizi, bir ülkeye “yurt” olarak bakmak ile “pazar” olarak bakmak arasındaki derin farkı gayet iyi anlatıyor.
Analiz, Türk Lirası’nın, Erdoğan hükümetlerinin ülkeyi yönettiği 15 yıl boyunca, ilk kez bir seçim öncesinde bu kadar değer kaybına uğradığı tespitiyle başlıyor.
Ardından piyasalarla aktif ilgili aktörlerin ekonomi/seçim ilişkilerine dair görüşlerini okuyoruz.
Londra’dan bir analist, yatırımcıların stratejik kararlarını almadan önce seçim sonuçlarını görmek istediğini ve seçimlerden sonra Merkez Bankası’nın rolünün mutlak kritik önem taşıdığını belirtmiş. Yatırımcılar “ekonomik reformlar” konusunda ilerlemeyi görmek istiyormuş.
Yine Londra merkezli Julian Rimmer isimli bir “trader”, Türkiye’nin “Hobson seçimi”yle karşı karşıya olduğunu söylüyor. “Hobson seçimi” bir İngiliz deyimi. Birkaç seçenek varmış gibi görünmesine karşın aslında mecburen tek bir seçenek olduğunu anlatıyor.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu Hobson seçimi şuymuş: Ya yıkıcı nitelikteki mevcut ekonomik düzenin (ki buna Erdonomics adını vermiş) devamı...
Ya da ekonominin toparlanabilmesi için, yeni hükümet ve/veya yeni başkanın düşük büyüme içeren bir “acı reçeteyi” göze alması.
Yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakışı böyle.
 
Büyük ihale ertelendi
Size bir de haberim var. Bu köşede iki kez yazdığım, Sağlık Bakanlığı’nın tıbbi görüntüleme cihazı ihalesiyle ilgili. 4 Temmuz 2018’de yapılacak olan ihale 24 Temmuz’a ertelenmiş. (İkinci tur sonrasına dair bir hesap olduğu açık.) Bu kararda Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın üç gün önce OSTİM’e yaptığı ziyaretin etkili olduğu söyleniyor. Sağlık Bakanlığı’nın Sağlıkta İşbirliği Programı (SİP) kapsamında yerli üreticiden alımı imkânsız kılan bir şartname hazırladığını yazmıştım.
İşte bu şartnameden olumsuz etkilenen bir sektör temsilcisi, Bakan Ağbal’ın karşısında almış mikrofonu eline, hastabaşı monitör cihazını ürettiğini, Sağlık Bakanlığı’nın toplu alım politikası yüzünden Türkiye’de 8 firmanın kapandığını söylemiş.
“Yerli malı belgemiz, yüzlerce referansımız var. Biz bu işe anlam veremiyoruz” demiş.
Toplantı sürerken Maliye Bakanı Ağbal ile Sağlık Bakanı Ahmet Demircan arasında bu konuda bir telefon görüşmesi olmuş.
Dolar üzerinden yapılacak bu kadar büyük bir ihaleyi, yerli üreticiye açmadan, para birimini TL’ye döndürmeden sadece 20 gün ertelemenin, kamu kaynakları açısından nasıl bir anlamı olduğunu göreceğiz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları