Barış Terkoğlu

Vaniköy’deki araziyi sahibinden dinleyin!

29 Ağustos 2024 Perşembe

Gerçek bir bilgi değil sanki. İki düşmanın birbirinin üzerine fırlatmak için yerden aldığı taş.

Televizyonu açıyorum: “Vaniköy’deki arazi.” Gazeteye bakıyorum: “Vaniköy’deki arazi.” Kanunsuz inşaat, İBB ile AKP’yi karşı karşıya getirdi.

Bir tarafta AKP medyası öte yanda İBB medyası. Biri İstanbul’daki bütün inşaatlar 2019’dan sonra yapılmış gibi anlatıyor. Öbürü 2019’dan sonra İstanbul’un toprağı ranttan kurtulmuş gibi davranıyor. Oysa dini beton imanı para olan düzen, boğazda yüzmeye devam ediyor.

Gelelim işin aslına...

Vaniköy’de arazi, aslında Malatyalı Cüre ailesinindi. Arazide hem Cürelerin mülkü hem de kiraladıkları bir başka mülk vardı. 90’lı yılların ortasında, Adnan Oktarcılar burayı kiraladı. 2018’de yapılan operasyonun ardından, Cüreler araziyi Rus Oligark Boris Borisenko’ya sattı. Borisenko’nun “basit tadilat” izniyle yeni inşaat yapması İBB ile AKP’yi karşı karşıya getirdi. Zira söz konusu alan, İBB’ye bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün sorumluluğundaydı.

Merak ettim. Acaba söz konusu arazi Oktar dosyasına girdi mi? Cevap: Evet.

Şöyle anlatayım...

BELEDİYE’NİN ‘GÖRMEDİĞİ’ İNŞAAT

Ailenin mirasçısı 1977 doğumlu torun Sinan Cüre; 12 Temmuz 2018 günü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde ifade verdi. Tam o sırada Adnan Oktar ve örgütüne operasyon yapılmıştı. Gözaltında çıkarılacakları mahkemeyi bekliyorlardı.

Kendisini tanıttıktan sonra, “Basında Adnan Oktar Suç Örgütü’nün ikamet ettiği adresin mülk sahibiyim” diye asıl konuya geldi:

“1995 ya da 1996 yılında üniversitede okurken, dedem Mustafa Avni Cüre’nin yanına anılan adrese ziyarete gittiğimde, dedeme ‘Hayırlı olsun burayı kiraya vermişsin’ dedim. O da bana Semih Selman Marangozoğlu diye birine kiraya verdiğini söyledi.”

Önce dedesi, sonra babası öldü. 2009 yılından itibaren, Vaniköy’deki arazi ve üzerindeki yapıların sahibi; mirasçılar Sinan Cüre, annesi, iki kardeşi ve amcası olmuştu. Arazinin bir bölümünde Cüre, bir yanında Oktarcıların kiraladığı ev vardı.

Gelelim meselenin bam teline.

Cüre, hem belediye hem iktidar AKP’nin elindeyken yaşanan çifte standardı polise şöyle anlatıyor:

“Ben tavuk beslemek için kendi tarafımda dört tahtadan oluşan çok küçük bir kümes yaptım. Boğaziçi İmar’dan gelen yetkililer, burası boğaz öngörünüm bölgesi olduğu için ‘Çivi dahi çakamazsınız, burayı hemen yıkın’ dediler. Biz de yıktık.”

Mal sahibi olan Cüre’nin kümesi bile yıkılırken Oktarcılar neler yaşadı? Cüre devam ediyor:

“Fakat mülkümün bir bölümünü kiraladığım Semih Selman Marangozoğlu’nun (bugün firari) yerine, kendileri tarafından, bizim tarafla onların tarafını ayırmak için, aşağıya doğru uzanan çok büyük bir paravan çekilmişti. Boğaziçi İmar yetkilileri buraya hiç müdahalede bulunmadı.

Mesele bir paravanla kalmadı. Cüre anlatıyor:

“Ayrıca bir sürü köpek kulübesi de yaptırdılar. Boğaziçi İmar yetkilileri buna da hiçbir müdahalede bulunmadı. Özellikle bizim mülkümüzün dışında kalan yerlerde bu şahıslar demirden kafesler yaptırdılar. Boğaziçi İmar yetkilileri buraya da müdahale etmedi.

Bu kadar da değil.

BEKÇİ NELER ANLATTI

Oktarcılar, sadece Cüre’nin arazisiyle kalmamış. Kamunun arazilerine de bakın ne yapmış:

“Yolun sonunda da bir otopark yaptırdılar. Burası da bizim mülkümüzün dışında kalan bir yerdir. Hatta önünü de kapıyla kapatıp resmen kendi mülkleri haline getirdiler. Bu şekilde yıllar boyu kullandılar.”

Cüre, Vaniköy’de “yöneticilerin görmediği” bir detayı da aktarıyor:

“Mülke çıkan yollara, mülkümüzün bize ait olan kısmına da görebilecek şekilde birden fazla kamera koyduklarını sonradan fark ettim.”

Kameralar, yolların dışında, Cüre’nin evindeki havuzu bile görüyordu. Bu nedenle kullanmadıklarını anlattı. Kiracısı olan Oktarcılara çekindikleri için bir şey söyleyemiyordu. Öyle ya, Oktar, kimsenin dokunmadığı bir güçtü.

Şimdi sıkı durun.

Oktar’a operasyon yapıldığı gün, şüpheyle Cüre’nin evindeki bekçi de gözaltına alındı. Önce Oktarcıların baskın yapılan malikânesine götürüldü. Durum anlaşılınca serbest bırakıldı. Cüre, bekçinin anlattıklarından sonra küçük dilini yutmuştu:

Bekçimizin anlattıkları bizi hayrete düşürdü. Çünkü en ufak bir tavuk kümesimizi gören Boğaziçi İmar Müdürlüğü, bizim karşı tarafa kiraladığımız kısmın daha da üstüne çıkarak yapılaşan ve orman kısmını da tahrip ederek oraya evler yapan şahıslara müdahale etmemesi bizi çok ciddi anlamda şaşırttı.”

Operasyon sonrası malikâneye giren Sabah gazetesi de imar suçlarına tanık oldu.

CEMAAT-İNŞAAT-SUÇ

Üstelik sadece inşaatlar değil.

Bugün onaylanan Yargıtay kararına göre, Vaniköy’deki binalarda, başta kadın ve çocuk istismarı olmak üzere sayısız suç işlendi. Ne hikmetse sadece Boğaziçi İmar değil; yargı, polis ve siyaset de 23 yıl izledi.

Kısacası İstanbul’u Erdoğan’ın yönettiği 1994-2019 aralığında Vaniköy’deki arazide inşaat-cemaat-suç vardı. Bugün ise Rus halkını soyan oligarkların imar tanımaz binaları. Birini eksik söylersek meseleyi anlattık diyemeyiz.

Vaniköy’deki ağaçların dili olsa da konuşsa. Belki de “dalımızdan yetişen meyveler, insan hikâyelerinden daha gerçek” diyecekler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sesini kaybeden masumiyet 12 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları