Barış Terkoğlu

Abdülhamit boş yapar mıydı?

07 Eylül 2023 Perşembe

Ne yazık, zaman makinesine binip tarihte yolculuk yapamıyorum. Ancak elimize kalemi aldığımızda, sadece gerçeğin hikâyesini anlatmak zorundayız.

“Boş yapma Abdülhamit” meselesinden bahsediyorum. Hani Ebrar, Abdülhamit isimli şahsa yanıt verince, İslamcılar “Sultan Abdülhamit’e mi dedin?” diye ayağa kalktı ya... Abdülhamit efsanesi üzerinden, voleybol oynayan kadınları vurdu ya... İslamcıların Abdülhamit hayali ile gerçeği arasındaki farktan bahsetmeyelim mi?

Fesli Kadir Mısıroğlu’nun, 14 Şubat 2015 tarihli sohbetini dinliyorum. Şadiye Sultan hasta, demir karyolada yatıyor. Duvarda Abdülhamit’in resmi. Babasının hayranı Mısıroğlu, saygıdan onu ziyaret etmiş. Mısıroğlu, başı açık Şadiye Sultan’a kızmış: “90 küsur yaşında, ziyaretine gittiniz, kutusunu çıkarır dudaklarına ruj sürer.” Hikâyenin sonu, Şadiye Sultan’ın Mısıroğlu’na hakaretleriyle bitiyor.

Mısıroğlu, “Kabul edelim, Abdülhamit alafranga müziğe hayrandır” diye başlıyor Abdülhamit’i anlatmaya. “Piyano dinlediği, Donizetti’yi sarayda istihdam ettiği doğrudur” diyor. Nitekim Mısıroğlu’nun ziyaret ettiği Şadiye Sultan da babasının kendisine piyano hediye ettiğini, İspanyol bale ve danslarını takip ettiğini hatırlıyor. Mısıroğlu’na göre Abdülhamit, “boş işlerle de uğraşmış”tı!

Sadece o değil. “Çıplak kadın resimleri yapıyordu”, “Kuran’a hakaret eden şairlerin şiirlerini duvara asıyordu” dediği Halife Abdülmecit için “Plajda mayoyla resmini gösterebilirim size” dediği hikâyeyi Osmanoğulları için kendince teşhis koyarak bitiriyor: “Sarayı ve hanedanı bozmuşlar!”

Mısıroğlu, kadın portreleri çizen ressam Abdülhamit’in sanat işlerini de boş görüyor!

Abdülhamit boş yapıyormuş!

İslamcı kesimin peşinden gittiği Nurettin Yıldız da Abdülhamit’ten şikâyetçiydi: “Abdülhamit ne yaptı kendisi kızıyla oturup piyano dersleri yaptılar orada. (...) Tarikat erbabı bir adamın piyanoya vakti olur mu?”

Ona göre de Abdülhamit boş yapıyordu!

İnkâr edemezler ki! Torunu Osman Ertuğrul’un televizyonda anlattığı anısı gelir onları bulur: “Dedem rom içerdi, babama söylerdi, bu yasak değil, Kuran’a bak, orada şarap diyor, şekerden yapılanın bahsi geçmiyor derdi.”

Bırakın, özel kaleminin “Namaz kılmazdı” demesini dikkate almayalım.

Bırakın, şampanya fabrikasını ona borçlu olduğumuzu söylemeyelim. Doktor Atıf Hüseyin Bey’in hatıratına göre Abdülhamit kendisini anlatsın:

“Doğrusunu isterseniz ben Türküm ama Türkçe havalardan ziyade alafranga havalar, opera ve operetler hoşuma gider... Çünkü Türkçe minöre’dir. İnsana uyku getirir. Hem de bizim Türkçe dediğimiz makamlar Türkçe değildir. Yunandan ve Acemden alınmıştır.” (Ayşe Ersay Yüksel, II. Abdülhamit: Sanatkâr ve Sanat Hamisi Bir Sultan)

Abdülhamit’i devirmek için İttihatçılarla çalışan Said Nursi’nin meşhur nutkuna ya da Mehmet Akif’in ona yaptığı “Baykuş, korkak, melun, zalim” sövgülerine girmiyorum. Kısacası İslamcılık, Abdülhamit’i en hafifinden “boş yapmakla” eleştiriyor.

İslamcılık da gerisinde

Ciddi tarihçilere dönelim...

İlber Ortaylı - Osmanlı’ya Bakmak: “Türk musikisini değil, İtalyan operalarını ve operetlerini severdi. Sade yaşayışında Avrupalı kalıplar hâkimdi.”

Halil İnalcık - Devlet-i ‘Aliye IV: “Abdülhamit bir Tanzimatçının fikrini geliştirdiği idadileri 1880’lerde hayata geçirdi. Rumları, Yahudileri, Ermenileri ve Müslümanları aynı okullarda birleştirdi. Böylece aslında Batıcı eğitim sistemi yerleşmiş oldu. Abdülhamit fikir ve felsefe bakımından da Batı’yı benimseyen bir nesli ortaya çıkarmıştır.”

Bir asır önce yaşasak Abdülhamit’i bugün Erdoğan’ı eleştirdiğimiz gibi eleştirirdik. Zira Abdülhamit, çağın kültürü sarayda olsun, eğitimde olsun hatta toplumda olsun ama sistemde olmasın istiyordu. Bize göre tutucuydu. Ama ona haksızlık edemeyiz. Emperyalizmle işbirliğiyle lekelenmiş bugünkü İslamcılık, Abdülhamit’in de gerisinde.

Tarihte yaşamış Abdülhamit ile onların hayalindeki Abdülhamit arasında koca bir boşluk var. Geçen asırda, babaları sayesinde dansla ve klasik müzikle tanışan Abdülhamit’in kızları, bugün yaşasalar, belki voleybol maçında kırmızı rujlarıyla onları izleyecektik. Bizim İslamcılar ise Abdülhamit’i bile yeterince Abdülhamitçi olmadığı için eleştirmeye devam edecekti. Haliyle, topu tokatlayan kızlarda bile “ecdat düşmanlığı” arayanlar, bilmedikleri Abdülhamit’in adının gölgesinde boş yapmaya devam ediyor.

Robin Hood gibi bazı kahramanlar belki de hiç yaşamadı. Onları yaşatan insanların “keşke olsa” dediği ideallerdi. İşte bu yüzden filenin üstündeki topa yükselen tokat, boş bir lakırdıdan hem daha gerçek hem daha dönüştürücü olmaya devam edecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları