Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İki kimsesizin başarı öyküsü
“O yüzüne tükürmek istediğin şerefsiz hakemlerden biri karşında duruyor!”
Bir komutan, cezaevindeki silah arkadaşına böyle dedi. Koğuştaki herkes şaşkındı. Türkiye yakın tarihinin özeti yaşanıyordu.
Mustafa Önsel’in “Kelebekler Kanat Çırpınca” (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı son kitabını okuyorum. Her kitabında kalemi daha da nehir gibi akan eski asker yeni yazar Önsel, Cumhuriyet mucizesi iki adamın öyküsünü anlatıyor: Engin Çırakoğlu ve Abdurrahman Bakır. Kumpas davalarının hedefi olmuş ve bedel ödemiş iki emekli komutandı onlar...
Kitapta bu yıl emekli edilen Tümgeneral Çırakoğlu’nun, 26 ay hapis yattığı casusluk kumpası sürecindeki anıları da dikkat çekiyor. Cezaevindeki koğuş arkadaşlarından Albay Ergün Özkan’ın, Beşiktaş’ın 1997’de şampiyonluğu kaybettiği maça dair isyanı da bunlardan biri:
“Söz konusu maçta Beşiktaş’ın verilmeyen açık penaltısı vardı. Bu, dünya futbol tarihine üç büyük hakem hatasından biri olarak geçmişti. Özkan, ‘Bu maçı seyrederken söz vermiştim, bu şerefsiz hakemlerden biriyle karşılaşırsam yüzüne tüküreceğim diye!’ dedi. Çırakoğlu Albay gülümsedi ve ‘Hâlâ sözünün arkasında mısın?’ diye sordu. Ergün Albay, ‘Ah bir karşılaşsak. Ama artık cezaevindeyiz, o umut da kalmadı’ deyince, Engin Albay: ‘Bazı insanlar çok şanslıdır, şans cezaevinde de olsalar ayaklarına gelir. O yüzüne tükürmek istediğin şerefsiz hakemlerden biri karşında duruyor!’”
Evet, hapisteki komutan Engin Çırakoğlu ayrıca eski bir futbol hakemiydi. Hatırlayanlar vardır, eskiden Türk futbolundaki yüzlerce hakem görevdeki askerlerdi. 2000’lerin başından itibaren ise bu görevlendirme sona erdirilmişti. İşte Mustafa Önsel kitabında, asker hakemlerin yeşil sahalardan çekilmesinin perde arkasında Fethullahçıların da olduğunu belirtiyordu:
“90’lı yılların sonuna doğru, hem Fethullahçı örgüt hem de futbol rantından nemalanmak isteyen kişi ve gruplar, operasyonlarının parçası olmayacaklarını düşündükleri asker hakemlerin sistemin dışına atılması için, özellikle medya üzerinden oyun kurmaya başladılar. Bunun için kamuoyunun çoğunluğunun reddedemeyeceği gerekçeler buluyorlardı. Örneğin futbol müsabakalarında hakemleri hedef alan küfür, saldırı vb. olaylardan bahisle, ‘Bu ülkenin askerine kimse küfür edemez. Ama futbol maçlarında onlara küfür ediliyor. Tükürülüyor, hakaret ediliyor. TSK buna müsaade etmemeli’ diye çok ‘askersever’ gözüken yaklaşımlar sergiliyorlardı. Elbette bu sadece algıydı!”
YİNE ‘FUHUŞ’ SORUŞTURMASI
Mustafa Önsel’in kitabından hatırlıyorum; bakın, tanıdık senaryo nasıl işlemişti:
“Ocak 2002 itibarıyla İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince bir soruşturma kapsamında dinleme kararı alınan, aralarında pek çok yönetici, futbolcu, antrenör ve hakemin olduğu bin beş yüze yakın kişinin ses tapeleri basına düştü. Soruşturma, futbolda şike ve yasadışı bahisle ilgiliydi. Tapelere göre yüzden fazla müsabaka şaibeliydi. Bir aya yakın süren bir kampanyaya rağmen federasyon geri adım atmamış, ismi geçenlerle ilgili bir soruşturma başlatmamıştı.
Derken, iş birden asker hakemlere döndü. (...) Kısacası, 1500 civarında kişinin teknik takibe alındığı bir dosyaya, sadece bir asker hakem, içeriğinde suç olmayan kısa bir konuşma sebebiyle dahil edildi. Kampanya, bir süre sonra inanılmaz biçimde o hakem üzerinden tamamen asker hakemlere çevrilecekti. Onca sorunlu konuşma tapesi, yüzlerce şaibeli maç göz ardı edilecek, iş, takipteki biriyle sadece bir kez konuşması mevcut asker hakem Sadık İlhan’ın, aralarında o dönemki rütbesiyle Yarbay Kenan Altınsaat’in de bulunduğu, yine kendi gibi asker beş hakemle (toplam altı asker), yönettikleri birkaç maça dönecekti.
Hemen belirtelim ki o maçların hiçbiri de sonucu etkileyecek, şike yapılabilecek iddialı maçlar değildi. Düşme hattında olmayan, şampiyonluk şansı da bulunmayan takımlardı bunlar. Ama ne gam, iş gerçeği aramak değildi ki! Amaç, algılar üzerinden asker hakemlerin sistem dışına çıkartılmasıydı. Savcılık soruşturması, sadece yukarıda temas ettiğimiz üç maç üzerineydi. Şüpheli yapılan hakemlerin hepsi asker kökenliydi. Hatta söz konusu maçlardan birinde görev alan asker olmayan bir hakem, davaya konu yapılmamıştı. Ayrıca iki teknik direktör, üç de kadın davaya monte edildi. Dava, ‘Şike ve Fuhuş’ adıyla açılmıştı. Operasyon, 2002 yılının şubat ayında üç kadının gözaltına alınmasıyla başladı. Kadınlar, dört gün gözaltı sonunda verdikleri ifadelerde, adı geçen hakemlerle birlikte olduklarını ifade etmişlerdi. Daha sonra mahkemede, kendilerinin bu ifadeleri polis zoruyla ve bir an önce serbest kalmak için verdiklerini söyleyeceklerdi.
(...) O süreçte TSK’de de konuyla ilgili idari soruşturma başlatılacak, elde mevcut kanıt durumuna göre asker hakemlerin suçsuz olduğu belirtilecekti. Soruşturma raporu, ‘TSK’ye asker hakemler üzerinden kurulmuş bir kumpastır’ şeklinde bitirilecekti. Sivil mahkemedeki yargılama 6-7 ay sürecek ve aleyhte hiçbir kanıt olmaması sebebiyle beraat ile sonuçlanacaktı. Ancak bu süreçte asker hakemler manşetlerden düşmeyecek, dönemin Genelkurmay başkanı da bu kamuoyu algısı nedeniyle ‘Asker hakemlerin bundan sonra maçlara gitmemesi yönünde’ emir verecekti. Daha sonra girişimlerle asker hakemler birden değil, birkaç yıla yayılacak biçimde aşamalı bir şekilde futbol sahalarından çekilecekti (2004).”
Mustafa Önsel kitabında, “Kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyetin” kol kanat gerdiği iki “kimsesizin” başarı öyküsünü anlatıyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Merakla beklenen enflasyon rakamları açıklandı!
- Milyonlarca emeklinin gözü 3 Ocak'ta!
- Yapay zeka sağlıkta çığır açıyor
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
En Çok Okunan Haberler
- En düşük emekli maaşı ne kadar oldu?
- Memur ve emeklinin zam oranı belli oldu!
- Ferdi Tayfur hayranı Talha Siraç tutuklandı
- Gram, çeyrek, Cumhuriyet altını bugün ne kadar oldu?
- RTÜK'ten TELE1'deki 'Ferdi Tayfur' yorumuna inceleme
- Nevzat Bahtiyar'ın avukatı sessizliğini bozdu
- 'Hayatımda duyduğum en büyük yalan...'
- Gözaltından önce ‘Teröristlerle Konuşmak’
- İptal kararına rağmen çalışma sürüyor
- HTŞ ile PKK/YPG arasında görüşme