Ayşegül Yüksel

Nitelikli tiyatrodan vaz mı geçiyoruz?

02 Ağustos 2022 Salı

Tiyatrolar yaz mevsimini açık hava uzamlarında çoğunlukla eski yapımlarla geçiriyor. Havalar soğuyup da kapalı uzamlara geçildiğinde, zamlarla iyice kanatlanmış olan kira, elektrik, doğalgaz, su ve temizlik bedellerinin, sanatçı ücretlerinin özel tiyatrolarca nasıl karşılanacağı bilinmiyor. Bu gidişle topluluklar kış döneminde seyirci karşısına, turnelere taşınması kolay tek ya da az kişili, yalın dekorlu eski/yeni oyunlarla çıkacak ya da aylarca perde açamayacaktır. Özel tiyatroları serbest piyasa koşullarında sürüklenmeye terk etmek demek, bu kuruluşların yaşayabilmesini olanaksızlaştırmak, yaşamakta direnenlerin de nitelik kaygısından ödün vererek yozlaşmasına yol açmak demektir.

Pandemi bunalımının üçüncü yılını yaşadığımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına da gitgide yaklaşmakta olduğumuz bir aşamada tiyatroda nicelik (yaygınlık) ve nitelik (sanat düzeyi) açısından böylesi bir duraklamaya, daha doğrusu gerilemeye göz yumulmamalıdır. Bu sanatı vardığı aşamaya getirmiş olan kültür-sanat insanlarımızın Cumhuriyet öncesindeki ve sonrasındaki emeğini boşa çıkarmaya hakkımız yoktur.

SİYASAL ERK TİYATROYA DEĞİŞMEZ İLKELERLE SAHİP ÇIKMALI

Cumhuriyeti kuran akıllı insanlar, tiyatro için hem yazar ve uygulamacı hem de seyirci yetiştirmek için gerekli altyapısal önlemleri, ülkemizin nüfusu henüz on beş milyon dolayındayken almışlardı. Cumhuriyet rejiminin “kültür seferberliği” anlayışı doğrultusunda, 1932’de kurulmuş olan halkevlerinin işlevlerinden biri tiyatro sanatının ülke düzeyinde üretilmesi ve izlenmesi için gerekli koşulları sağlamaktı. 1940’ta kurulan Köy Enstitüleri, öğrencileri halk oyunlarına ve köy seyirlik oyunlarının araştırılmasına yönlendirmekteydi. Bu okullara öğretmen yetiştirmek için kurulan Hasanoğlan’da tiyatro araştırmalarına ve oyun sahnelemeye yer verilmesiyle de Anadolu insanının tiyatro üretimine sanatçı-seyirci kimliğiyle katılabilme yolu açılmıştı.

Bu kurumların 1950’li yıllarda kapatılması, tiyatroyu ülke çapında yaygınlaştırma hareketini durdurmuştur. Muhsin Ertuğrul, 1960’larda, tiyatronun halkla bütünleşmesi için yeni bir çıkar yol olarak düşündüğü “bölge tiyatroları” önerisini yapmış ama bu doğrultuda hazırlanan yasa tasarısı bir türlü TBMM’nin gündemine getirilmemiştir. Yakın dönem tarihimiz, Cumhuriyetin 100. yılına, yazarların tutuklanmasına, sanatçılara saldırılmasına, gösterilerin basılmasına, oyunların yasaklanmasına, turnedeki toplulukların yüzleştiği engellemelere karşı yeterince tepki getirmemiş, tiyatroda kendisine sunulanla yetinen, daha iyisini istemeyi bilmeyen bir seyirci kitlesiyle ulaşıldığını göstermektedir. 

Nicedir “siyasal erk”in sanata “değişmez ilkeler”le sahip çıkmaya yanaşmadığı bir ülkede yaşamaktayız.

TİYATROMUZDA NİCEL VE NİTEL GELİŞME GEREKLİ

Nüfusumuzun 80 milyona ulaştığı günümüzde amaç, tiyatronun hem yaygınlaşması hem de sanatsal düzeyinin gelişmesidir. Nicel büyüme tiyatro seyircisi yetiştirmeyi sağlamaktadır. Tiyatronun niteliğini ise yalnız sanatçılar değil, “yetişmiş seyirci” de belirlemektedir.

Oysa “demokrasi” süreçlerinin sık sık kesintiye uğradığı ülkemizde “demokrasi” birikiminden yoksun bırakılmış ve “sıradan kitle kültürü” ortak paydasında donup kalmış bir toplumdan söz ediyoruz. Böyle bir toplumda yetişmiş seyircinin sahne sanatlarından daha “nitelikli” ürünler beklemesi olası mıdır? Tiyatromuz, özlenen düzeye ulaşabilmesi için, nitelikli bir seyirci çoğunluğu tarafından izlenmeli ve değerlendirilmelidir. Bunun için de yerel yönetimlerin ve özel kuruluşların, bulundukları bölgelerde tiyatroların kurulmasına ve yaşatılmasına destek sağlaması gerekiyor. Devlet Tiyatroları da Anadolu’da açmış olduğu sahneleri geliştirme, daha yoğun bir işlerliğe kavuşturma aşamasına gelmiştir.

Kısa vadede ise her birine gereksinme duyduğumuz özel toplulukların içinde bulundukları darboğazdan geçmelerini sağlamak için zorunlu olan önlemler -zaman geçirilmeden- alınmalıdır. Öncelikle, vergi indirimleri ve başka özel indirimler yoluyla tiyatrolara destek sağlanmalıdır. Dahası, Anadolu seyircisiyle ancak turne koşullarında buluşabilen özel toplulukların, gittikleri yörelerde oyun sergilemeleri kolaylaştırılmalı, özellikle sahne/salon kullanımlarına olabildiğince destek verilmelidir. Bu bağlamda Devlet Tiyatroları, yerel yönetimler ve özel kuruluşlar sorumluluk almalıdır.

Tiyatroda nitelik istiyorsak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Öteki’nin dramı 22 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları